Evler kapalı, parklar açık cezaevi!

Fotoğraf: Evrensel
Kızılay’dasınız. Güvenpark’taki dolmuş ya da otobüs duraklarına geçeceksiniz. Geçemiyorsunuz. Metrodan çıktınız, hemen 10 metre ileride dolmuş durakları… Yok. Geçemiyorsunuz. Ya da Kumrular Caddesi’nden ana cadde üzerindeki otobüs duraklarına, yine 20 –30 metre uzaklık… Ama yok, geçemiyorsunuz. Çünkü Güvenpark Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, GMK bulvarına kadar çevrili. Birbirine tutturulmuş polis barikatları ile. Geçebilmek için 10 -20 metrelik yol olmuş size 250 -300 metre. Hele engelli, yaşlı, çocuklu iseniz o yol oluyor size 1 kilometre…
19 Mart’tan beri Güvenpark tutsak, parmaklıklarla çevrilmiş, içerisinde kuşların, ağaçların, çiçeklerin olduğu yarı açık cezaevi… Ülkenin başkenti, başkentin merkezi Kızılay polis ablukasında, demokrasi, özgürlük hak getire…
Bir süre önce de Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı hapsedilmişti, çevresinde kimse toplanıp, eylem/basın açıklaması yapmasın diye… Tepkiler yükselince, o görüntü çok yayılınca teşhir oldular da anıt hapisten kurtuldu.
Görmedim ama belki İstanbul, İzmir veya alana çıkılan diğer illerde de sokaklar ya da parklar bu şekilde tutsak edilmiştir. İnsanlar geçemesin, toplanamasın, haklı taleplerini dile getiremesin diye…
* * *
Bir süredir, her sabah bir aydın, gazeteci, seçilmiş belediye başkanları, siyasetçiler ya da gençlerin evlerine düzenlenen şafak operasyonu ile uyanıyoruz. Önceki gün gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel’de olduğu gibi, çağrılsalar gidecekleri ifade vermeye, sabahın kör karanlığında evler basılarak alınıyor, kollarına girilerek polis eşliğinde, tüm topluma “bakın sesiniz çıkarsa başınıza bunlar gelir” dercesine götürülüyorlar… Kendisi öğleden önce ifadeye gidip, sonra Ankara’da ÇGD’nin ödül törenine gelecek olan Timur Soykan, hukuksuz gözaltı sebebiyle gelemedi. Tıpkı kendisine verilen ödülü, “ev hapsi”nde olduğu için almaya gelemeyen BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen gibi… Ya da Gazeteci Özlem Gürses ile başlayan, son olarak yine Gazeteci İsmail Saymaz’a verilen “ev hapsi” gibi… Nasıl parklar, sokaklar, karakola ya da açık cezaevine dönüştürülüyorsa, son dönemlerde “ev hapsi” ile yaşam alanımız ve evlerimiz kapalı hapishaneye dönüştürüyor. Sadece ev hapsi de değil, karakola gidip her gün ya da belli günler imza verme gibi adli kontrol ve yurt dışı yasağı ile ‘serbest’ bırakma da giderek artıyor. “Ev hapsi” verilen öğrenciler okullarına gidemiyor, sınavlarına giremiyor, gazeteciler mesleklerini yapamaz hale getiriliyor, sendikacılar işçileri ile buluşturulmuyor.
Şimdilerde sosyal medyada, “ev hapsini, yurt dışı yasağını, imza vermeyi normalleştirmeyeceğiz” etiketi ile bir kampanya da başlatıldı. Buradan biz de onların çağrısını yineleyelim; “ev hapsini, yurt dışı yasağını, imza vermeyi normalleştirmeyelim”.
* * *
“İşkenceye sıfır tolerans” denile denile insanlara, gençlere, kadınlara işkence yapılıyor. Gözaltına alırken ya da tutuklanıp cezaevine kapatılırken; çıplak arama, taciz, dayak şeklinde işkence edildiğine ilişkin dört bir taraftan feryatlar yükseliyor.
