Kuzey Afrika uluslararası çatışmanın merkezinde
Libya’daki gelişmeler bölgedeki dengelerin de ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Son gelişmeleri değerlendiren Arap basını, “Kuzey Afrika bir kez daha uluslar arası çatışmalarım merkezinde yer almaktadır” yorumu yapıyor.
Ali KARATAŞ / Yusuf ERTAŞ
IŞİD’in Libya’da 21 Mısırlı Kıptiyi katletmesi dikkatlerin bu bölgeye yönelmesine yol açtı. Al Akhbar gazetesi Sirte’de olanları Afrika kıtasında “IŞİD Baharı” başlatmaya yönelik bir dizi olaydan biri olarak değerlendirdi. Al Akhbar’daki yazıda, “Sina Devleti 2 Kasım 2014 tarihinde başladı, bugün Sirte Devletine dönüştü ve yarın Cezayir Devleti ve Rabat Devleti olacak. Bu sadece bir ihtimal olmaktan ziyade, Kuzey Afrika haritasında kendini dayatan bir gerçeklik olarak görünüyor” yorumu yapıldı.
Libya’daki gelişmeler bölgedeki dengelerin de ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Mısır misilleme olarak Libya’daki IŞİD mevzilerine hava saldırıları düzenledi. Kahire’de yapılan Arap Birliği toplantısında Katar’ın Mısır’ın hava saldırılarına karşı çekinceleri olduğunu açıklaması karşısında Mısır temsilcisi Katar’ı “teröre destek olmakla” suçladı. Katar, Kahire’deki diplomatlarını Doha’ya çağırdı. Öte yandan uluslararası toplum tarafından tanınan hükümet Türkiye’yi Libya’nın içişlerine karışmakla suçladı ve Libya’da faaliyet gösteren Türkiyeli şirketleri ülkeden çıkarmakla tehdit etti. Türkiye dışişleri bakanlığı da Libya hükümetini “hasmane ve temelsiz” açıklamalardan kaçınması uyarısında bulundu. Son gelişmeleri değerlendiren Al Akhbar, “Kuzey Afrika bir kez daha uluslar arası çatışmalarım merkezinde yer almaktadır” yorumunu yaptı.
SİLAHLARIN GÖLGESİNDE UZLAŞMA
Peki bu arada Yemen’de neler oldu? BM’nin Yemen özel Temsilcisi Cemal Bin Ömer, Yemen’de siyasi tarafların, yasama organı üzerinde uzlaşmaya vardıklarını açıkladı. Bu anlaşmaya göre, parlamento çalışmaya devam edecek ancak bir “geçiş meclisi” de oluşturulacak. Bu mecliste Güney bölgesi yüzde 50 oranında temsil edilecek. Kadınlar yüzde 30, gençler ise yüzde 20 oranında temsil hakkı bulacak.
Gözlemciler bu anlaşma ile Husilerin başarısızlıklarının tescil edildiğini ancak en büyük kaybedenin eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih olduğu düşüncesinde. Husiler kaynaklar ise yaptıkları açıklamada, bu uzlaşının bütün tarafları ikna ettiğini ve çözüm için en uygun çıkış yolu olduğunu belirtiyor.
Bu arada, Yemen Cumhurbaşkanı Abdrabbuh Mansur Hadi de Sana’daki resmi ikametgâhından kaçarak Aden’e gitmesinin ardından istifasını geri çektiğini ve Husiler tarafından alınan tüm kararların “geçersiz ve gayri meşru” olduğunu açıkladı.
KUZEY AFRİKA’DA ‘IŞİD BAHARI’
Al Akhbar
Irak ve Suriye İslam Devleti Levant’in ötesine yayıldı. Sina Devleti’nin kurulması sadece bir başlangıçtı. Şimdi grup bütün Kuzey Afrika’ya yayılma konusunda kararlı. Dün Sirte’de olanlar Afrika Kıtasında bir “IŞİD Baharı” başlatmaya yönelik bir dizi olaydan biridir.
Sina Devleti 2 Kasım 2014 tarihinde başladı, bugün Sirte Devletine dönüştü ve yarın Cezayir Devleti ve Rabat Devleti olacak. Bu sadece bir ihtimal olmaktan ziyade, uçsuz bucaksız acımasız çöl topraklarında binlerce mil uzunluğundaki sınırda genişleyen Kuzey Afrika haritasında kendini dayatan bir gerçeklik olarak görünüyor.
Bu bölge Suudi Arabistan gibi etkili devletler tarafından para, vaizler, yazın vb. ile teşvik edilen tekfirci düşünce için bir üreme alanıdır. 1980’lerde, Arap Afgan olarak bilinen Afganistan’da bu, cihatçılar için insan gücü bakamından önemli bir kaynaktı. 1990’larda, bölge ülkelerinin İslamlaştırılması için kendi ordularına karşı savaşanlara bir alan olarak hizmet etti.
