20 Nisan 2025

Proje okullarını neden hedef aldılar? Mülakattan neden vazgeçmiyorlar?

Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel

Eğitim yılı ortasında açıklanan bir kararla, proje okullarında öğretmenler kitlesel biçimde yerinden edildi. Milli Eğitim Bakanlığı sürgünleri, görev süreleri dolan öğretmenlerin olağan tayini olarak tanımlıyor. Oysa gidenlerin ve yerlerine gelenlerin sendikal üyeliklerine bakıldığında, muhalif görüşlü öğretmenlerin sistematik bir ayrımcılığa tabi tutulduğu ve yandaş sendika üyelerinin her zaman olduğu gibi kayırıldığı görülüyor.

Liyakat ölçütlerini dikkate almayan bu keyfi kararlara karşı çıkan lise öğrencileri, yurdun dört bir yanında yaptıkları gösterilerle sesini yükseltti ve oturma eylemleri yaptı. Sosyal medyada kampanyalar düzenlendi, mezunlar endişelerini yaptıkları açıklamalarla dile getirdi. Gencecik öğrencilerin “Hocalarımıza dokunmayın” çağrısı, tehditlerle ve okula kilitleme hamleleriyle engellenmek istendi.

Standart müfredatın üzerindeki bir düzeyde eğitim verilmesi amacıyla planlanmış ‘proje okulları’, 2014 yılında kurulmuş ve bu okullarda yapılan atamalar sınav olmaksızın doğrudan Bakanlık kararına bağlanmış ve kadrolaşmaya uygun hale getirilmişti.

Aynı hafta, ‘atanmayan öğretmenler’ ve aileleri mülakatlarda nesnel ölçütlere dayanmayan ve komisyonlara göre değişen puanlamalardan kaynaklanan mağduriyetlerini protesto etmek için Milli Eğitim Bakanlığı önünde toplandı. Mahkeme tutanaklarına geçmiş adaletsizlik örnekleriyle Bakan Yusuf Tekin’e seslendiler. Polis tarafından abluka altına alınıp şiddet gördüler. Mülakat kurbanı Öğretmen İkbal Çankaya’nın şu sözleri süreci özetler gibiydi: "Gecemizi, gündüzümüze kattık. Benim babam inşaat işçisi. Sabah, akşam demeden çalıştı. Öğretmenlerin yeri burada betonlarda sürüklenmek mi? Öğretmenlerin yeri boğazlarına basılarak alandan çıkarılmak mı?​”

KPSS puanıyla atama kontenjanı içinde kalan, hatta on binlerce aday içinde listenin en tepesinde, ilk yüzler arasında yer alan öğretmenlerin mülakat sınav sonuçları nedeniyle sıralamada geriye düşmesi ve atanma şansını yitirmeleri uzunca bir süredir tartışılıyor. Kayırılanları işe almak üzere kurgulanan mülakat sonuçları nedeniyle haksız bir şekilde elenen öğretmenlerin hazin durumu, sosyal medya hesaplarında paylaştıkları sınav sonuçlarıyla kanıtlanmış durumda ve artık herkes tarafından biliniyor.

Binlerce kişiyi mağdur eden bu yapısal adaletsizlik, eğitim meslek örgütleri ve siyasal partilerce yapılan ek atama çağrılarıyla karşılanıyor. Bu sorun genellikle kadrolaşma ve din merkezli eğitimin yaygınlaştırılması başlıkları altında tartışılıyor olsa da sorunun daha kapsamlı ve eğitim alanını aşan siyasal boyutları var. Erdoğan rejimi mülakat adaletsizliklerini ısrarla sürdürerek öğretmenler üzerinde “Seni çalıştığın okula ben atadım, artık bizimsin” izlenimi yaratıp, atamanın devlet değil, bir parti ataması olduğunun altını çiziyor. Bu duyguyu yaratmak ve kalıcılaştırmak istiyor.

* * *

Halk arasında ‘torpil’ sözcüğüyle tanımlanan siyasal kayırmacılık, Türkiye’de uzun yıllardır gündelik siyasetin önemli bir parçası oldu. Ancak, siyasal desteğin mal ve çıkar dağıtımı ile sağlanması alışkanlığı Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde zirve yaptı ve daha önce hayal edilmesi mümkün olmayan bir aşamaya geldi. Bu yıllarda kayırmacılık kamu sektöründeki işlerin sadık destekçilere verilmesi ve bu yöntemle potansiyel destekçilere davet çıkarılmasının çok ötesine geçti. Kayırmacılığın kapalı kapılar ardında kalmasına özen gösterilip, deyim yerindeyse utanıp sıkılarak yürütülmesinin yerini göstere göstere yapılan kayırmalar ve ayrımcılıklar aldı. Adil olmadığı herkesçe bilinen mülakatlarla ‘çıkar ağı’na dâhil edilenler, bu damgalama ile rejimin neferi kılınmak istendi.

Bu nedenle, ‘mülakat atanmayan öğretmenler’ kelimeleriyle bir Google taraması yaptığınızda; “Bunu mu demek istediniz? mülakat atanamayan öğretmenler” notuyla sorunuzun otomatik olarak düzeltildiği, önünüze çıkan sayfalarda gezindikçe ‘Öğretmenlik mülakatında hangi renk giyilmeli?​” sorusuna yanıt veren linklerin ekrana gelip sabrınızı sınadığı bir hegemonya mücadelesi ortamında, proje okullarına yapılan son saldırıyı ve mülakatta ısrar edişlerini, öğretmeni mülakat ayıbı ile damgalayarak sisteme dahil etme çabası ve bu yolla rıza üretme bağlamında düşünmek gerekiyor.

* * *

Sevgili Sırrı Süreyya Önder hastanede direniyor. 12 Eylül’ün berbat kıyımında ve onu izleyen mahpusluğu sonrasında, onca zorluk ve vefasızlık ortasında, hiç eksilmeyen gülüşünü ve ekmeğini paylaşarak ayakta kalışını bilenler, daha yüksek bir umutla iyileşmesini bekliyor.  

Evrensel'i Takip Et