Hukukçu Milletvekili CHP’li Sezgin Tanrıkulu Meclis kürsüsünden feryat etti, “Gençlere işkence yapılıyor, taciz ediliyor” diye… Tanrıkulu gözaltına alınan bir kız öğrencinin ifadesini okudu Meclis’te AKP sıralarına bakarak: “Saçımdan çekildim. Yerde sürüklendim. Kelepçe takmaya götürürken ‘korkma seni dövmeyeceğim’ dedi. Ambulansın arkasına götürdü. Sakallı, bıyıklı, renkli gözlü ve uzun boylu 1,85-1,90 boyunda olan erkek polis, ‘senin göğüslerin mi var’ dedi ve göğüslerime dokundu. O esnada altıma kaçırmışım.” Bu ifade karşısında bir hukukçu, bir vekil, bir insan hakları savunucusu olarak duvara yüzünü dönüp ağladığını aktardı Tanrıkulu AKP sıralarına, özellikle kadın vekillere seslenerek. Adalet Bakanı’nın, işkence iddialarını yalanlayan sözlerine de atıf yapan ve normalde bu iddiaların araştırılması gerektiğini hatırlatan Tanrıkulu, öfkesinden elindeki kağıtları fırlattı kürsüden, “nalet olsun” diyerek…
AKP sıralarından hiç empati gelmedi, “o çocuk benim de çocuğum olabilir” diyen olmadı belli ki. Hiç tepki gelmedi.
* * *
Gözaltında, serbest bırakılacakları söylenip, tıpkı 12 Eylül döneminde gelen “yukarıdan emir” gibi bir emir, talimat ile tutuklanan 301 genç, bayramı ailelerinden, sevdiklerinden uzakta, cezaevinde geçirdikten sonra serbest bırakıldılar. Ama hala pek çok genç içeride. Önceki gün akşam saatlerinde yine gözaltına alınan gençler, çocuklar oldu. Onların da serbest bırakılması için duyarlılığın artırılması gerekiyor. Bu konuda ünlü sanatçı Tarkan da “Demokrasi ve adalet için mücadele eden gençlerimizle gurur duymalıyız. Onların olmaları gereken yer kafesler değil, gökyüzüdür. Bırakalım yarınlarımıza umut olsunlar, yolumuza ışık tutsunlar” diye paylaşım yaptı.
* * *
10 Nisan, meslektaşım, mesai arkadaşım, yoldaşım, gazeteciliğin yüz akı Metin Göktepe’nin doğum günü. 1998’den beri her 10 Nisan’da, Metin’in doğum gününde “Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri” veriliyor. Bu yıl da Metin’in 57. yaş gününde, “Metin Göktepe Gazeteciliğini” sürdüren gazeteciler ödüllerini aldı. Aynı saatlerde Ankara’da da Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) ödül töreni vardı ve Metin Göktepe, Metin Göktepe gazeteciliği orada da unutulmadı.
Ev hapsinde olduğu için “ÇGD Dayanışma Ödülü”nü almaya gelemeyen Mehmet Türkmen görüntülü mesajında, “Başpınar işleri ve sendikam BİRTEK-SEN adına çok teşekkür ediyorum. Ev hapsinde olduğum için orada olamadım. Bu ödülü Metin Göktepe ve onun şahsında bugün hala emeğin ve gerçeğin haberciliğini yapmakta ısrar eden gazetecilerle, bu ülkenin geleceğine ve özgürlüğüne sahip çıkarak meydanları dolduran ve yüzlercesi hala tutuklu olan gençlerle paylaşıyorum” dedi.
Ödülünü almaya, gözaltında olduğu için gelemeyen Timur Soykan’ın sözleri de bundan sonra gazetecilerin, mücadele edenlerin düsturu olacak gibi: Çeteler kaybedecek, halk kazanacak!
Evrensel'i Takip Et