Son on yılda, tekfirci militanlar, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirmek için savaşta yer almak için Suriye’ye hareket etmeden önce, Müslüman topraklarının ABD tarafından işgal edilmesine karşı savaşmak için Irak’a taşındılar. Uğruna savaştıkları sloganın ve birlikte gittikleri ismin kendileri için bir önemi yok. Geçmişte, Al Kaide dünyanın en önemli tekfirci grubu idi. Al Kaide, Afganistan’daki kaleleri düşene ve dünyanın her yerinde silaha sarılmaya ve terörist eylemlere girmeye karar veren tekfirci gruplar tarafından kullanılan bir marka olana kadar, Operasyonel mekanizmalar ve cihatçı yaklaşımlar için kendi çerçevesi içinde bir model oldu. Bugün, model değişti ve ülke Afrikalı cihatçılar dahil olmak üzere tüm dünyadaki tekfirciler için bir mıknatıs haline gelen Irak’ta doğan bir grup olan IŞİD marka oldu.
Libya’daki durumun önemi, Şehirleri ve Akdeniz’i Sahra çölüne bağlayan stratejik yolların kontrolünü ele geçirdikten sonra cihatçı grubun açık bir şekilde faaliyet yürütmeye geçmesinden kaynaklanıyor. Bu esas olarak Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden sonra Libya’daki kanunsuz hükümet ile mümkün olmuştur.
Kuzey Afrika bir kez daha uluslararası çatışmalarım merkezinde yer almaktadır. Bu savaşlar, sınırlar konusundaki anlaşmazlıklar ve doğal kaynaklar gibi faktörler tarafından körüklenmekte ve Kuzey Afrika uluslar arası düzeyde çatışmalara tanıklık eden önemli bir alana dönüşmektedir.
LİBYALI BAZI CİHATÇI GRUPLAR İSTANBUL’DA
Al Arab
Kaynaklar, aralarında Abdulhakim Belhac ve Müslüman Kardeşler’in siyasi kolu Fecr grubunun yöneticilerinin bulunduğu bazı Libyalı oluşumların İstanbul’da toplandığını belirtti. Kaynaklar, bu grupların bazı subay ve üst düzey emniyet görevlileri ve dışişleri bakanlığı temsilcileriyle görüştüğünü kaydetti. Bazı gözlemciler bu ziyareti, Mısır ve diğer Arap ülkelerinin Libya’da teröre karşı savaş çerçevesinde Libya’daki çözüm arayışlarının Türkiye tarafından başarısızlığa uğratılma çalışması olarak yorumluyor. General Halife Haftar da katıldığı bir televizyon programında, Türkiye’nin ülkedeki terörist gruplara destek vermeye devam ettiğini söyledi.
HUSİ SİLAHLARININ GÖLGESİNDE SİYASİ UZLAŞMA
Al Arab
BM’nin Yemen özel Temsilcisi Cemal Bin Ömer, Yemen’de siyasi tarafların, yasama organı üzerinde uzlaşmaya vardıklarını açıkladı. Varılan uzlaşma hem yasal parlamentonun tekrar işlemeye başlamasına hem de Husiler’in yönetimde söz sahibi olmalarına imkan tanıyor.
Bin Ömer, yayınladığı basın açıklamasında, şu anki krizi bitirecek bir anlaşmaya varıldığını ve bu anlaşmanın taraflar arasında ihtilaf konusu olan sorunları da çözdüğünü belirtti. Bu anlaşmaya göre, parlamento çalışmaya devam edecek ancak bir ‘’ geçiş meclisi’’ de oluşturulacak. Bu geçiş meclisi, parlamentoda temsil edilmeyen kesimlere temsil fırsatı verecek. Güney bölgesi bu geçiş meclisinde en az yüzde 50 oranında temsil edilecek. Kadınlar yüzde 30, gençler ise yüzde 20 oranında temsil hakkı bulacak. Geçiş meclisi, geçiş süreci konusunda önemli kararlar alma gibi geniş yetkilere sahip olacak.
Bin Ömer, tarafların uzlaşmasını tam anlamıyla bir ‘’anlaşma’’ olmadığını ancak sorunun çözümü konusunda ciddi bir ilerleme olduğunu kaydetti. Bin Ömer ortada, ‘’cumhurbaşkanlığı, hükümet ve barış ortamı için gereken güvenlik’’ meseleleri gibi ciddi konuların çözülmeyi beklediğini de ifade etti.
Husiler de yaptıkları açıklamada, bu uzlaşının bütün tarafları ikna ettiğini ve çözüm için en uygun çıkış yolu olduğunu belirtti.
