Bugün için gelecek satılamaz!

Fotoğraf:Evrensel
Bireylerin davranışları farklı ekonomik sistemlerde, farklı dönemlerde çok değişik şekiller alabilir. Sosyalist ekonomilerde toplumsalcı eğilimler geçerli olurken ve zamanla tüm topluma başat olarak güç kazanırken, kapitalist toplumlarda bireysel dürtüler ortaya çıkar. Geç kapitalistleşen ekonomilerde sermaye mülkiyet biçimine göre bireysel davranışlarda homojen şekillenme değil, heterojen yapılanmalara tanık olunur. Örneğin, Türkiye’de İstanbul ve diğer sermaye yapılanmasının ilerlemiş olduğu kentlerdeki bireysel davranışlarda, kırsal alanlardaki ve henüz tam gelişememiş kentlerde izlenen bireysel davranışlardan daha bireyci dürtülerin başat olduğu görülür.
Kapitalist burjuva toplumlarında Aylak Sınıf Başlıklı Eserin Yazarı Thorstein Veblen’in tanımladığı sömürücü tiplerin, adeta toplumsal dokuda bir moda yayılmasına benzer şekilde yukarıdan belirleyip yaygınlaştırdıkları davranış kalıpları da kapitalizmin kısa hedefli ve öz çıkar ağırlıklı özelliğini yansıtır.
Ekonomimiz, 2002 IMF programı ile dünyaya hesapsız kitapsız açılırken kapitalistlerimiz ve onların emrindeki siyasilerimiz kısa dönemli ve basiretten yoksun davranış kalıpları ile küresel krizi destekleyici adımlar atılmasında önayak oldu. Bu süreçte gelecek nesilleri de baskı altında tutacak çok büyük miktarda borçlara savrulduk. Ne ilginçtir ki, nesillerin geleceği karartılırken, bugünün burjuvazisi ve onların siyasi temsilcisi iktidar seçmeninden oy toplamayı başardı. Bu süreç, Marx’ın ‘yanlış bilinç/lenme’ olarak nitelediği davranış kalıbının harika örneği olsa gerek! Bu süreçte burjuvazi ve onların siyasi yandaşları yaşam dönemlerinin kazançları uğruna toplumun geleceğini satmış oldular. Ve bu durumun hesabı da hemen hemen hiçbir seçim sandığında yükselmesi gereken bilinç eşliğinde sorulamadı. Toplumumuzun Ortadoğulaştırılması, gerici dinci bilinçsizliğe hapsedilmesi ve beyinlerin türbanlanması bu hesabı görmeyi ve gelecekteki farazi toplum adına bugünü yeğleyen çıkarcı gruptan ve onların siyasi yandaşlarından hesap sormayı düşünemedi, beceremedi. Bunun en önemli sosyoekonomik sebebini, yaşanan enflasyon ve yüksek faiz haddinin bireysel ve düşünsel görüş ve karaları uzun vadeden kısa vadeye çekmesi oluşturmuştur. Bu modele bir de izlenen politikaların gelir dağılımı üzerindeki etkisini koyarsak durum iyice koyu bir vahamet kazanır. Evet, koyu vahamet kazanır, ama bu balçık taban toplumun geleceği aleyhine işliyor olurken, siyasiler ve oy avcıları için en arzulanan sisli havayı oluşturmuş oluyorlar.
Merkez Bankası politika faizini yükseltmiş. Hayırlara vesile olsun! Çok merak ediyorum, Merkez Bankasının bu politikasını geçmişten gelen sebepleri ve bugünkü etkileri bağlamında yapay zekaya sorsak nasıl bir yanıt alırız. Herhalde yanıt, yapay zekanın öğrenilmiş kibarlık formatında şu şekilde ifade edilir: “Siz, etrafınızı saran yaşadığınız koşulların ya farkında değilsiniz, ya da toplumun başat bir kesimi arkasına siyasi erki de alarak gelecek kuşaklar için tam bir sömürücü kapitalist gibi çok gaddar davranıyorsunuz.” Yapay zekaya “etrafımızı saran koşullar”ın ne olduğunu sorduğumuzda, alabileceğimiz yanıtı, iznimizle, burada dillendirmeyip, kendi kapasitem içinde yorumlamaya çalışayım.
