Çözümsüzlük ısrarcılarına kredi
Fotoğraf: Envato
Gazeteler dün, toplamı, “Askere hain pusu” anlamına gelecek zehir zemberek manşetlerle çıktı. TV kanallarının haber ve tartışma programları da bu manşetleri aratmayan bir üslupla, 13 askerin ve 7 HPG gerillasının yaşamını yitirdiği, 10 askerin de yaralandığı çatışmalarla ilgili haberler ve değerlendirmeleri de gazete manşetlerinden farklı değildi.
Elbette manşetlerin, haber programlarının halk içinde infial yaratacak biçimde, böyle barut ve kan kokan bir üslup ve içerikte hazırlanmasının nedeni vardır. Yıllardır, belki onlarca kez, benzeri her olayda hazırlanmış “edebi” metinlerin, “haber olarak” dayatılması, bu basın ve TV kanalların haberciliğinin kime hizmet ettiği ve bundan kimlerin yararlandığı sorusu gündeme getirmektedir.
Çünkü burada bu gazete ve kanalların ne haberin doğru dürüst, az çok gazetecilik ilkelerine sadakat ne de halkın olup biteni anlamlandıracağı biçimde verilmesi kaygısı vardır.
Bu son çatışma haberleriyle ilgili onlarca kanal ve gazeteyi okur ve çok sayıda TV kanalının “canlı” haber ve yorumlarını izlemişseniz; aklınızda kalan şu olacaktır: 20 Kişilik bir “hain, kalleş, bölücü PKK’li grup”, TSK’nin seçme askerlerden oluşan koca taburunu ormanda dinlenirken, (Üstelik bölgeye hakim tepelerde de nöbetçiler de varken), basıp 13 askeri öldürmüş, 10 askeri de yaralamıştır! Biraz daha dikkatli okurlar, bu haberlerden; ölen askerlerin silahla değil, silahlı çatışmada da değil, ormana, PKK’lilerin el bombası atılması sonucu çıkan yangında yaşamlarını yitirdiğini öğrenecektir. Genelkurmayın açıklaması da, bu biçimdedir. Ama bu bilgi de çok karartılmış, muğlak, dahası akla uygun görünmemektedir.
Biraz daha başka kaynaklara bakarsanız; burada ölümlere yol açan yangının hava kuvvetlerine bağlı savaş uçaklarının çatışma bölgesini bombalaması nedeniyle çıktığını, ölümlerin de bu bombalama ile ilgili olduğu, hatta bölgede ciddi bir çatışma olmadığını, çatışma varsa bile bu bombalama ve ölümlerden sonra olduğuna dair bilgiler edinebilirsiniz.
Peki, gerçek nedir? Şimdilik birbirinden oldukça farklı bilgiler içeren bu üç haberden hiçbiri için "bu bütünüyle doğrudur" denemez. Ama gazetelerin manşetlerini kurduğu ve TV kanallarının klişe metinlerle desteklediği “ilk biçimdeki”, Genelkurmay açıklamasını bile karartan “hain pusu” merkezli haberlerin tümle uydurma olduğunu şimdiden söyleyebiliriz.
Evet, ölen gençlerin ailelerinin evlerine ateş düşmüştür. Ama bu ateş, sadece asker ailelerin evlerine değil gerilla ailelerinin evlerine de düşmüştür! Ama basın ve bu konuda açıklama yapan Cumhurbaşkanı, Başbakan ve öteki etkili-yetkili zevat sanki gerilla aileleri bu ülkenin vatandaşları değilmiş gibi, onlara başsağlığı dilemekten özenle kaçınıyorlar. Bu “tarafgir”, kışkırtıcı tutumu aşma cesaretini gösteren sadece BDP Meclis Gurup Başkanı Selahattin Demirtaş olmuştur. Demirtaş, hem asker hem de gerilla ailelerine başsağlığı dileyip bu acıların son olmasını, böyle olayların bir daha yaşanmamasını dilemiş, herkesi bir an önce bu ateşi söndürmek için harekete geçmeye çağırmıştır. (Bugün gazetemizde yer alan EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan’ın basın açıklaması da bu doğrultudadır)
Evet tüm ülkeyi etkileyen büyük bir acıdır yaşanan, ama bu acıyı istismar etmek, halklar arasında düşmanlık yaratacak bir üslup kullanmak az çok gerçekleri gözeten bir basını tutumu olamaz.
Basın, bu tutumuyla, Kürt sorununun barışçıl çözümüne karşı duranlara, şiddetin sürmesinden çıkar uman güçlere çanak tutmaktadır. En azından basının bu tutumu, sorunun çözümünde Kürt siyasi odaklarını dışlamak isteyen, Kürt sorununu çözme iddiasını yitiren AKP ve onun liderine, “vatan, millet, tek devlet, şehitler, ...” üstünden patırtı yapma konusunda “Yeni kredi açmak”, anlamına gelmektedir.
Gerçek şudur ki, Kürtler için de Türkler için de bu acı büyük bir acıdır. Ve hiçbir aklı başında yurttaş böyle bir acının bir kez daha yaşanmasını istemez. Ve bu acıları istismar ederek halklar arasında düşmanlıkları kışkırtmak, barışçıl çözüm girişimlerini baltalamak, sorunu daha çok savaş ve şiddetle çözeceğin iddia edenlerin ekmeğine yağ sürmektir. Basın ve sermaye partileri bu tutumu benimseyerek Türkiye’ye, halklara en büyük kötülüğü yapmaktadırlar.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00