Çalışan kazanır

Fotoğraf: AA
Maçtan önce ilk 11’ler açıklandığında Bodrum Futbol Kulübü’nün (Bodrum FK) Galatasaray karşısına savunmada üçlü mü, yoksa dörtlü mü çıkacağı tam belli değildi. Uğur Meleke yayıncı kuruluşta Bodrum FK’nın açıklanan kadrosunun üçlü oynayabileceğine dikkat çekti; ilk 11’de yer alan dört stoperden Arlind Ajeti, Christophe Hérelle, Ali Aytemur’un en geride, Ondrej Celutska’nın da sağ bekte oynayabileceğini söyledi.
Karşılaşmanın ilk düdüğü çalınırken Bodrum FK’nın sahaya dörtlü bir formasyonda yerleştiği görülüyordu. Ancak maç sonunda oyuncuların ortalama pozisyonlarını gösteren grafiğe bakarak Bodrum FK’nın 5-3-2 formasyonuyla sahaya yayıldığını da söylemek mümkün.
Kanımca formasyonlar önemli değil; önemli olan futbol felsefesi. José Morais’in takımın başına geçmesinden sonra Bodrum FK’nın temel futbol felsefesi takım savunması etrafında oluşturuldu.
Dün de Bodrum FK kalesini her hal ve şartta savunmak üzerine inşa edilen bu futbol felsefesi işbaşındaydı. Bodrum FK tüm maç boyunca Galatasaray’ı 11 futbolcuyla topun arkasına geçerek karşılamaya çalıştı.
Morais’in ana stratejisi
Buradan hareketle Morais’in dünkü ana stratejisinin maçın başlangıç skorunu korumak olduğunu söyleyebiliriz. Bodrum FK, Portekiz çalıştırıcının belirlediği bu stratejisi doğrultusunda Galatasaray karşısına, bugüne dek en iyi yaptığı şeyi (son sekiz maçın yedisinde gol yememişlerdi) yapmak, böylece kalesini gole kapatmak amacıyla çıktı. İkinci hedef ise hızlı geçiş hücumlarıyla skor üretmekti.
Ancak Galatasaray Bodrum FK’nın birinci ve ikinci hedeflerini gerçekleştirmesine izin vermedi. Ne iyi savunma yapmalarına izin verdi, ne de hızlı geçiş hücumlarına.
Sıra dışı hücum ve savunma verileri
Bunu biraz açmak istiyorum. Galatasaray Bodrum FK karşısında sezonun hücumda ve savunmada en baskın istatistiklerine imza attı. Galatasaray OPTA verilerine göre Bodrum FK karşısında bu sezon rakip ceza sahasına en çok girdiği (59), en fazla şut çektiği (35) ve en çok korner (16) kullandığı maçı oynadı.
Bu metriklerden hareketle kalesinde sadece iki gole izin veren ve maçı 11 kurtarışla tamamlayan Bodrum FK kalecisi Diogo Sousa’nın kariyer maçını oynadığını söyleyebiliriz.
Savunma istatistiklerine gelince. Galatasaray Bodrum FK’ya maç boyunca sadece bir kez şut atma fırsatı verdi, o şutu da bloke etti. Bodrum FK bu isabetsiz şutta 0,05 gol beklentisi değeri üretti. Bunun yanı sıra Bodrum FK tüm maç boyunca Galatasaray ceza sahasına sadece dört defa girebildi, bir kez de korner kullandı.
Nasıl başardı Galatasaray bunu?
Topa sahip olarak, sahaya doğru bir şekilde yayılarak, savunma hattını önde tutarak, bu sayede kaybedilen topları en kısa sürede yeniden kazanarak.
Yazarken ve okurken kolayca yapılabilen bir şeymiş gibi geliyor insana bunlar. Ama öyle değil dostlar. Bunu yapmanın tek koşulu var: Çalışmak, çalışmak, daha çok çalışmak.
Bu yazıda klasik yöntemimi terk ederek maçı soru ve yanıtlar üzerinden analiz etmeye çalışacağım. Başlıyorum.
Haftada bir maç yapmak Galatasaray’ı nasıl etkiledi?
