28 Nisan 2025

Ekmek, adalet, barış ve özgürlük için Haydi 1 Mayıs’a!

Fotoğraf: Evrensel

İşçi sınıfımız ve geleceğini işçi sınıfının geleceğine bağlamış olan tüm emekçi sınıflar, demokrasi ve barış güçleri 2025 1 Mayıs’ına çok özgün koşullarda gidiyor.

Görüşmeler yılın başında başlamış olmasına rağmen kamu işçilerinin TİS’inde dolaysız patron olan iktidar geçen dört ayda bir teklif bile sunmuş değil. Türk-İş ve Hak-İş yönetimi bu gelişmeler karşısında adeta ölü sessizliği içinde. Gazetemize gelen işçi mektupları iktidara ve konfederasyon yöneticilerine yönelik öfkenin büyüdüğünü gösteriyor.

TÜPRAŞ patronu Koç Holdingin beş oturumdan sonra masaya getirdiği teklif ise yüzde 28! Petrol-İş’in son talebi ise ücretlere yüzde 80 zam! Apaçık ki Koç Holding rafinerilerde “grev yasağı” olmasını da arkasına alarak TİS’i Yüksek Hakem Kuruluna (YHK) götürme hedefinde! Rafineri işçileri ise taleplerinin arkasında olduklarını gösteren eylemlerle TİS masasına müdahale ediyorlar.

Petrol-İş’in örgütlü olduğu Mersin’deki Kromsan ve Gebze bölgesindeki çok sayıda fabrikada ise süren TİS görüşmeleri grev aşamasına gelmiş bulunuyor.

Gerek kamu gerekse özel sektördeki TİS görüşmelerinde patronlar ücret ve öteki parasal konularda tekliflerini tam da Erdoğan-Şimşek programında işaret edildiği gibi yüzde 30’un altında tutmaya özen gösteriyor. İşçiler ise insanca yaşanacak ücret ve çalışma koşullarında ısrar edeceklerini başvurdukları çeşitli eylemlerle ifade ediyor.

Özgünlük sadece TİS’lerde gelinen aşamada mı?

Sermaye ile işçiler arasındaki gerilim artışı sadece TİS görüşmeleri çerçevesiyle de sınırlı değil. Emekliler, asgari ücretliler, sendikasız işçiler ve her tabakadan emekçilerin ağırlaşan geçim koşulları dayanılmaz boyutlarda. CHP’nin çağrılarıyla yapılan ve kitleselliğiyle CHP yöneticilerini bile şaşkına çeviren mitinglerde meydanları emekçilerin doldurması da dönemin bir özelliği olarak öne çıkıyor.

Kadınların kazanımlarına yönelik saldırılar azgınlaşıyor ama elbette kadınların direnişi de büyüyor!

Uzunca bir zamandan beri, siyaset dışında duran üniversite gençliği sadece polisin önlerine diktiği fiziki barikatları değil etrafındaki “politika dışında kalma” barikatını da yıkan bir tutumla alanlara çıkmaya başladı. İktidarın “proje okullar” üstünden giriştiği saldırılara karşı liseli öğrenciler de ülke sathında harekete geçtiler.

Gerek lise gerekse üniversite öğrencilerinin aileleri ve “mezunlar”ın iktidarın gençliğe karşı kullandığı polis şiddeti ve tutuklamalar karşısında gençliğin arkasında olduklarını gösteren girişimleri dönemin yeni bir özelliği olarak kendisini ortaya koydu.

Geçtiğimiz yaz boyunca kendi talepleriyle yerellerde tepkilerini ifade eden küçük ve orta üretici çiftçiler, Yozgat’ta traktörleriyle alanlara çıkarak kendi taleplerini yüksek sesle ifade etmekle kalmayıp CHP’nin çağrılarına da yanıt vererek siyasete doğrudan müdahale etme konusunda önemli bir adım attılar.

İktidarın bir barış planı olarak sunduğu “terörsüz Türkiye” diye ifade edilen girişimin işçi sınıfı enternasyonalizmi ekseninde işçiler arasında tartışılmasında 1 Mayıs’ın en azından bir başlangıç olarak değerlendirilmesi önemli olacaktır.

En geniş emekçi kesimlerle 1 Mayıs’ı kutlamaya!

Ülkede işçi sınıfından küçük ve orta üretici çiftçilere, gençlikten her toplumsal tabakadan emekçilere geniş emekçi yığınların 1 Mayıs’ın bayrağı altında alanlara çıkması koşullarının son derece olgunlaştığı bir dönemde sendikal konfederasyonların bu geniş emekçi kesimleri alanlara çekecek bir 1 Mayıs için üstlerine düşeni yaptıklarını ne yazık ki söyleyemiyoruz.

Nitekim bırakalım üç işçi sendikaları konfederasyonunun ortak bir 1 Mayıs için birleşmelerini Türk-İş’in 1 Mayıs için İstanbul Kartal Meydanı gibi küçük bir alanı tercih etmesi, Hak-İş’in Rize’ye kaçması dikkate alındığında iki konfederasyonun 1 Mayıs’ı geçiştirme amaçlı bir resmigeçide indirgedikleri alan seçimiyle bile görülmektedir.

DİSK ise KESK, TTB, TMMOB ile Kadıköy’de 1 Mayıs’ı kutlayacağını açıkladı. Elbette DİSK, 1 Mayıs’ın değerlerini savunan açıklamalar ve çağrılar yapıyor. Ama iş yerlerinde ve diğer sendikal çevrelerin bu doğrultuda harekete geçirilmesi konusunda ondan beklenenleri ne ölçüde yaptığı ise tartışmalıdır.

Bu koşullarda; iş yerlerinde, hizmet birimlerinde ve emekçi semtlerinde, dün 1 Mayıs kutlamalarına katılmamış çevrelerin yerel ve alanlardaki kutlamalara katılmalarını sağlamak elbette ileri işçi-emekçilere, her sektör ve kademeden mücadeleci sendikacılara, yerel sendika şubelerine, yerel emek ve demokrasi platformlarına, çeşitli sol, ilerici demokrat, devrimci çevrelere, emek güçlerine düşmektedir.

İçinde olduğumuz haftanın “1 Mayıs haftası” olduğu dikkate alındığında 1 Mayıs’la ilgili çalışmanın en geniş işçi-emekçi çevrelerin çeşitli etkinliklere katılmasını sağlayacak bir perspektifle yapılması elbette ki etkili olacaktır.

Her tür direniş ve eylemde; “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Direne direne kazanacağız”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganlarının küçük bir azınlığın söylemi olmanın ötesine geçip yüz binlerin katıldığı miting ve gösterilerde en öne çıkan birleştirici sloganlar haline geldiği dikkate alındığında 2025 1 Mayıs’ında 1 Mayıs değerleri etrafında birleşecek güçlerin son derece genişlediği görülmektedir.

Öyleyse;   

Haydi ekmek, adalet, barış ve özgürlük için 1 Mayıs’a!

Haydi alanlara!

Evrensel'i Takip Et