Evet, etrafımızı saran koşulların 2000 IMF politikaları ve bunları kesin hükümler olarak uygulayan siyasi iktidar tarafından oluşturulduğunu bu satırlarda hep tartıştık. Ne var ki, tüm bu tartışmalarımızda ne IMF politikalarının arka planını, ne de bu planın sebebini ve, en önemli olarak da, kırılası ellerimizle iktidara taşıdığımız siyasi erkin söz konusu arka planla bağlantılı olarak iç ve dış sermaye grupları ile irtibatını irdeledik. Bunları yapmadığımız gibi, topluma sunulan oyuncakların, küresel krizin en dehşetli anında iç ve dış sermayenin nasıl işine yaradığını, buna karşın ülke halkınızın ise nasıl aleyhinde olduğunu algılayamadan bugünlere savrulduk. Bugün ise, faiz bir “nas” mı, ya da indirsek mi, çıkarsak mı diye pusuda yatmış olarak, bir yandan döviz kurunu, diğer yandan de fiyatlardaki hareketlenmeleri izleyerek strateji oluşturmaya çalışıyoruz. Ne var ki, birbiri ile çelişkili kur ve fiyatlar ve faiz ilişkisi üçgeni, havuz problemlerinden de daha karmaşık olarak bu fani dünyada dengelenemeyecek unsurlardır. Merkez Bankası başkanına da Allah’tan gani gani kolaylık diliyorum, öyle ya, bir yanda kurumsal görev olarak para istikrarının sağlanması, diğer yanda ise siyasinin siyasi havayı koklarken asabileşip-sakinleşme havasını dikkate alma zorunluluğu dünyanın en zor işi olsa gerek.
Yazının büyük kısmını yapılmış büyük hataların sonucunun bir tür ”fine-tuning” ayarlaması ile doldurduk. Burada değerli okurlarıma bir zamanların harika filmi olan “Ve Gemi Gidiyor” u hatırlatmak istiyorum. Filmde bir transatlantikte iki kademe sergileniyor. Üst katta ellerinde içki kadehleri ile şen şakrak burjuva kırıntıları denize nazır koltuklarında koyu sohbete dalmış olarak, maceralarını birbirleriyle paylaşıp neşelenerek vakit geçiriyorlar (Daha doğrusu öldürüyorlar!). Alt katta makine dairesinde ise, sıcaklıktan bunalmış olarak fanila ile çalışan makinistler gemiyi yürütmek için yukarıdan gelen emirlerle makineleri çalıştırılıyorlar. Veblenvari anlatımla bir burjuva toplumundan kesitler!
Faiz nas mı, değil mi, faiz indi, faiz çıktı. Bu sorun ya da bu durum kahvaltısını dahi yapamadan gece karanlığında okula giden çocuğun ve ebeveyninin ilgili olduğu bir konum mudur? Evet, hayat pahalılığına dokunduğu kadarı ile bu konu da o kesimle ilgilidir. Peki, ilgilidir de bu kesimin yapabileceği bir şey var mıdır? Evet, seçimler. Siz bu sürece inanıyor musunuz? Ama bu ve biraz daha üst kademe olarak gerici zihniyetle oluşturulan toplumda kendisine gelecek göremeyen gençler, doktorlar, mühendisler, kısacası toplumun geleceği dışarı gidiyor. İşte var olan siyasi yapılanmanın tek endişesi olması gereken beyin ihracına bakışı öyle ki, sanki bu kesimden arındırılmış bir toplum böylesi bir siyasal yapılanmayı ilelebet sırtında taşıyacaktır.
Geleceğinden yiyen hiçbir toplum giderek teknolojik düzeyi yükselen, rekabetin zorlaştığı bir gelecekte uluslararası düzlemde kendisine bir yer bulamaz. Eğitim bakanı, teknoloji bakanı, hatta tüm siyasi kadro topluma daha farklı bir bakış geliştirip, kendi bekası uğruna toplumun geleceğini heba etmemelidir. Bunun hesabını hiçbir yerde veremezler!
Evrensel'i Takip Et