Galatasaray’ın haftada bir maç sürecine girdikten sonra temposunu ve futbolunu yukarı çektiği çok açık. Bunun temel nedeni futbolcu grubunun hafta içinde bol sayıda ve yoğun antrenman yapması. Dolayısıyla antrenman sayısı ve yoğunluğuyla oynanan futbol arasında doğrusal bir korelasyon bulunduğu söylenebilir.
Antrenman sayısının ve yoğunluğunun artması kanımca iki şeye yol açtı. İlk olarak Galatasaray’da tüm futbolcuların formu gözle görülür biçimde arttı. İkinci olarak da haftada tek maç yapmak, özellikle devre arasında takıma katılan, ancak Galatasaray’ın oynadığı futbola katkı verebilmek için adaptasyon süresine ihtiyaç duyan bazı futbolcuları zihinsel ve fiziksel açıdan yukarı çekti. Bu olumlu etkiyi dünkü maçta en çok Przemyslaw Frankowski üzerinde gözlemledim. (Frankowski’yi yazının ilerideki bölümünde daha detaylı ele alacağım.)
Samsunspor ve Bodrum FK maçları arasındaki temel fark neydi?
Galatasaray geçen hafta oynadığı baskın futbol sayesinde zorlu Samsunspor engelini kolayca aşmıştı. Galatasaray dün her ne kadar sonuca pek yansımamış olsa da Bodrum FK karşısında da çok baskın bir oyun sergiledi ve futbolunu daha da yukarı çekti.
Her ne kadar aynı sonuçla bitmiş de olsa bu iki karşılaşma arasında belirgin bir fark var. Kanımca en temel fark Galatasaray’ın Samsunspor maçına oranla dünkü Bodrum FK karşılaşmasında hücum anlamında çok daha üretken olmasıydı. Nitekim Galatasaray Samsunspor maçında rakip kaleye üçü isabetli toplam 11 şut çekerken bu sayı Bodrum FK karşısında 14’ü isabetli toplam 35’e çıktı. Bu istatistik Galatasaray’ın Bodrum FK maçında her 2,47 dakikada bir rakip kaleye şut çektiği anlamına geliyor.
Benzer biçimde Galatasaray Samsunspor karşısında 1,03 gol beklentisi üretirken bu değer Bodrum FK karşısında 3,50 olarak gerçekleşti.
Rakip ceza sahasına girme ve kullanılan korner sayılarında da aynı şeyi görüyoruz. Bodrum FK karşılaşmasında rakip ceza sahasına 59 defa giren Galatasaray 16 kez de korner kullandı. Galatasaray Samsunspor maçında ise toplam 36 kez rakip ceza sahasına girerken altı korner kullanabilmişti.
Görüldüğü gibi Samsunspor ve Bodrum FK maçları arasında hücum metrikleri açısından neredeyse geometrik bir artışın bulunduğunu söylemek mümkün.
Galatasaray 433 mü oynuyor?
Hayır, Galatasaray sanıldığı ve ileri sürüldüğü gibi 4-3-3 değil, Okan Buruk’un ana formasyonu olan 4-2-3-1 oynuyor.
Futbolcuların sahadaki ortalama pozisyonları da bize, Galatasaray’ın sahayı klasik bir 4-2-3-1 takımı gibi parsellediğini gösteriyor.
Görsel: beIN Sports
Yayıncı kuruluştan aldığım bu grafikte de net biçimde görüldüğü gibi Galatasaray’da orta saha merkezini iki futbolcu (99 Mario Lemina ve 34 Lucas Torreira) tutuyor. Galatasaray’ın forvet hattı ise sağdan itibaren şu dört oyuncudan oluşuyor: 11 Yunus Akgün, 20 Gabriel Sara, 53 Barış Alper Yılmaz ve en ileride 45 Victor Osimhen.
Sara’nın 4-2-3-1 formasyonundaki ana rolü ne?
