Paskalya’da barış dileği ve silah sanayisi

Fotoğraf:
Fotoğraf: Levent Çokdeğerli\Evrensel
Bugün Hristiyanlık aleminin kutsal günlerinden biri olan Paskalya’nın ilk günü. İsa’nın çarmıha gerildiği bugünden “Paskalya Pazartesi”sine kadar süren etkinlikler ve kilise ayinlerinde barış, dostluk ve kardeşlik temenni edilir.
Kökleri Yahudilerin “Pasha” (Fısıh) Bayramı’na kadar uzanan, İsa’nın ölümünün ardından takipçileri tarafından birinci yüzyılda, Pasha Bayramı’na denk gelen günlerde “yeniden diriliş”e inancı pekiştirmek için Paskalya Bayramı kutlamaya başlamışlar.
Yüzyıllardır dünyanın dört bir yanında Paskalya’da asıl olarak İsa’ya bağlılık ve inanç temelinde dile getirilen barış ve kardeşlik temennilerine, Avrupa’da 1960’tan bu yana bir sosyal hareket olarak “Paskalya gösterileri” eklendi. 65 yıldır Paskalya’yı dini içerikle kutlamayı tercih etmeyenler ya da “barış duası” ile yetinmeyenler, sokakta düzenledikleri gösteri ve yürüyüşlerle savaşa ve silahlanmaya karşı mücadele çağrılar yapıyorlar. ’70’li, 80’li yıllarda on binlerce insanın katıldığı bu eylemlere katılım eskisi gibi olmamakla birlikte, kilise temsilcileri de katılarak konuşmalar yapıyorlar.
Denilebilir ki; bu nedenle özellikle Almanya’da kiliseler geçmişten günümüzde barış hareketinin önemli bileşenleri, müttefiklerinden biri oldu.
Bu Paskalya’da da Almanya’nın 100’den fazla kentinde barış yanlıları bir kez daha savaşa ve silahlanmaya karşı seslerini duyurmaya çalışacaklar. Ana konu elbette yeni hükümetin dış politikası ve devasa askeri harcamalar.
Ukrayna savaşı Almanya’nın silahlanması için tam anlamıyla bir “milat” oldu. Savaşın başlamasından üç gün sonra askeri harcamalar için 100 milyar avroluk özel fon kuran Almanya, 18 Mart’ta ise Anayasa’da yaptığı değişiklikle, askeri harcamalarda üst sınırı da kaldırdı. Emperyalist çıkarlara bağlı olarak silahlanma kapasitesi ve askeri gücü arttırılacak.
Dışarıdaki çıkarlar için yüz milyarlarda avro ayrılırken, içeride ekonomideki gidişat her geçen gün kötüleşiyor. Otomobil sektöründen başlayarak büyük firmaların önemli kısmı pazarın daralmasıyla işçi sayısını azaltmayı, fabrikaları kapatmayı gündemine aldı. ABD’nin ilan ettiği gümrük vergilerinin hayata geçirilmesi halinde mevcut tablonun çok daha kötüleşeceği pek çok ekonomist tarafından dile getiriliyor.
Ekonomistlerin bir bölümü otomobil sektörü ve tedarik zincirlerinde yaşanan daralmanın askeri harcamalar ve silah üretimiyle aşılabileceğini ileri sürüyor. Başka bir değişle “Araba yerine silah/tank üreterek” durgunluğun aşılması çağrısında bulunuyorlar. Bazı otomobil fabrikalarının silah üretimine dönüştürülmesi de buna örnek gösteriliyor. Özetle ekonomideki “konjonktürel durgunluğu” silah üretimiyle aşılacağını iddia ediyorlar.
Bunun somut propagandasının merkezi Münih’te bulunan Ifo Enstitüsü. Enstitü, kuzey Almanya’daki eyaletlerdeki ekonomik büyümenin “savunma sanayisinin yükselişi” sayesinde olduğunu açıkladı.
Sermayenin azımsanmayacak bir kesimi, artan silahlanma isteği, buna bağlı olarak devletin ayırdığı devasa bütçe hesaba katarak adeta “savunma sanayisi ekonomisi” inşa etmenin hesaplarını yapıyor. Devletlerin askeri harcamalar için ayırdığı ya da ayırmayı öngördüğü yüksek bütçeler, silah tekellerinin iştahını kabartıyor.
Kiel Ekonomi Enstitüsü, AB ülkelerinin askeri harcamalarını NATO hedefi olan GSYH’nin yüzde 2’sinden yüzde 3.5’ine çıkarması, ABD menşeli yüksek teknolojili silahlardan Avrupa malı silahlara geçmesi halinde AB’nin gayrisafi yurt içi hasılasının yılda yüzde 0.9 ila 1.5 oranında artabileceğini ileri sürüyor.
Askeri bütçelere paralel savaş tehlikesi artarken, silah tekelleri şirketleri üretim kapasitelerini arttırmak için daha önce otomobil ve parçaları üreten fabrikaları dönüştürmenin çabası içerisinde. Alman Rheinmetall tekeli, NATO’nın askeri harcamalar kriterini yüzde 2.5 ila 3.5’e çıkarması durumunda 2030 yılına kadar “300 ila 400 milyarlık avroluk” potansiyel sipariş alabileceğini hesapladı. Bu da üretim kapasitesinin artması anlamına geliyor. Bu nedenle otomobil fabrikalarının dönüştürülmesi ve yeni silah fabrikalarının inşası söz konusu.
Bir başka araştırmada ise NATO’nun askeri harcamalar kriterini yüzde 3’e çıkarılması durumunda Avrupa’da 660 bin yeni istihdam yaratabileceği ileri sürülüyor. Sendikalardan başlayarak pek çok kesim de silah üretiminin artması durumunda yok olan iş yerlerinin korunacağı propagandası yapıyor. Silah tekellerinin işten atılan işçileri işe almak için yaptığı açıklamalar da bunu güçlendiriyor.
Bu Paskalya’da bir tarafta barışa duyulan ihtiyacın acil olduğu, bu nedenle silahların susması, askeri harcamaların durması çağrısı yapılırken diğer tarafta daha fazla silah üretimi ve askeri harcamalar için daha fazla bütçeden söz edilecek. Birbirine zıt bu iki taraftan hangisinin galip geleceğini ise bugün sessiz kalan çoğunluk belirleyecek.
Savaş cephesine karşı barış cephesinin güçlenmesi için mutlaka herkesin yapabileceği bir şey var.
Evrensel'i Takip Et