27 Nisan 2025

Deprem doğal, afet sınıfsal

23 Nisan 2025 sabah saatlerinde Marmara Denizi Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi’nin geniş bir kesiminde hissedildi. Deprem, büyük paniğe neden olurken, kent genelinde çok sayıda vatandaş sokaklara döküldü. Depremden bir gün sonra Tuzla’da Deri Organize Sanayi Bölgesi’ne ait arıtma tesisindeki çamurun depolandığı siloda meydana gelen çökmenin ardından bir işçi ağır olmak üzere 5 işçi yaralandı. Çevre Şehircilik Bakanlığı bir tweet atarak İl Müdürlüğüne bağlı ekipleri ivedilikle bölgeye yönlendirdik dedi. Silodan çevreye yayılan atıkların bölgede bulunan dere yatağına karışması muhtemel. Bu göçük depremle ilintili mi değil mi bilinmiyor ama akıllara gelen doğa olaylarının afete, hatta felakete dönüşme ihtimali. 1950’lerden bu yana süren plansız sanayileşme ve kentleşme anlayışı, insanı ve doğayı yalnızca sermaye birikimi için bir araç olarak gören iş birlikçi iktidar zihniyetiyle birleşince, doğal olaylar emekçiler için afete dönüşüyor. TMMOB İMO İstanbul Şubesi açıklamasına göre İstanbul’da 1999 depreminden sonra belirlenen 470 adet deprem toplanma alanının büyük bir bölümü imara açılmış, AVM, konut ve ofis projelerine dönüştürülmüş. 562  “birinci derece acil ulaşım yolu”nun da birçoğu da araç parkı haline gelmiş.

Afet planları acilen gözden geçirilmeli

Doğal afetler birçok endüstriyel tesiste önemli hasarlara, bu hasarların büyüklüğüne bağlı olarak da tehlikeli sonuçlar doğurabilecek ikincil olayların başlamasına neden olur. 1999 Marmara depreminin bölgedeki birçok tesisi etkilediği, gelecek depremlerin de benzer etkilerinin olabileceği biliniyor. Büyük endüstriyel işletmelerde yaşanan kazalar hem can kayıplarına hem de büyük maddi kayba yol açabiliyor. Büyük boyutlu kazalar çevreye ve halk sağlığına uzun süreli etkiler bırakabiliyor. Büyük endüstriyel kazalar kapsamına giren TÜPRAŞ rafinerisinde 17 Ağustos depremi sonrasında çıkan yangın 4 günde uluslararası destekle söndürülebilmişti. Tesislerdeki boru hatları ve depolama tankları doğal olaylardan en çok etkilenen ekipmanlar. Özellikle eski tesislerdeki ekipmanlar, korozyon, malzeme yaşlanması, yetersiz bakım vb. nedenler önemli tehlike kaynaklarını oluşturuyor. Endüstriyel yangın ve patlamaların en çok gerçekleştiği il olan İstanbul’da yangın ve patlamaların ilçelere dağılımına bakıldığında, özellikle kimya sanayisinin yoğun olduğu Tuzla ve sanayi sitelerinin yoğun olarak bulunduğu Arnavutköy-Başakşehir-Esenyurt üçgeninin ön plana çıktığı görülüyor. Arnavutköy, Başakşehir, Tuzla ve Esenyurt ilçelerinde çıkan yangın ve patlama olayları, İstanbul’daki toplam yangın ve patlama olaylarının yarısını oluşturuyor. Bu ilçelerde sanayi tesisleri ve diğer fabrikalar halkın yaşam alanlarında. Bu durum, endüstriyel yangın ve patlamaları toplumsal bir sorun haline dönüştürüyor. Türkiye’nin endüstrisinin merkezi olan Marmara Bölgesi’nde hangi tesislerin Seveso III Yönergesi (büyük endüstriyel kazalar) kapsamına girdiğini, yönetmelik kapsamına girsin veya girmesin yaşadığımız alanlarda hangi tehditlerin olduğunu ve riskleri hâlâ bilmiyoruz. Afet planları acilen gözden geçirilmeli, planların halkla paylaşılması, afet planlarına halkın katılımını sağlayıcı yerel yönetim planları geliştirilip yeniden hazırlanmalı ve tatbikatlar yapılmalı.

Afet ve enkaz ticareti yapanlar, enkaz ekokırımına da neden oluyor!

Tek adam hükümeti ve kurumları afet ticaretinden geri durmuyor. Deprem bölgelerinde çöken, yıkılan ve yıkılması zorunlu hale gelen yapılardan çıkan atıklarla (molozlarla) ilgili sorunlar dağ gibi büyüyor. Her anlamda dağ gibi. Konunun önemli boyutlarından biri asbest riski. Deprem bölgesinde asbest bertaraf tesisi yok! Üsküdar Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Sağlık Bilimleri Fakültesinden akademisyenlerin bilimsel makalesi 20 Nisan 2025’te yayımlandı. Hatay’da yıkımın yaşandığı yerlerden alınan 17 Şubat ve 21 Şubat 2023 tarihleri arasında toplanan toz numunelerinin morfolojik özellikleri hakkında bilgi edinmek için SEM (taramalı elektron mikroskobu) ve EDX (enerji dağıtıcı X-ışını spektroskopisi) karakterizasyon yöntemleri uygulanarak bilimsel bir saha raporu yayımlandı. Toz numunelerine ilişkin bilimsel saha raporu mevzuat sınır değerleriyle karşılaştırıldığında, toz konsantrasyonu yaklaşık 6.2 kat aşıyor. Deprem bölgesinde asbest maruziyeti 10-20 yılda akciğerleri çimentoyla kaplanmış bir hale büründürerek insanları yavaş yavaş öldürecek! Bunun sorumlusu 40 yıl sonra bile olsa bu rant, sermaye ve tek adam iktidarıdır! Asbest lifleri havada solunur hale geldiklerinde tehlikelidir, öldürücüdür. Solunan lifler akciğerde birikir ve zarar verir. Akciğerde zedelenmeler başlar ve bu da akciğerin çalışmasını engeller ve kansere yol açar. Hastalığın kendini göstermesi 10-20 yıl, maruziyet süresi 40 yıldır. Asbestli su ile yıkanan çamaşırlar, yüzeylerde su buharlaştığında gözle görülmeyen milyonlarca lifi soluma ihtimali ile karşı karşıya kalabiliriz. İçme sularımızda asbest olması çok ciddi bir halk sağlığı sorunu!

Evrensel'i Takip Et