1 Mayıs sınavı
2025 1 Mayıs’ı, sadece bir anma ya da kutlama günü olmaktan çok, ülkemizde yaşanan siyasal ve ekonomik gelişmeler karşısında emekçilerin ve emek örgütlerinin nasıl bir tutum alacağını ortaya koyacak bir sınav niteliği taşıyor.
Uzun süredir ağır ekonomik koşullar altında ezilen halk, şimdi de otoriter baskılarla karşı karşıya. Son dönemde art arda gelen siyasi operasyonlar ve demokratik haklara yönelik saldırılar yalnızca işçi ve emekçileri değil, başta üniversite ve lise gençliği olmak üzere toplumun geniş kesimlerini hedef alıyor.
Böyle bir tabloda 1 Mayıs, emekçiler için yalnızca geçmişin ve bugünün hesabını sorma günü değil; geleceğin nasıl şekilleneceğine dair iradenin gösterileceği bir mücadele günüdür. İşçiler, kamu emekçileri, emekliler, üretici köylüler, gençler ve diğer tüm toplumsal kesimler, kendi talepleriyle alanlara çıkmak ve ortak bir ses yükseltmek zorunda.
İktidarın uzun süredir halkın en demokratik tepkilerini bile şiddetle bastırmaya çalıştığı biliniyor. Erdoğan-Şimşek programı, son operasyonlarla sarsılmış görünse de özünde emekçilere daha fazla yük bindiren çizgisini koruyor. Ekonomik krizin bedelinin yine emekçilerin sırtına yüklenmesi için hazırlıkların yapılması, sınıf mücadelesinin önümüzdeki dönemde daha da sertleşeceğini gösteriyor. Bu nedenle, önümüzdeki dönem emekçilerin müdahalesinin tarihsel bir öneme sahip olacağı yeni bir döneme işaret ediyor.
Bu yılki 1 Mayıs, yalnızca taleplerin dillendirildiği bir gün değil; emek cephesinin ortak mücadele hattını ortaya koyduğu, örgütlü gücünü kitlesel biçimde gösterdiği bir gün olmalı. Zira emekçilerin haklarına yönelik saldırılar her geçen gün daha sistematik, daha kapsamlı ve yıkıcı hale geliyor. Bu saldırıları püskürtmenin yolu, sadece tepkisel çıkışlardan değil; kararlı, birleşik ve planlı bir mücadele sürecinden geçiyor.
Ne yazık ki 1 Mayıs’ı birleşik mücadele hattını örmek için bir fırsat olarak görmek yerine, “Nerede ve kimlerle kutlanacak” ya da “Sorunsuz nasıl geçer” gibi sınırlı tartışmaların öne çıktığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Oysa artık sendikalar açısından yaşanan gelişmeleri ne “Şaşkınlıkla izlemek” ne de “Sadece sonuçlara itiraz etmek” yeterli. Ülkesinin ve kendi geleceğinden kaygı duyan tüm emekçilerin ve emek örgütlerinin, bu 1 Mayıs’ın taşıdığı tarihsel anlamın farkında olması ve sınıf hareketinin yeniden güçlü şekilde sahneye çıkması için çalışması gerekiyor.
1 Mayıs 2025, emekçilerin yalnızca sesini duyurduğu değil, bu sesi ülkenin geleceğini belirleyecek bir güce dönüştürdüğü bir gün olmalıdır. Bu nedenle, ülkenin dört bir yanında yaygın ve kitlesel kutlamalarla alanlarda olunması önemlidir. İşçi sınıfının talepleri ve iradesi alanlara ne kadar güçlü yansıyabilirse, baskıları kabul eden değil, karşı çıkan; geri çekilen değil, ileri atılan güçlü bir emek hareketinin önü o kadar açılacaktır.
Evrensel'i Takip Et