Sara bir önceki yazıda da altını çizmeye çalıştığım gibi hücumda takımını dört forvet futbolcuyla oynatırken Galatasaray’ın merkezde üç futbolcuyla savunma yapmasını mümkün kılıyor. Sara bütün rakip hücumlarında topun arkasına geçerek Galatasaray’ın takım savunmasını yukarı çeken, bu sayede Lemina ve Torreira’nın görev yükünün bir nebze daha azalmasına yol açan bir futbolcu. (Sara’nın savunma katkısını Frankowski’yi ele alacağım alt başlıkta daha net görmek mümkün olacak.)
Sara’nın hem hücum, hem savunma açısından Galatasaray’ın oyununa yaptığı bu önemli katkıyı iki veriyle desteklemek istiyorum.
Sara verdiği yedi kilit pasla dünkü Bodrum FK maçında Galatasaray’ın en çok kilit pas yapan oyuncusu oldu. (Sara’yı dörder kilit pasla Yunus Akgün, Barış Alper Yılmaz, Lemina ve Torreira takip etti.)
İşin savunma yönüne gelince; Sara dünkü maçın ilk yarısında Galatasaray’ın en çok koşan oyuncusu oldu. İlk yarıda toplam 6,10 kilometre mesafe kat eden Sara’nın sarf ettiği bu enerjinin yaklaşık yarısını takım savunması için harcamış olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Kısaca Sara’yı, daha önce bu pozisyonda oynayan Dries Mertens’le karşılaştırıcak olursam Sara’nın hücum anlamında Mertens’ten hiç de az iş yapmadığını, buna karşın savunmada Mertens’ten katbekat daha fazla katkı verdiğine dikkat çekmek istiyorum.
Galatasaray rakiplerine niçin isabetli şut çektirmiyor?
Galatasaray’ın takım savunmasını yukarı çekmesini, Sara’nın verdiği katkının yanı sıra Lemina-Torreira ikilisi üzerinden de okumak mümkün. Lemina ve Torreira çok kısa bir sürede birbirlerinin eksiklerini gideren ideal bir ikiliye dönüştüler. Asimetrik bir uyum söz konusu bu iki futbolcu arasında.
Şöyle ki Lemina kuvveti ve patlama gücüyle defansta yangın söndürme anlamında fark yaratırken Torreira düşünme ve reaksiyon süresinin çok hızlı olması sayesinde özellikle hücumda Galatasaray’ın temposunu yukarı çeken bir enerji merkezi gibi.
Torreira’nın hücum katkısında Lemina’nın rolü ne?
Lemina’nın defansif kurgu içinde üstlendiği rol, Torreira’nın Galatasaray hücumlarına verdiği katkının daha da artmasına yol açtı.
Torreira’nın verdiği bu katkıyı Galatasaray’ın hücum metriklerine baktığımızda daha kolay anlayabiliyoruz. Torreira dünkü Bodrum FK maçında çektiği üç isabetli şutla, Barış Alper Yılmaz ve Osimhen’le birlikte rakip kaleye en çok isabetli şut çeken üç Galatasaray oyuncusundan birisiydi. Diğer taraftan Torreira (0,48), Osimhen’den (1,40) sonra Galatasaray’ın en çok gol beklentisi değeri üreten ikinci oyuncusu oldu.
Kısaca Lemina gibi güçlü ve kaliteli bir merkez orta saha oyuncusunun Galatasaray’a katılması takım savunmasını yukarı çekerken merkez orta sahada oynayan Torreira ve Sara gibi oyuncuların hücum verimlerinin de yükselmesine yol açtı.
Lemina’nın görünmeyen başka katkısı var mı?
Haftada tek maç sürecine girilmesinin ardından tüm Galatasaraylı futbolcuların fiziksel kalitesinin arttığından ve form durumlarını yukarı çektiklerinden söz etmiştim. Ancak bu gerçeği akılda tutarak Lemina’nın Galatasaray’a pek görülmeyen bir faydası bulunduğuna da dikkat çekmek istiyorum: Lemina transferi, orta sahadaki takım içi rekabetini de yukarı çekti.
Gerçekten de Lemina’nın takıma katılmasından sonra Torreira’nın fiziksel form anlamında çok yukarı tırmandığını gözlemledik. Bu tırmanışta Torreira’nın ilk 11’deki yerini kaptırma kaygısının da payı olduğu kanısındayım. Benzer biçimde Lemina sonrasında Berkan Kutlu’da da yukarı doğru bir grafik gördüğümü söyleyebilirim.
