AKP yargısı

Fotoğraf: Akın Çeliktaş/DHA

DİĞER YAZILARI

Önce bir düzeltme yapalım. 2016’dan önce FETÖ’cü hakim ve savcılar vardı. Şöyle böyle işler yaptılar sonra tasfiye edildiler, şimdi AKP yargısı da FETÖ yargısına benzedi, hatta onlardan daha beter oldu deniyor. Yok öyle bir şey. Onlar da AKP yargısıydı, şimdikiler de. 2010 anayasa değişikliğinden sonra AKP yargıyı kendine bağladı. Yargı 2010 öncesi de ulusalcı kanada bağlıydı. Hakim ve savcıların içinde gerçekten bağımsız ve tarafsız davrananlar vardı elbette ama bunlar çok küçük bir azınlıktı. Üç beş ay sonra seçim olsa ve iktidar değişse yargı üç, beş sene sonra bu sefer yeni iktidara bağlı olacak. Sistem böyle. Sistem değişmedikçe yargının iktidara bağımlı olma durumu değişmez. Bizde maalesef yargıda sistem değişikliği konusu hiç konuşulmaz. Ne üniversiteler ne barolar ne hakim savcı örgütleri bu konuda bir öneri sunmaz. Çözüm sanki hakim ve savcıların dürüst ve ileri bilinçli insanlar olması ile çözülecekmiş gibi tarif edilir.

Geçenlerde bir televizyon programında Yargıtay Eski Başkanı Sami Selçuk mealen “Ben hep ceza yargılamasının tek celsede bitirilmesi gerektiğini savundum. Çünkü yargılama uzarsa hakim değişir tanıkları dinlememiş olur yeni hakim, dosyayı yoğunluktan unutur…” gibi şeyler söyledi. Çok doğru ama 18 sene süren ceza davaları biliyorum. Anayasa Mahkemesine en çok yapılan başvuru yargılama sürecinin makul süreyi aşması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi. AYM o kadar çok başvuru oldu ki artık baş edemedi ve ben bu davalara bakmıyorum. Bir komisyon kurulsun ve bu başvurular komisyona yapılsın dedi. Şimdi komisyona yapılıyor. Dört seneden fazla süren davalarda başvurucuya seneye göre tazminat ödeniyor.

Hakimlerin ve savcıların alınması, atanması, yer değiştirmesi, yükseltilmesi, cezalandırılması HSK tarafından yapılıyor. HSK de fiilen iktidar tarafından oluşturuluyor. Cumhurbaşkanı çok tarafsızmış gibi HSK’nin belli bir sayıda üyesi cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Başkanlık sistemi dedikleri mevcut sisteme geçtiklerinde işlerine geldiğinden cumhurbaşkanı tarafından atama durumunu değiştirmediler. Meclis tarafından seçilen HSK üyeleri güya halkın iradesini yansıtacaktı. Nitelikli çoğunlukla üyeler seçilecekti. Ama pratikte ne oluyor? HSK ve RTÜK gibi kurumlara partiler TBMM milletvekili sayısının oranına göre kendi taraftarlarını seçiyor. Bırakın liyakatli insan seçmek en yandaş kişiler HSK, RTÜK gibi kurumlara toplanıyor. Tabii buralarda iktidar partisi işin doğası gereği çoğunlukta oluyor. Seçilen kişiler istifa dışında da değiştirilemediği için görev süresine kadar kendini seçen partiye hizmet ediyor.

Oysa dünyada farklı yöntemler var. Hukuk konusunda fazla bilgi sahibi olmayanlar bile seyrettikleri filmlerde seçimle göreve gelen hakimler ve savcılar, jürili yargılamalar, tek celsede biten davalar, savcı ve avukatın eşit olduğu yargılamalar, delil toplayan avukatlar, avukatlara bağlı özel dedektifler, sadece hakimden alınabilen arama kararları, kefaletle en ağır suçlarda bile tutuksuz yargılanmalar vb. görüyor. Pek çok insan da bizde de yargılamanın böyle yapılması gerekiyor da hakim ve savcılar bunlara uymuyor, avukatlar da bu hakları savunamıyor gibi düşünüyor.

Bildiğim kadarıyla bu konuda en köktenci çözüm önerisi Emek Partisi programında yer alıyor. Emek Partisi: “Yargıçların halk tarafından seçilmesi, halk mahkemesi, halk jürisi sistemi ve halkın bilgi ve denetimine açık yargı. Halka, yargıçları görevden alma hakkı”nı savunuyor.

Her gün AKP yargısının yaptıklarını gördükçe ve herkesin yargı sistemine güveninin olmadığı bilinirken yargı sisteminin tartışılmaması, seçim olacak bütün kötülükler bitecek gibi soruna yaklaşılması ne kadar doğru?

Halkın seçtiği ve beğenmediğinde görevden aldığı yargıçlar, halk mahkemeleri, jürili ceza yargılamaları istiyoruz. Bıktık bu yargı olmayan yargıdan artık.  

Evrensel'i Takip Et