Gözlemciler, bu uzlaşmanın Husiler’in politikalarını başarısız kıldığını belirtiyor. Bu uzlaşmayla, daha önce feshedilen parlamentonun tekrar çalışmaya başlamasının önemli olduğunun altı çiziliyor. Bu uzlaşmadan en zararlı çıkan tarafın ise eski devlet başkanı Ali Abdullah Salih olduğu kaydediliyor.
SURİYE ORDUSUNUN HALEP KUŞATMASI: TÜRKİYE’YE DARBE
Al Akhbar
Hassas bir dönemden geçilen bu günlerde Suriye Ordusu ve onu destekleyen kuvvetler, Halep kuşatmasının tamamlanması için harekete geçti. Ordunun bu işe kalkışması ise birçok açıdan önem arz ediyor.
Bunlardan birincisi, ordunun kuşatmaya kalkışması, BM Suriye Özel Temsilcisi’nin Halep’te ateşkes sağlamak için önemli adımlar atmasıyla aynı zamana denk geliyor. İkincisi, ordunun güneyde yeni bir cephe açmasıyla aynı dönemde olması da dikkat çekiyor. Bu da ordunun bağışıklığını arttırıyor. Bu durum ordunun, birçok cephede aynı ayna savaşmaya kadir olduğu yönünde bir mesaj da içermektedir.
Üçüncüsü de ordu bu kuşatmayı gerçekleştirebilirse, Halep’in kuzeyinde konuşlanmış muhalif güçlerin Türkiye ile olan bağlantısını kesmiş olacak. Dördüncü önemli nokta ise, Halep kuşatmasıyla beraber, kuzeyde uçuşa yasak bölge planı olanlara büyük darbe indirilmiş olacak. Bu konuyla ilgili Türk İstihbaratının eski başkanı ve Türkiye’nin güçlü adamı Hakan Fidan’ın 2013 yılında Arap yetkililere söylediklerini hatırlatmak da fayda var. Fidan, Suriye ordusunun Şam’a yönelik saldırıları geri püskürtmeyle meşgulken, “Bütün bu ilerleyişler Esad rejimine bir fayda getirmeyecek, çünkü birkaç gün içerisinde Halep muhalefetin eline geçtiğinde Suriye’nin bütün orta kesimi ele geçmiş olacak” demişti.
ÜRDÜN ŞİMDİLİK IŞİD’E KARŞI KARA SALDIRISINI REDDEDİYOR
Osma ŞERİF
Al Monitor
Ürdün, Suriye ve Irak’ta IŞİD’e karşı bir kara saldırısına katılmayacak gibi gözüküyor. Krallık, Ürdünlüleri şoke eden ve birlik duygusunu teşvik eden pilot Muaz Kasasbe’nin acımasızca yakılarak öldürülmesinin ardından IŞİD pozisyonlarına yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırdı. Kral Abdullah pilotun intikamı için ant içti ve cihatçı militanları yuvasında vurma sözü verdi. Şimdiye kadar Ürdün’ün tepkisi hava saldırıları ile sınırlı kaldı.
Şimdilik, Ürdün’e yönelik en doğrudan tehdit uyuyan hücrelerden ve ülkedeki IŞİD sempatizanlarından geliyor. 1500 ile 2000 arasında Ürdünlünün Suriye ve Irak’ta IŞİD ve El Nusra saflarında savaştığı söyleniyor. 16 Şubat’ta bir İçişleri Bakanlığı sözcüsünün Ürdün’de en az 2 bin sempatizanın yanı sıra 6-7 bin arası selefinin bulunduğunu söylediği aktarıldı. Ayrıca, geçen yıl Ürdün Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından yapılan bir anket Ürdünlülerin yüzde onunun IŞİD’i meşru bir direniş örgütü olarak gördüğünü gösterdi. Cihatçı militanların tehdidi artarken, ülkede dini aşırılık ile mücadele ulusal bir öncelik haline geldi.
Siyasi analist Hazem Mubeydin, “Amman’ın Esad rejimi ile koordine etmesini gerektirebilecek” IŞİD’e karşı bir kara saldırısında Ürdün’ün daha geniş bir koalisyona katılmak dışında bir seçeneğinin olmadığını söyledi. Benzer bir çağrı 19 Şubatta, Ürdün’ün, kendi sınırlarına yakın cihatçı militanlarla savaşmak için Şam rejimi ile çalışmayı düşünmesi gerektiğini söyleyen Addastur’un siyasi köşe yazarı Urayb Rintavi tarafından dile getirildi. Tartışma devam ediyor ancak bir şey çok açık; şimdilik uzak bir olasılık olarak seslendirilse de, bir kara saldırısına katılmak krallığı kutuplaştıracak ve rejimin karşısına yeni zorluklar çıkaracak.