Halkın arayışı

Geçtiğimiz günlerde kamuoyu araştırmaları yapan SONAR’ın bir anketi basına yansıdı. Anketlerin halkın eğilimini, var olan durumu tam olarak yansıtmadığı, ama oldukça önemli bazı eğilimleri ve verileri de ortaya koyduğu bir gerçektir. Bu ankete göre “Günümüzde siyasi partiler sizin görüşünüzü temsil ediyor mu?​” sorusuna yüzde 59.9 oranında temsil etmiyor, yüzde 29.3 oranında temsil ediyor yanıtı verilmiş. “Ekonomi gelecek 6 ayda iyiye mi kötüye mi gider?​” sorusuna ise yüzde 62.9 kötüye gider, yüzde 21.7 ise iyiye gider yanıtı vermiş. Peki “Seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz” sorusuna ise yüzde 25.8 CHP, yüzde 22.3 AKP yanıtını vermiş. Yani günümüzdeki siyasi partiler benim görüşümü temsil etmiyor diyenlerin oranı CHP ve AKP’ye oy veririm yanıtı verenlerin toplamından daha fazla!

Bazı kesimler bu sonuca itiraz edebilir ve ‘Meydanları, sokakları görmüyor musun, halkın arayışı sona erdi ve CHP’yi seçti’ gibi bir gerekçe öne sürebilirler. Ama bu yüzeysel bir bakış açısı olur ve bugün sokaklara, alanlara çıkanların onları böyle tutum almaya zorlayan nedenleri görmemek, anlamamak anlamına gelir. Evet CHP bugün muhalefetin motor gücü durumunda ve bir seçim yapılsa belki de iktidara gelecek. Ama CHP halkın özlem ve taleplerini karşılayabilecek mi? Bunun yanıtını politik olarak kısmen, ekonomik olarak neredeyse hiç olarak yanıtlamak, CHP’ye yapılmış bir haksızlık değil, bir gerçeğin altını kalınca çizmek olacaktır. Çünkü işçi ve emekçi halkın ekonomik ve politik talepleri CHP’nin yapacaklarını ve yapabileceklerini fazlasıyla aşmaktadır. CHP, yoksullara, yoksunlara yardım dışında, tekellere ve emperyalist sömürüye darbe vuracak bir ekonomik programa sahip değildir ve ekonomiye ilişkin halkın yararına olacak temel bir vurgusu da yoktur.

Söz konusu ankette “Son 6 ayda temel ihtiyaçlarınızı (gıda, kira, fatura vb.) karşılamakta zorlandınız mı?​” sorusuna yüzde 26.7 evet çok zorlandım, yüzde 38’i ise evet zorlandım yanıtı vermiştir. İkisinin toplamı yüzde 65’tir. Bu oranın ekonomi gelecek 6 ayda kötüye gider ve siyasi partiler görüşümü temsil etmiyor oranlarından fazla olduğuna dikkat etmek gerekir. Kuşkusuz ekonomik sorunlar birebir politik tercihlere yansımaz, ancak bu politik tercihlerin şekillenmesindeki rolü de inkar edilemez. Boş tencere tartışmaları hatırlardadır. Boş tencere son genel seçimlerde iktidarı götürmedi diyenler ekonomik sonuçları küçümseme eğilimindeydiler. Ama yerel seçimler tabloyu bütünüyle tersine çevirdi. Arada ne değişti? Sorusunun yanıtı ise: Ekonomik sıkıntı içinde olup da iktidardan çözüm beklentileri olan kesimlerinde bu beklentilerinin boşa çıkmasından dolayı saf değiştirmesinde aranmalıdır. Bugün ise iktidarın ekonomik ve politik saldırısı daha ağır ve kapsamlıdır.

Gelelim CHP sorununa. CHP’nin bir önceki yönetimi “Aman sokaklara çıkmayalım, provokasyon olur” diyerek gücü yettiği kadar kitle hareketine engel olmaya çalışmıştı. Yeni yönetim ise yerel seçim sonuçlarını tam tersinden okumuş, “normalleşme ve yumuşama” rotasına girmişti. Bu iktidara toparlanma ve halka saldırısını tazeleme fırsatı tanıdı. İktidar halka ve onun taleplerini kısıtlı da olsa savunan muhalefete saldırılarını her geçen gün biraz daha artırdı ve İmamoğlu meselesi bu saldırının zirvesi oldu. Ama bu aynı zamanda bardağı taşıran son damlaydı. İstanbul’a ve CHP’ye “kayyım atama” saldırısı CHP’yi tepki göstermeye zorladı, çünkü doğrudan varlığı da tehlikeye girmişti. CHP gösteri ve protestolar, demokrasi nöbeti tutma gibi etkisiz bir çizgide ilerleyecekken İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin barikatları yıkarak Saraçhane’ye gelmesi CHP muhalefetinde ve halk hareketinde yeni bir dönemi başlattı. Barikatlar yıkılabilir, yasaklar parçalanabilirdi!

CHP yönetimi politik tecrübesiyle -’70’li yılların ortasında Ecevit döneminde bu tecrübeyi edinmişti- yeni durumu hemen kavradı ve bu muhalefetin önüne düştü. Böylece halk muhalefetinin önüne seçim ve sandık CHP yönetimince alternatif olarak kondu. Kuşkusuz seçimler ve sandık kitlelerin oy verme alışkanlığı da dikkate alındığında küçümsenecek olgular değil. Ancak bu köşeden defalarca “Eğer seçim ve sandık istiyorsanız, kitle hareketini teşvik etmek zorundasınız” tespitinin yapıldığını okuyucular hatırlayacaktır. Bugün CHP açısından olan bitenin anlamı budur.

Kitlelerin gücü seçimler olmadan da iktidarı götürme potansiyeli taşırken, bu potansiyeli sınırlı ve dar bir politik ve ekonomik çerçeveyle seçimlere kanalize etmek, kitle hareketinde güçlü bir kanat olamayan, işçi ve emekçi kitlelerinin arayışına bugün için yanıt veremeyen sol, sosyalist, ilerici ve devrimci güçlerin başarısızlığı, CHP’nin başarısı olacaktır. Ama bugün henüz olup bitmiş bir şey yoktur. İktidar, bazı saldırıları püskürtülmüş olsa da yerinde duruyor ve zorbalığını ve zulmünü devam ettiriyor. İşçi ve emekçi kitleler ve onların gençliği ise her geçen gün eğitimini ilerletiyor, uyanışını genişletiyor, mücadelesini yaygınlaştırıyor. Önümüzdeki 1 Mayıs’ta, işçi sınıfına, halk hareketinin omurgası olma, onun yönetici gücü olma konusunda değerlendirebileceği bir fırsatı ona sunuyor. Şimdi bunu değerlendirme zamanı.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Bu korkuyu daha ne kadar yaşatacaksınız?
50 milyon can deprem riski altında

Bu korkuyu daha ne kadar yaşatacaksınız?

İstanbul, depremlerle sarsıldı. Türkiye’yi 23 yıldır yöneten iktidarın rant odaklı politikaları, ülkeyi depreme hazırlamadı. 20 milyon İstanbullu dün yeniden beklenen büyük depremin korkusunu yaşadı. Halk dar sokaklara indi, trafik felç oldu, telefon hatları çöktü. Uzmanlar, İstanbul başta olmak üzere deprem kuşağındaki 50 milyon insanın can güvenliğini sağlayacak acil önlemlerin derhal alınması konusunda yeniden uyardı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
25 Nisan 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et