Şöyle ki, dünkü Bodrum FK maçında 86’ncı dakikada oyuna dahil olan Berkan Kutlu oyunda kaldığı sekiz dakika içinde çok çarpıcı istatistiklere imza attı. Kutlu sekiz dakika içinde toplam 15 kez topla buluştu. Girdiği üç ikili mücadelenin üçünü de kazanırken bir de kilit pas verdi. Yüzde 91 pas isabetiyle oynadı, ayrıca bir kez de top kazandı.
Frankowski sağ bekte nasıl oynadı?
Kanımca dünkü Bodrum FK karşılaşması, Frankowski’nin kısa Galatasaray yolculuğunda yükselmeye başladığı ilk maç olarak tarihe geçecek.
Frankowski’nin Beşiktaş maçında Galatasaray’ın yediği ilk golde yaptığı kritik hata, ardından da kırmızı kartla takımını 10 kişi bırakmış olması, bende Polonyalı oyuncunun Galatasaray’la arasında zihinsel bir bariyer bulunduğu düşüncesi doğurmuştu. Kanımca Frankowski Galatasaray’ın oynadığı adam adama savunma sistemiyle barışık değildi. Bu da hata yapma sıklığını artırıyordu.
Dün Frankowski’nin Galatasaray’ın oynadığı adam adama savunma sistemiyle barışmış olduğu yolunda bir kanaat edindim. Belli ki oynamadığı 15 günlük süre içinde Frankowski zihinsel sorunlarıyla yüzleşmiş ve bunları aşma yolunda önemli bir mesafe kat etmiş.
Zihinsel donanım
Frankowski’nin kat ettiği mesafeyi iki örnekle göstermek istiyorum.
İlk örnek; dakika 23,33. Bodrum FK Galatasaray yarı sahasının ortalarından taç atışıyla topu hareketlendiriyor. Rakip sağ çizgide çoğaldığı için Galatasaray da ağırlık merkezini sola doğru kaydırıyor.
Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır
Galatasaray’ın ağırlık merkezini sola kaydırması, yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi, sağ bekte görev yapan Frankowski’nin stoper pozisyonuna, kanat forvet Yunus Akgün’ün de sağ bek pozisyonuna geçmesiyle sonuçlanıyor.
Bodrum FK’da taç atışını izleyen üç pastan sonra top Enis Bardhi’ye geliyor. Top Bardhi’deyken Frankowski’nin, marke ettiği Jonathan Okita’nın biraz gerisinde olduğu görülüyor, ayrıca Yunus Akgün’le Frankowski arasındaki mesafe de biraz açılıyor. Bardhi bu durumdan yararlanmak için topu Okita’ya doğru ortalıyor.
Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır
Ancak Frankowski hemen çevre kontrolü yaparak Okita’yla arasındaki mesafeyi fark ediyor ve geriye hızla koşarak bu mesafeyi kapatıyor. Sonrasında da Bardhi’nin ortasını kafayla karşılıyor ve topu Torreira’ya aktarıyor.
Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır
Bodrum FK’nın bu hücumunda gördüğüm Frankowski profili, yaklaşık 15 gün önce oynanan Beşiktaş karşılaşmasında gördüğüm profilden oldukça farklı. Bodrum FK maçında sürekli olarak oyunun içinde kalan, maçı anbean yaşayan, sık sık çevre kontrolü yaparak marke ettiği futbolcuyu göz ve takip mesafesinde tutan ve en önemlisi gayretini ilk olarak takım savunmasına vakfetmiş bir Frankowski izledim. Buradan geçiyorum ikinci örneğe.
Franky hata yapmıyor
Dakika 46,21. Barış Alper Yılmaz, Eren Elmalı’nın pasıyla aut çizgisine indikten sonra Bodrum FK ceza sahasındaki Osimhen’e yerden bir pas atıyor. Topu kontrol eden Osimhen yay üzerindeki Sara’ya pas vermek istiyor, ancak bu topu Bodrum FK’nın orta saha futbolcusu Ahmet Aslan kesiyor. Fredy üzerinden topu kazanan Okita’nın yeniden Ahmet Aslan’a vermek istediği top Sara’ya çarparak yön değiştiriyor ve sağdan bindiren Üzeyir Ergün’ün önüne düşüyor.
Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır
Böylece Bodrum FK 3’e 4 hızlı hücuma çıkıyor. Üzeyir Ergün’ü Bardakcı takip ediyor, Lemina da onun dublajını almaya çalışıyor. Topu uzun süre süren Üzeyir Ergün, Bardakcı’ya rağmen topu Galatasaray ceza sahasındaki tek Bodrum FK oyuncusu Bardhi’ye göndermek için uzun oynuyor. Ancak bu top ceza sahası dışında, hücumu destekleyen Ege Bilsel’e geliyor. Bu sırada Sara geri dönmeyi başarıyor.
Yunus Akgün’ün basmaya çalıştığı Ege Bilsel topu Bardhi’ye aktarıyor. Onun karşısına Frankowski çıkıyor. Bu sırada Yunus Akgün’le Frankowski adamlarını basketboldaki gibi değişiyorlar (switch), böylece Bardhi’yi Akgün, Ege Bilsel’i de Frankowski alıyor. Bu sırada Galatasaray savunmasına, geriye dönen Eren Elmalı da katılıyor. Torreira ise merkezi kapatıyor.
Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır
Bardhi ceza sahası dışına çıkarak Galatasaray kalesine şut atıyor. Maçta Bodrum FK adına Galatasaray kalesine çekilmiş tek şut olarak kayıtlara giren bu vuruş Sànchez’den geri dönüyor.
Analiz
Burada gördüklerimi şöyle özetleyebilirim:
- Bodrum FK’nın 3’e 4 başlattığı bu hücumun devamında Galatasaray, kalesini sekiz oyuncusuyla savundu.
- Hücumun her saniyesinde sayısal üstünlüğünü devamlı artıran Galatasaray’a karşı Bodrum FK üç kişiyle başlattığı hızlı hücumda çoğalamadı.
- Galatasaray’da geriye koşan futbolculardan birisi de forvet hattında oynayan Sara oldu.
- Benzer biçimde Galatasaray’ın kanat forveti Yunus Akgün de bu hızlı hücumda rakip sol bek Ege Bilsel’i marke etmek için geriye döndü.
- Frankowski bu hücumda zihinsel olarak ayakta kaldı ve önce Bardhi’yi, ardından da Akgün’le adam değiştirerek Ege Bilsel’i marke etti.
Bu iki örnek bize Frankowski’nin sağ bekteki aksamasının temel nedeninin, ileri sürüldüğü gibi daha önce ağırlıklı olarak üçlü savunma sistemlerinde kanat beki olarak görev yapmasının olmadığını gösterdi. Kanımca bundan sonraki süreçte Frankowski’nin savunma ve hücum anlamında vereceği katkının daha da artmasını bekleyebiliriz.
Torreira’nın golünde Fredy’nin katkısı var mıydı?
Ya da şöyle soralım: Nasıl oldu da sahanın en ufak futbolcusu bir kafa golü atabildi?
Bunun nedenini ilk planda Sara’nın kullandığı frikikte Bodrum FK’nın dört oyuncusunun barajda yer almasında, ardından serbest vuruş sırasında Fredy’nin Sara’nın Yunus Akgün’e şut pası vereceği zannıyla savunma hattını terk etmesinde aramalıyız. Bu sayede Sara’nın topu indirdiği alanda Galatasaray rakibine 6’ya 5 sayısal üstünlük sağladı. Bu üstünlük de boyu ufak olmasına rağmen zamanlamalı sıçrama kapasitesi bir hayli yüksek olan Torreira’nın Süper Lig’de ilk kafa golünü atmasını sağladı.
Ekran görüntüsü beIN Sports yayınından alınmıştır
Ancak mesele bu kadar basit değil. Galatasaray Konyaspor’la beraber ligin serbest vuruştan en çok gol atan (30 maçta sekiz gol) atan takımı. Galatasaray bunun yanı sıra ligde kornerden en çok gol atan takım unvanına da sahip. Bu veriler bizi tek bir şeye, sürekli egzersize götürüyor. Demek oluyor ki Galatasaray rakiplerine oranla duran toplara daha çok önem veriyor ve antrenmanlarda istikrarlı biçimde duran top çalışmasına daha fazla zaman ayırıyor.
