19 Nisan 2025

Liyakat mı? O da ne?

Fotoğraf: Aliye Ceylan/Evrensel

TDK’ye göre liyakat, “Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık” olarak tanımlanıyor. “Değerli, iş bilmek ve ehli olma, layık olma, yaraşma, yaraşırlık, uygunluk” olarak da ifade ediliyor.

Yani bir işi, görevi birine verirken, o işin ehli olup olmadığına bakmak olarak da tanımlanabilir. Yani, AKP’nin lügatinde olmayan bir sözcük. Yani, belki ilk birkaç yılını ayrı tutarsak, bugüne kadar hiçbir bakan, bakan yardımcısı, bürokrat, müdür vb. daha sayabileceğimiz ne kadar görev varsa o görevlere atamalarda AKP’nin gözetmediği bir kavram demek. Belki de Erdoğan’ın nefret ettiği bir sözcük liyakat çünkü aradığı liyakat değil, sadakat, partizanlık. Erdoğan’ın bütün atamalarında aradığı tek özellik sorgusuz sualsiz yapabilme yeteneği, başta da söylediğimiz gibi sadakat…

Niye böyle bir giriş yaptığıma gelince… Bugünlerde en çok tartışılan sözcük liyakat... Özellikle proje okullarında yüzlerce öğretmenin yeri değiştirildi; sadık olmadıkları, AKP talimatlarını emir telakki etmedikleri, “dindar ve kindar” gençlik değil, soran, sorgulayan, geleceklerine sahip çıkacak bir gençlik yetiştirmeyi amaçladıkları için…

19 Mart operasyonundan sonra geleceklerine sahip çıkan üniversite öğrencilerinin yanına liselilerin katılmasını, liselilerin de isyanını getiren uygulama oldu öğretmenlerin sürgünü. Birçok şehirde, birçok okulda liseliler de ayağa kalktı, yanlarına o okulların mezunlarını, öğretmenlerini ve velilerini de alarak…

Çok değil, bir ay kadar önce “Üniversite öğrencileri, liseliler sokağa çıkacak, eğitim, öğretim haklarına, öğretmenlerine, diplomalarına, geleceklerine sahip çıkacak” denilse birçoğu gülüp geçer, “Hadi canım, bu kuşak mı, bunlar apolitik, başını cep telefonlarından, bilgisayarlardan kaldırmayan bir nesil” derdi herhalde. Ancak gençlik öyle olmadığını, geleceğinin karartılmasına, haklarının ellerinden alınmak istenmesine razı olmadığını gösterdi, göstermeye de devam ediyor.  

***

Gençliğin birçok şeyin farkında olduğunu, geleceklerinin karartılmasına razı olmadıklarını gösteren pek çok emare var. CHP’nin Beylikdüzü mitinginde konuşan 20 yaşındaki gencin, “Fabrikada ölecek kadar büyüksek, hak arayacak kadar da büyüğüz” sözleri bu gerçeği bir kez daha gösterdi.

Dün gazetemizde mektubu yayımlanan Kocaeli Üniversitesi Öğrencisi Cem Kara’nın, “Bırakın sokağa çıkıp itiraz etmeyi, sokakta röportaj vermenin, eleştiren bir tweet atmanın bile sonucunda bedel ödemek zorunda kalacağımızı bilerek büyümedik mi?​” diye sorması ve “Kendi bekaları için ektikleri rüzgar, fırtına oldu; onların gelecek planlarını biçiyor” diyerek bu ortamı iktidarın yarattığı tespiti de liselisinden üniversitelisine, işçisinden, işsizine gençliğin geleceklerini karartanları bildiklerini ve susmayacaklarını göstermiyor mu?

***

Eğitim sistemini her yıl sil baştan değiştiren, “dindar, kindar” bir gençlik yetiştirmeyi amaçlayan, 4 artı 4 artı 4’lerle, MESEM’lerle, proje okullarıyla ÇEDES’lerle gençliğin geleceğini çalmak isteyen Erdoğan iktidarı bu kez gençlik duvarına çarptı. Öğretmeni, velisi, eski-yeni mezunu, öğrencisi ile okullarda büyük bir duvara tosladı. Herkes biliyor ki gençleri harekete geçiren, sokaklarda, okul bahçelerinde, yurtlarda isyana teşvik eden onların gelecek endişesi. Hak ve hukukun olmayışı… Emek verip yıllarca okuduktan sonra alacakları diplomaların hiçbir güvencesinin olmaması… Anne babalarının yıllarca verdiği emeklerin boşa gitmesinin bir kişinin ağzından çıkacak söze bağlı olması… Sermayeye ara eleman yetiştirme amacıyla kurulan sömürü çarkı MESEM’lerde hayatlarının heba edilmesi…

Şimdi de eylemlere katıldıkları iddiası ile üniversite öğrencilerinin devlet yurtlarından atılması, eşyalarını toplamalarına bile fırsat verilmeden, çöp poşetlerine doldurulan eşyaların gençlerin ellerine tutuşturulması gündemde. Ama gençler hiçbir baskıya boyun eğmeye niyetli değil. Bir tutuklama ya da gözaltı ile görüşlerini yüzde yüz değiştiren ‘gazeteci’ ya da ‘siyasetçi’ler gibi de değil gençlik. Bunu bayramı da tutuklu geçiren gençlerin çıktıklarında verdikleri mesajlardan, içeriden gönderdikleri mektuplardan görüyoruz.

Beylikdüzü mitinginde konuşan gencin dediği gibi gençlik, “Fabrikada ölecek kadar büyüksek, hak arayacak kadar da büyüğüz” demeye ve geleceklerine sahip çıkmaya kararlı.

Selam olsun her türlü baskıya rağmen geleceklerine sahip çıkan gençliğe…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Dört yılda 750 bin yeni çocuk işçi

Dört yılda 750 bin yeni çocuk işçi

Bizzat Erdoğan’ın, pandemiyi ‘üretim ve lojistik üssü olma fırsatı’ olarak işaret ettiği 2020’den bu yana ucuz emek eksenli dönüşümün çarpıcı sonuçları ortaya çıkıyor. ‘Üretim, ihracat’ gibi sloganlarla pazarlanan dönüşüm, çocuk emeğini de başta sanayi olmak üzere sermayenin hizmetine sundu. Bu dört yılda 750 bin çocuk daha resmi rakamlara işçi olarak geçti.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Gençlerin sokak eylemlerine atıfta bulunan Bahçeli, "Öğrencinin yeri okuldu, sınıftır, kütüphanedir" dedi.

Evrensel'i Takip Et