Zulmün fedaisi

Geçmiş zamanın -milli- futbolcusu, şimdiki dönemin milletvekili…

Futbolculuk zamanında bir savunma oyuncusu olarak en çok güce dayalı kaba saba oyunu, rakiplerine/meslektaşlarına yaptığı gaddarca fauller ve saha içindeki zorbaca davranışlarla tanınırdı.

Çalıştığı teknik direktörler, kısa zamanda kendisini çözer, tekniği ve kafası zayıf bu oyuncunun ancak dolduruşa getirilerek sahada işe yarar bir şeyler yapabileceğine inanır ve sürekli olarak buna gaz verirlerdi. Zaman zaman aşırı konsantrasyonun ters teptiği ve kendi takımına zarar verdiği durumlar yaşansa da bu kadarını göze almaktan başka bir çare yoktu. Çünkü kayda değer tek özelliği fedakarca(!) ve bir o kadar şuursuzca ortaya koyduğu kaba gücüydü… 

Hayata bakışını, her koşulda güç sahibi olandan yana tutum almak yönünde belirlemişti. Bu yüzden, idareten katlanılan kişi konumunda bulunmaktan da rahatsızlık duymuyordu.

Güç sahiplerine yanaşmak, onun temel motivasyonuydu…

Bütün bu özellikleriyle birilerinin dikkatini çekmiş olacaktı ki futbolu bıraktıktan sonra iktidar partisi tarafından siyasete sürülüp milletvekili yapıldı…

Kuşkusuz, böyle bir tercihin altında yatan, “Tam aradığımız kişi, Mecliste çok işimize yarar bu” düşüncesiydi…

Doğuştan sahip olduğu milli ve dini kimlikler dışında, ne özgürlük, eşitlik, adalet gibi insanlığın ortak ileri değerleri, ne de haysiyet, vicdan, empati, merhamet gibi içsel değerler umurundaydı…

Tek bildiği ve umursadığı, iktidar gücüne sahip olanlara itaat ve biat edip onların düzenini korumak adına elinden geleni ortaya koymaktı…

Elinden gelen de zaten belliydi…

Bütün bu özellikleriyle güç/iktidar sahiplerinin besleyip yeri ve zamanı geldiğinde sahneye sürebileceği son derece kullanışlı bir elemandı…

Herkes bilirdi ki, zulüm düzeni ancak kaba kuvvetle varlığını sürdürebilirdi.

Kendisinden bekleneni verdi, yeşil sahalardaki zorbalığını siyasete de taşıdı ve iktidar partisinin fedaisi pozlarıyla fiziksel saldırganlığın Meclisteki temsilcisi oldu…

Misyonunu sahipleri belirliyor, onlar ne derse onu yapıyordu…

Otur dediklerinde oturuyor, konuş dediklerinde eline tutuşturulanları okumaya çalışıyor, saldır dediklerinde saldırıyordu…

Tabii onun gibi birisinin insanların verdiği eşitlik, özgürlük, adalet mücadelesini anlaması beklenemezdi…

Geçtiğimiz günlerde, anayasal haklarını kullanarak, iktidarın baskı ve zulmünü protesto etmek üzere bir araya gelen yurttaşlara yönelik tehdit ve hakaretleriyle, engin siyasi birikimini(!) bir kez daha ortaya koydu…

Şimdi ise hiç kuşku yok ki, piyonluğu özümsemiş biri olarak sabırsızlıkla sahiplerinin kendisine vereceği yeni görevleri bekliyor…

Evrensel'i Takip Et