Karasallaşma ve bilimdeki kuraklık

Fotoğraf. Özer Akdemir/ Evrensel
Nisan ayının sonuna geldik neredeyse. Birkaç gün sonra 1 Mayıs’ı kutlayacağız. Sonrasında ise bu sene de büyük olasılıkla mayıs nasıl geldi geçti anlamadan yaz aylarına gireceğiz.
Daha henüz bahar ayları gelmeden, bu yıl yağışların azlığı ve mevsimsel sıcaklıkların erken bastıracağı ve ciddi bir kuraklıkla yüz yüze kalacağımıza dönük açıklamalar gelmeye başlamıştı. Sonrasında soğuk hava geçişlerinin olduğu birkaç günle birlikte bu sefer de meyvelerin don nedeniyle kuruduğu ve önümüzdeki yaz meyve fiyatlarının tavan yapacağı haberlerini okuduk hep birlikte.
Küresel ısınma, sistematik bir şekilde sıcakların artması, deniz suyu sıcaklıklarının uzun yıllar ortalamasının üzerine çıkması kadar “aşırı hava olayları” denilen böylesine beklenmedik ani atmosferik olaylarla da kendini her geçen gün daha çok hissettiriyor. Yine de bütün bilim insanlarının üzerinde ortaklaştığı en önemli iklim değişikliği senaryolarının başına havanın gittikçe daha fazla ısınması, buna bağlı olarak yağışların azalması ve kuraklığı koyabiliriz.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Karasallaşma giderek artacak
Geçtiğimiz günlerde açıklanan bilimsel bir çalışma tam da bu senaryoyu destekler çıktıları koyuyor önümüze. Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Doğukan Doğu Yavaşlı ve Ege Üniversitesinden Prof. Dr. Ecmel Erlat’ın 1950’den 2023’e kadar Akdeniz Bölgesi’nin iklim dinamiklerini inceleyen çalışmalarına göre Akdeniz Bölgesi’nde karasallaşma gittikçe artacak. Çalışma bu durumun Türkiye’nin özellikle batısında etkili olduğunu ortaya koyuyor.
Karasallaşma, bir bölgenin denize ne kadar yakın olduğu ile ilişkili olarak, kış ve yaz mevsimleri arasındaki sıcaklık farkı olarak tanımlanıyor. Bu tanıma göre yaz ve kış sıcaklıkları arasındaki makas ne kadar açılırsa, karasallık da o ölçüde artıyor. Yaptıkları çalışmaya dair bilgi veren Doç. Dr. Doğukan Doğu Yavaşlı karasallaşmanın denizden uzaklıktan olduğu kadar iklim değişikliğinden de etkilendiğini belirterek, Akdeniz Bölgesi’nde iklim değişikliği nedeniyle yaz sıcaklıklarının daha hızlı yükselmesinin karasallaşmanın artmasına neden olduğunu dile getiriyor.
Türkiye’nin hangi illerinde karasallaşma artıyor
Çalışmaya göre;
- “Akdeniz Bölgesi’nin, küresel ortalamadan yüzde 25 daha hızlı ısınması bekleniyor. Ancak yaz sıcaklıklarında beklenen ısınma, bundan da yüksek: Yaz sıcaklıklarının, küresel ortalamadan yüzde 40 daha hızlı artacağı tahmin ediliyor. Kısacası bu karasallaşmanın daha da artmasını bekleyebiliriz.
- Türkiye’de özellikle Aydın, Muğla, Denizli, Manisa ve Uşak gibi batı Anadolu illerinde karasallaşma artıyor. Bu durum bölgenin su kaynaklarının yanı sıra, tarım ve turizm faaliyetleri üzerinde de olumsuz sonuçlar doğurabilecek. Öte yandan Tokat, Çorum ve Karabük gibi kuzeydoğu illerinde ılımanlaşma gözleniyor.”
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Karasallaşmanın Türkiye’ye etkileri
Karasallaşma derecesinin bölgedeki tarım, ekosistemler ve su kaynakları açısından kritik önem taşıdığına dikkat çekilen çalışmada, karasallaşmanın artmasıyla birlikte; bölgede sıcak hava dalgalarının sıklığı ve şiddetinin artabileceği, yaz aylarında yükselen şiddetli kuraklık riskinin, su kaynakları üzerinde baskı oluşturabileceğine vurgu yapılıyor. Ilık geçen kış dönemlerinin bazı zararlıların veya hastalıkların kışlamasını kolaylaştırabileceği de dikkat çekilen konular arasında.
Öneriler
Çalışmada bu duruma karşı uyum politikalarının yaşama geçirilmesi öneriliyor. Bu öneriler arasında,
- Tarım alanında, kuraklığa daha dayanıklı tür ve çeşitlere geçilmesi,
- Damla veya basınçlı sulama gibi su tasarrufu sağlayan yöntemlerin yaygınlaştırılması
- Hasat zamanlarının, değişen iklim koşullarına göre planlanması öne çıkıyor.
Ayrıca bu önlemlerin, karasallaşma eğilimleri nedeniyle yaz-kış sıcaklık farkının daha da artabileceği bölgelerde hem artan kuraklık stresini hem de ısı dalgalarının etkilerini hafifletmeye yardımcı olabileceği ileri sürülüyor.
Turizm uzun vadede olumsuz etkilenecek
Karasallaşmadaki artışın turizm sektöründe şiddetli kuraklık ve bunun doğuracağı su kısıtları nedeniyle uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurabileceği öngörüler arasında. Hem daha sık, hem de daha şiddetli gerçekleşeceği tahmin edilen şiddetli kuraklık dalgalarının da turizm sektörü için önemli risk faktörleri arasında olduğu iddia ediliyor.
Çalışmanın sonuç kısmı ise kalkınma odaklı bir bakış açısının öngörülerini taşıyor. Doğru planlama ve yatırımların “iklime dirençli bir kalkınma yolu”nu çizebileceği söyleniyor.
“Su kaynaklarının daha verimli kullanılması, sıcaklığa dayanıklı tarım ürünlerinin geliştirilmesi, erken uyarı sistemlerinin kurulması ve kentsel alanlarda yeşil alanların artırılması gibi uygulamalar”la birlikte “kalkınma” olarak tanımlanan şey, çalışmanın da temelini oluşturan sorunun kaynağı olan kapitalist sistem içindeki bir yeri tarif ediyor yine.
Kurutulan Marmara Gölü | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Ehlileştirilmiş kapitalizm mümkün mü?
“Kent planlamasında parklar ve su göletleri gibi yeşil ve mavi altyapının artırılması, binaların yalıtım seviyelerinin yükseltilmesi, yeşil çatılar veya geçirgen asfalt gibi, kentsel ısı adası etkisini azaltacak yenilikçi çözümler” gibi uyum stratejileri, karasallaşma, küresel ısınma, kuraklık, gıda krizi gibi dünya üzerindeki canlı yaşamını riske atan onlarca olumsuzluğun kaynağı olan sistemden uzaklaşmayı değil, onunla, onu ehlileştirip, reformize ederek ilelebet yaşayabilme fantezisinin bir ürünü. Oysa, bu fantezinin tutmayacağının verilerini de aynı bilimsel çıktıların arasında okumak olası.
Bunca rapora, deneyimlere, kapitalist ülkelerin iklim değişikliği ile ilgili samimiyet testlerinin sonuçlarına bakıp hâlâ aynı iddiaları ileri sürmek sadece mevsimsel değil bilimsel bir kuraklığın da içinde olduğumuzun örneği olarak önümüzde duruyor.
Evrensel'i Takip Et