Bilgi krizi

Kriz daha çok dışsal nedenlerin etkisiyle, beklenmeyen ve kontrol edilmesi zor daha çok kısa süreli olayladır. Doğal akışta kontrol edilemeyen ve genelden sapan değerlerin ortaya çıkışı kriz olarak ele alınabilir. Ancak doğal olarak süreklilik gösteren ve ara sapmaların kaçınılmaz olduğu doğa olaylarının sapma olarak gösterilip kriz olarak nitelendirilmesi doğru değildir. Kriz yönetimi uygulanması ile ilgili önemli sorunların yaşandığını bilmekteyiz. Yer sarsıntısını hesaba katmadan oluşturulan yapılaşma bir krize açıktır. Sarsıntı sonrası da yıkımın dışında, toplumsal ve ekonomik olayların bir kısmı belirsiz olduğundan ortaya çıkışları kriz olur.

Toplumsal ve ekonomik alanlarda yaşanan krizler ise toplum olmayı başaramamış topluluklarda uzun sürelere yayılarak zamanla kriz olmaktan genelleşmiş hal alır. Belirsizlik olağan hale gelir. Krizin fiziki ve sosyal koşullarını irdelemek için bilimsel bilgiye değinmeliyiz.  

Bilimsel bilgi dogmatik bağlanma ile elde edilen kanaatler değildir. Bilimsel bilgi ölçülebilir deneyimlenen yöntemlerle elde edilir. Gerçeğe dayanır.

Ortaya atılan bir savın “verilerle” ve “kaynaklarla” desteklenmesi gerekir. Ancak bu kaynakların neler olduğu ve verilerin gerçekliliği sorgulanmalıdır. Kaldı ki bazı kaynaklardan alınan ve edinilen verileri politik alan oluşturmak için sorgusuz savunmak ve karşı bilgileri baskılandırmak doğru değildir. 

Eleştirisiz bilim savunuculuğu, konu hakkında yeterli teknik ve politik bilgi olmadan konuyu dogmatik hale getirmek başlı başına bir tehlikedir. Bazı konularda öne sürülen, bilimsellikten uzak bazı bilgilerle politikleştirilen sorunlar, aynı zamanda kaynağı sorgulanmadan hızla savrulmaya ve üzerinden çıkarımlar elde edilerek toplumsal yönelimler yaratılmaya çalışılmaktadır.

Kapitalizm öz işleyişi olarak bilgiyi tekelleştirip, finansal alana çekme yanında, bilgi yanıltmasını da sağlamaktadır. Bunun için bilim otoritesi olarak saygın kuruluşları göstererek toplulukları yanlış yönlendirmektedir. Bunları bilimci otorite olarak öne çıkarıp, karşı argümanları baskılama çabalarını sürekli devrede tutmaktadır. İletişimin her türlü görsel ve yazılı araçlarını da propagandif biçimde kullanmaktadır. Bunun için yapılan her türlü propagandif girişimleri dikkatle izlemeli ve sorgulamalıyız.

Bilimsel ve teknik hakimiyetin yanı sıra eş zamanlı veri organizasyonu ile iktidarlar yönlendirmeyi ön planda tutuyor. “Bilimsel” tekelleşme aracılığıyla hakimiyet güçlendiriliyor, farklı görüş ve veriler çeşitli tartışmalarla baskılandırılıp konu özünden ayrı tartışmalara boğduruluyor. Tartışmalar ile çelişki oluşturmak için ayrıca fon kullanımı gibi çeşitli ekonomik araçlar da devreye sokuluyor.

Doğanın dönüşümü insanın dönüşümünü kaçınılmaz kılıyor. Ancak insanın dönüşümü “rıza” ile doğanın dönüşümüne ortak edilmek isteniyor. Çelişik görünen çeşitli teknolojiler karşıtlıkla sunularak dönüşüme karşı direniş “Rızaya çevirilmek” isteniyor. Tıpkı tümü sorunlu olan enerji sistemlerinin birbirine alternatif gösterilmesi gibi.

