14 Nisan 2025

Kitle hareketinin düzeyinin ‘sürece’ etkisi

DEM Parti’nin İmralı heyetinde yer alan iki ismin, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Beştepe’de kabulü ve öncesinde Bahçeli’nin verdiği mesajlar, Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısının ardından ‘sürece’ dair yeni bir hareketlenme oluşmasının temel dayanakları olarak öne çıkarılıyor. Bunlar yabana atılamaz olsa da, şu ana kadar yapılan tartışmalarda önemi ihmal edilen başka bir faktörün etkisini görmeden süreci doğru okumak mümkün gözükmüyor: 19 Mart operasyonuna tepki olarak ortaya çıkan güçlü kitle hareketinin ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, bu konudaki üslubundaki hissedilir nitelik farkı.

Abdullah Öcalan’ın PKK’ye yönelik kongre toplayarak silah bırakma çağrısının öncesinde mektup gönderdikleri arasında yer alan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den bu süreçte partisinin aktif ve öncü bir pozisyonda rol almasını istediği biliniyor. Özel’in yaklaşımı ise, sürece ‘çözüme’ yönelik olarak gelişeceği noktalarda karşı tutum almayıp, destekleyen pozisyonda olacaklarını, ancak önünü arkasını kontrol edemeyecekleri bir süreçte başat aktör düzeyinde olmalarının mümkün olmadığını dile getirdiğini biliyoruz.

Özgür Özel, ‘kent uzlaşısı’ formülünün iktidar tarafından terörize edilerek ilk olarak partisinin Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in tutuklanması ve ardından İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Şişli ve Beylikdüzü belediye başkanlarının da yer aldığı çok sayıda kişinin tutuklanmasının ardından bu konudaki en ileri ifadeleri, kayyım atanan Şişli Belediyesi önünde 9 Nisan akşamı gerçekleşen eylemde dile getirdi: “Sen, Kürt’ü oyu sana verince ‘makbul Kürt’; oyu CHP’ye verince ‘terörist’ olarak nitelendiriyorsan sen sahtekarsın, ikiyüzlüsün. Bunlar, Türkiye’de Kürt sorununu çözeceklermiş. Bu samimiyetsizlikle, bu ikiyüzlülükle çözüm olur mu sahtekarlar? Çözüm; Kürt ile Türk’ü kardeş bilmekle olur, eşit bilmekle olur. Selefilik hayalleriyle, selefi yaklaşımlarla, halefine darbe yapan bir cuntacı, Kürt sorununu çözemez. Bunu çözerse Türkiye’nin kurucu partisi, bugünün birinci partisi CHP çözer.”

Türkiye’de CHP’ye yakın medya organlarındaki bazı yorumcular, bu yaklaşımın tamamen gerisinde durarak DEM Parti İmralı heyetinden Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder’in Beştepe’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala ile yaptığı görüşmeyi, DEM Parti’nin ‘Muhalefeti satarak AKP’ye yanaşabileceği tehlikesinin’ işareti olarak yorumladılar. Oysa, ortada şöyle bir gerçek var. DEM Parti yönetimi, 19 Mart’taki operasyonun ardından iktidara tepki göstererek bu operasyonun Öcalan’ın çağrısıyla ortaya çıkan ‘Çözüm umudunu enfekte etmeye’ yönelik bir girişim olduğunu ifade ettiler. Bu operasyonlara karşı çıkıp CHP ile dayanışma içinde olurken diğer yandan da ‘sürecin’ berhava olmaması için çaba gösterdiler. Özgür Özel’i, DEM Parti’nin İmralı heyetinin, Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı külliyesinde Erdoğan tarafından kabulünden bir gün önce bu cümleleri kurmaya iten faktörler, kitle hareketinin düzeyinin yol açtığı öz güven ve buna ek olarak DEM Parti’nin bu süreçte iktidara karşı kendi yanlarında durmasından bağımsız okunamaz ve anlaşılamaz.

Bir önceki süreçte de kritik bir pozisyonda olan Efkan Ala’nın, bu görüşmenin ardından bir televizyon kanalında “Nisan sonu önemli bir adım görmeyi ümit ediyoruz” vurgusunu yapmasının ardından, bazı kulis haberlerinde PKK’nin kongre toplaması ve silah bırakması açısından nisan sonu kritik bir tarih olarak yer aldı. Eğer Efkan Ala, bu vurguyu Erdoğan ve Bahçeli’nin PKK’ye yaptığı çağrıların benzerini daha ‘motive edici’ biçimde tekrar etmek için yapmadıysa, bu konuda devlet ile silah bırakması istenen güçler arasında teknik bir hazırlığın altyapısına ilişkin bir süreç işlemiş olmalıdır. İzleyip göreceğiz.

Ancak bu noktada ‘sürecin’ hızı ve niteliği bakımından önemli bir faktör, Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarının iç politika hesaplarıyla, devletin Suriye politikasındaki hedefleri ve limitleridir. Sürecin bu boyutları başka bir yazının konusu olsun.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çocuk kuyusu

Çocuk kuyusu

Konya’da göçmen çocuk işçi Yusuf Mısri, sondaj kuyusunda çalıştırılırken halat kancasının başına çarpması sonucu can verdi. Kocaeli’de 8 yaşındaki İrem Aslan, maliyeti 10 bin lirayı bulmayan menenjit aşısını devlet karşılamadığı için hastalığa yakalanarak öldü. İki çocuğun cenazesi kalkarken binlerce liseli, öğretmenlerinin sürgün edilmesine karşı, idarenin tehditlerine rağmen ayaktaydı.

Eğitim bütçesinin GSYİH’ye oranı yüzde 3.94

Eğitimde olmayan lise çağındaki genç sayısı 452 bin 672

YKS’yi kazanan öğrenci oranı yüzde 31.6

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
13 Nisan 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et