Apoyevmatini meselesi (!)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Senin de bildiğin gibi, İstanbul’da Rumca yayınlanan Apoyevmatini gazetesi, geride bıraktığı seksen altı yıllık “serencam”ının ardından, hani deyim yerindeyse tam da doğduğu gün “Harç bitti yapı paydos” tekerlemesiyle çar naçar kapısına kocaman bir asma kilit asıp, böylece ekonomik nedenlerle medya dünyasından elini eteğini çekmek üzereyken, gazete yönetimince “Rumca bilmeden gazetemize abone olan değerli dostlar” diye nitelenen kimi duyarlı insanların katkılarıyla gerçekleştirilen “mucize” sonucunda, “yas” gününün hiç beklenmedik bir anda “yaş” gününe dönüştüğünü, keza bu badirenin en azından “şimdilik” atlatıldığını, tarihinde ilk kez Türkçe bir teşekkür metniyle aktarıp, bu mutluluğunu okuyucularıyla paylaştı.
Bu “mutluluk” her ne kadar da Molla Nasrettin’in önce merkebini kaybedip sonra da bulduğunda sevincini bir bakıma çağrıştırsa da, yine de doğrusunu söylemek gerekirse seksen küsur yıl şu ya da bu şekilde yoluna devam etmiş bir gazetenin ekonomik nedenlerle yayın hayatına ister istemez son vermek gibi bir durumla karşı karşıya kalması ne denli acıysa, beri taraftan da medya denizinde göz göre göre boğulup gitmeye bir anlamda mahkum olan bunca yıllık tarihi bir gazeteye destek vermek için, son anda “can simidi” misali uzatılan ellerin olması gerçekten de sadece anlamlı değil, aynı zamanda da hayli düşündürücü…
Düşündürücü zira geriye dönüp bakıldığında görünen o ki, 1920’lerin başında tirajı on beş bini sollayan gazetenin “seyrüsefer”i, İstanbul’daki Rum nüfusunun giderek azalmasıyla şu günlerde dönüp dolaşıp nihayet 600’e kadar düşmüşse, demek ki vardır bu “illet”in bir sebebi…
Yaşını başını almış, saçını sakalını bu meslekte ağartmış bir baba ile, ona her bakımdan destek olan oğlundan oluşan iki kişilik bu “gazete yönetimi”ne bakılırsa, son günlerde Yunanistan’da patlak veren ekonomik kriz nedeniyle kimi kelli felli Yunan firmaları önceleri destek babında verdikleri “ilan”ları kısıtlayınca, zaten kendi olanaklarıyla iki ucunu yan yana getirmekte zorlanırken bir de bu kaynakları kuruyunca, bağırlarına taş basıp gazeteyi kapatmaya karar vermişler…
Marx amcamızın hemen her şeyin temelinde yatan işin “ekonomi” kuramını bir nebzecik de olsa “es” geçersek, diğer yandan sağır sultanın da duyup bildiği gibi, orta yerde sırıtan asıl gerçek şu ki, bir zamanlar sadece İstanbul’da sayıları “yüz bin”leri aşarken, daha sonraları 1942’deki “Varlık vergisi faciası”nın ardından özellikle “6-7 Eylül 1955 talanları” sonucunda, ülkedeki diğer “gayrimüslim” azınlıklar gibi onların da palas pandıras, daha da açıkçası “korku”, “endişe” belasına “yaban ellere” ister istemez göç etmesiyle başlayan süreç içinde, sayıları giderek mum misali eriyip şu sıralar sadece ve sadece “üç bin”ler seviyesine kadar geriledikten sonra, gari İstanbul’da herhangi bir Rumca gazetenin yaşaması bir yana, bugüne kadar gelebilmesi zaten başlı başına “mucize” değil de neydi ağparik!
Nitekim sadece “çağ dışı” değil, aynı zamanda da zaman tüneli boyunca bi gıdım bile değişmeyen, hatta “öz”ü itibariyle “dön baba dönelim hacılara gidelim” zihniyetiyle “malül” bir düşünce yapısını sabah-akşam dillendiren “yetkili ağızlar”ın bu diyarında, yani mesela daha düne kadar Milli Savunma Bakanlığı koltuğunda oturan Vecdi Gönül’ün, “Bugün Ege’de Rumlar, Türkiye’nin pek çok yerinde de Ermeniler yaşamaya devam etseydi, acaba Türkiye aynı milli devlet olabilir miydi”, ya da yine örneğin bundan kısa bir müddet önce NTV’de medya ile ilgili eleştiride Erdoğanın dediği: “Bize köşelerinden istediği gibi saldıran, istediği gibi hakaret eden yazılı ve görsel medya var. Benimle ve Cumhurbaşkanımızla ilgili çok kitap var. Bu kitapların içinde ne Yahudiliğimiz, ne Ermeniliğimiz, ne de af edersiniz Rumluğumuz hiçbir şey kalmadı ya…” tarzındaki bu serzenişinin elhamdülillah fazlasıyla “prim” yaptığı bir ortamda; Ermeni, Rum, Yahudi olmanın neredeyse resmen “hakaret” babında değerlendirilip açıkça telaffuz edilmesi kimselerin umurunda, kimselerin dıngılında değilse, ehh o zaman “Apoyevmatini kapanmasın” diye yeri, göğü inletmenin anlamı var mı ka yavrum?..
Evet! Var!
Nedeni haftaya Kirvem!..
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30