Bilimsel karakter dayatmalarıyla dogmatik veri kabulü oluşumu, tartışma ve eleştiriyi hakaret olarak niteleyip değersizleştirmektedir. Bu yapılırken de slogan tanımlar ve eleştiriler kısa kısa tek tümcelerle vurgulanmaktadır. Bu yöntemle propagandif yayılımı kolay olduğundan önünü almak zorlaşıyor. Toplumlarda farkına varmadan üretilen rıza politik meşruluk da yaratıyor. Karşı görüş sunanlar ise “inkarcı” (Bilimsel tartışmalarda inkar söylemi kullanılmaz) ilan ediliyor.

Hükümet destekleri, sivil toplum kuruluşları tarafından örgütlenen ağlar -Bu ağlar farklı görüş sunuyormuş gibi görünse de- toplumsal rızayı kolaylaştırmaktadır. Böylece sistem kendi muhalifini de ve çatışmacısını kontrol altında tutmaktadır. Böylece gerçek tartışma yerine kitleler iç çatışmaların parçası haline getiriliyor.

Bir örneği de iklim değişimidir. Çeşitli verilere dayanılarak piyasaya sürülen “iklim krizi” adlandırılması propagandif amaçlıdır. Buna karşı sunulan argümanlar ise “iklim inkarcısı” olarak adlandırılmaktadır. Tek başına atmosferik olayları hiç yaşanmamış gibi göstermek de altyapıda ki sorunları görmez kılmak da doğru değil.

Örneğin su sıkıntısını yalnızca iklime bağlayamayız. 12 Mart 2024 tarihli yazımda bazı bölgelerdeki su kullanımına yönelik kısıtlamaların iklimle ilgili olmadığını kaynaklarıyla belirtmiştim. Daha önceki yazılarımda da özellikle yeni güvenlik anlayışı, krizin iklimi, renkli temiz ürünler başlıkları ile bazı konulara açıklık getirmeye çalışmıştım. Madencilik adı altında yok edilen su havzaları kirletilen su miktarları hakkında epey bilgi aktarımları oldu.

Bugün iklim meselesi atmosferdeki sera gazı üzerinden tartışılırken, yerkürenin diğer katmanlarından söz edilmemektedir. Suların kirletilmesinden söz edilmezken, su havzalarının fiziksel değişimi göz ardı edilerek, yağış rejiminin kısa dönemli değerlendirmesi ele alınarak ani sapmalar öne çekilmektedir. İklim meselesi tek boyutlu tartıştırılmaya çalışılırken bir kriz iklimi yaratılıyor. Tartışmalar öne çekilen konular üzerinden yürütülmeye çalışılıyor. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da 22 Nisan 2025’te superhaber.com sitesinde yayımlanan yazısında kuraklığın sadece yağışla ilgili olmadığına değinmişti.

Hakim unsurlar, karşıtlarına dışarıdan etki ederek kriz işleyişini sürekli gündemde tutmaktadır. Bunun için propagandif söylemler öne sürerek, toplumsal kriz yaratarak mevcut işleyişi sürdürmek istiyorlar. Özünden koparılmış tartışmalar topluma bilgi olarak yutturulmak isteniyor. Bu bilgi krizidir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Bu korkuyu daha ne kadar yaşatacaksınız?
50 milyon can deprem riski altında

Bu korkuyu daha ne kadar yaşatacaksınız?

İstanbul, depremlerle sarsıldı. Türkiye’yi 23 yıldır yöneten iktidarın rant odaklı politikaları, ülkeyi depreme hazırlamadı. 20 milyon İstanbullu dün yeniden beklenen büyük depremin korkusunu yaşadı. Halk dar sokaklara indi, trafik felç oldu, telefon hatları çöktü. Uzmanlar, İstanbul başta olmak üzere deprem kuşağındaki 50 milyon insanın can güvenliğini sağlayacak acil önlemlerin derhal alınması konusunda yeniden uyardı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
25 Nisan 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et