Sonuç
Soru şu: Ne değişti de Ocak ve Şubat aylarında ciddi anlamda savunma yapamayan ve hücum verimliliği düşen Galatasaray 9 Mart’taki Alanyaspor maçıyla birlikte yavaş yavaş yükselişe geçmeye başladı? (Özellikle de 2 Nisan’daki Fenerbahçe maçında ve sonrasında.)
Futbolu rakamlardan ibaret görenlere göre bunun tek nedeni, Galatasaray’ın üç orta saha futbolcusu (Lemina-Torreira-Sara üçlüsü) üzerinden 4-3-3 oynaması. Ancak kanımca bu tezi, amprik olarak yanlışlamak mümkün.
İki yolla. İlki; Galatasaray son dönemde hep 4-2-3-1 formasyonuyla oynadı.
Bunu biraz açmak istiyorum. Bir takımın oynadığı formasyon, oyuncuların ana mevkileri üzerinden değil, futbolcuların o maçta hangi pozisyonda görev yaptıkları üzerinden belirlenir. Örneğin ana pozisyonu kanat forvet olan Roland Sallai’nin sağ ya da sol bek oynaması, Galatasaray’ın üçüncü bölgede beş forvet oyuncusu bulundurması (3-2-5) sonucunu doğurmuyor.
Tıpkı orijinal pozisyonu santrfor olan Àlvaro Morata’nın santrfor arkasında yer aldığı bir Galatasaray’ın 4-4-2 oynamadığı gibi. Dolayısıyla Sara’nın santrfor arkasında oynaması, Sara’nın orijinal pozisyonunun merkez orta saha olmasından hareketle Galatasaray’ın 4-3-3 oynadığı anlamına gelmiyor.
İkinci yol; Galatasaray 9 Mart’taki Alanyaspor karşılaşmasına da adı geçen üç futbolcusuyla (Lemina-Torreira-Sara) çıkmıştı. Ancak Okan Buruk 1-0 geride kapatılan ilk yarının ardından ikinci yarıda Lemina’yı oyundan alarak Yunus Akgün’ü sahaya sürmüş, bu değişiklik galibiyeti getirmişti. (Görüldüğü gibi ana pozisyonları merkez orta saha olan üç futbolcunun varlığı galibiyeti garantilemiyor.)
Benzer biçimde, Galatasaray 24 Şubat’ta kendi sahasındaki Fenerbahçe karşılaşmasında da yine aynı üç futbolcusuyla oynamış, ama bu yapı iyi bir oyun getirmediği gibi Galatasaray’ı galibiyete de taşıyamamıştı; maç 0-0 berabere bitmişti. Aynı şey yine bu üç oyuncunun da yer aldığı ve 3-3 sonuçlanan Kasımpaşa maçı için de geçerli.
Görüldüğü gibi tılsım bu üç oyuncunun aynı anda sahada olmasında değil. (Eğer öyle olsaydı Galatasaray bu üçlünün yer aldığı dakikalar içinde rakiplerini sürklase eder ve yakın geçmişteki puan kayıplarını yaşamazdı.)
Kanımca tek tılsım var: Çalışmak.
Beraberce çalışmak, rol ve görevleri keskinleştirmek için çalışmak, Galatasaray’ın oyun sistemine yeni futbolcuların adapte olması için çalışmak, daha iyi bir saha içi parselasyonu için çalışmak, topu kaybettikten sonra en kısa süre içinde yeniden kazanmak için çalışmak, daha tempolu oynamak için çalışmak, dikine ve daha hızlı oynamak için çalışmak.
Değişen sadece bu.
Dolayısıyla Galatasaray’ın ligin sonuna doğru yaptığı sıçramayı temel olarak haftada tek maçın yapıldığı bir sürece girilmesinde, hafta içindeki yapılan antrenman sayısının ve temposunun artmasında aramalıyız.
Evrensel'i Takip Et