Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
21 Şubat 2001 23:00
Rasputin'in öyküsü / Özkan'ın öyküsü
Grigory Rasputin olarak bilinen "gizemli" papaz, Çarlık dönemi Rusya'nın en ibretlik kişiliklerinden biri. İktidar hırsıyla dolu bu din adamı, 1911 yılında Sibirya'dan, dönemin başkenti St. Petersburg'a gitti. Ve sadece birkaç yıl içinde, Çarlık Rusyası'nın en etkili kişilerinden biri haline geldi. Rasputin'in başdöndürücü yükselişi, alkole ve kadına düşkünlüğü, onun günümüzdeki takipçileri açısından "ilham verici"dir herhalde.
Gregory Efimoviç Rasputin, bir köylü ailesinin çocuğu olarak, 1869'da dünyaya geldi. Serseri bir gençlik yaşamının ardından, Ortodoksluk içindeki "hain" bir tarikat olan Skopsty ile tanıştı. Bu tarikatın müritleri, "Tanrı'ya ulaşmanın tek yolunun günah işlemek" olduğunu vaaz ediyorlardı ve bu, Rasputin'e oldukça çekici gelmişti.
Rasputin'in iktidar basamaklarını hızla tırmanışı, Rus otokrasisinin ihtişamlı şehri St. Petersburg'a gitmesiyle başlar. 1902 yılında ayak bastığı bu şehirde, "keşişlik anıları" ve sıradışı davranışları ile, Rus rahiplerinin ilgisini çekmeyi başarır.
St. Petersburg ve diğer şehirlerin sokaklarında, sömürüye son verilmesini isteyen işçilerin sesi giderek daha güçlü yankılanırken, Rus Çarlığı'nın artık "vadesini doldurduğu"na dair pek çok "alamet" de belirmiştir. Yeni Çar 2. Nikola, genç ve deneyimsiz bir "ana kuzusu"dur. 1904'te doğan "tahtın varisi" ise, Çarlık düzenine yeni bir darbe olur: Bebeğin kanı pıhtılaşmıyordu.
Rasputin, bu noktada devreye girer ve bakışları, dokunuşuyla veliaht prensi iyileştiriverir!
Çariçe Alexandra, bu olayın ardından, Rasputin'in, Alexis'i korumak için Tanrı tarafından gönderilmiş bir aziz olduğuna inanır. Ve o andan itibaren Rasputin'i yanından ayırmaz. Üstelik, Rasputin hemen hiç yıkanmayan bir adam olmasına rağmen!
Köylü papazın yükseldiği bu "sağ kol" pozisyonu, elbette, özellikle geleneksel rahip kastını öfkelendirmiştir. Kısa sürede dedikodular ortaya çıkar: Rasputin, Çariçe ve onun dört kızı ile ahlaksız ilişkilere girmektedir! Rasputin ise, bu dedikoduları haklı çıkarmak için elinden geleni yapmakta, içki masalarında "Çariçe ve kızları ile maceralarından" bahsetmektedir.
Gizli polis, bir süre sonra devreye girer ve Rasputin, olanları duyan öfkeli Çar'ın karşısına çıkarılır. Nikola, ona sürgün cezası verir ama Rasputin şehri terk eder etmez, küçük Alexis onulmaz bir kanamaya tutulur!
Rasputin hemen geri çağrılır ve çocuğu kurtarır. Bu andan itibaren, kendisine bağımlı hale gelen Çar ve Çariçe'ye her alanda isteklerini dayatmaya başlar. Dış politikadan ekonomiye kadar birçok alanda, sahip olduğu diğer ilişkilerin de tavsiyeleriyle, adeta ülkeye hükmetmeye başlar.
Kanlı bir iktidarın tepesinde oturan Rasputin'in sonu, tahmin edilebileceği gibi, yine kanlı olur. Yaygın kabul gören senaryoya göre, Çar'ın kuzeni Dimitri Pavloviç ve Prens Yusupov'un başını çektiği bir grup, onu tuzağa düşürür ve 16 Aralık 1916'da öldürürler. Efsaneye göre Rasputin önce zehirlenmiş, o yetmeyince dövülmüş, o da olmayınca vurulmuştur. Bunların hiçbiri çılgın papazı öldürmeye yetmeyince, bir halıya sarılarak Neva Nehri'ne atılır.

Hüsamettin Özkan, 1950'de Kayseri Develi'de doğdu. Öğrenim görürken isteği şimdiki yaptığı iş değildi, dansçılıktı. 1968 yılında Altın Fener Dans Yarışması'nda 'Dans Kralı' seçildi. İktisat ve işletmecilik alanında yükseköğrenim gördü. Öğrenimini bitirince, dans edişine hayran olan eşiyle evlendi. Abisi Necdet Özkan ile birlikte İstanbul'da müteahhitlik yapmaya başladı. Abisi 1973'te Bayrampaşa Belediye Başkanı olunca işler onun üzerine kaldı. Ama bu ağır işlerin arasında futbol oynamaya vakit bulabiliyordu. Takım arkadaşları arasında Mehmet Ağar ve Ünal Erkan da vardı. Özkan ve Bülent Ecevit arasındaki yakınlaşma 1990'lı yıllarda başladı. 1990'da Bayrampaşa'da ara seçim oldu. Ecevit, belediye başkanlığı için Necdet Özkan'ı aday gösterdi, seçim tarihi olan 19 Ağustos'tan önce İstanbul'a geldi. Bu süre içinde Ecevit'e, Özkan yardım etti. Necdet Özkan seçimi kazandı, belediye başkanı oldu. Hüsamettin Özkan ise Ecevit'in isteğiyle DSP'ye üye oldu, kurultayda da parti meclisine girdi. 1991 seçimlerinde Ecevit, Necdet Özkan'ı milletvekili adayı yapmak istedi.
Necdet Özkan, Belediye başkanlığı görevinden memnun olduğu için bunu kabul etmedi. Ecevit o zaman Necdet Özkan'a "Peki o zaman bana Hüsamettin Özkan'ı evlatlık verir misiniz?" dedi. Necdet Özkan, kardeşini evlatlık olarak Ecevit'e verdi. Manevi evlat, seçimlerde Bayrampaşa-Gaziosmanpaşa-Eyüp bölgesinden ilk sıra milletvekili adayı oldu. Seçimlerde DSP yedi milletvekili çıkarmıştı, aralarında Hüsamettin Özkan da vardı. Özkan bu başarısızlığa üzülüyor ama şöyle diyordu: "Tek tesellim genel başkanımla daha fazla birlikte olmak. Meclis'te onunla yan yana olmak." Bundan sonra her adımında Ecevit'in yanında yer almaya başladı. Özkan, Meclis'teki diğer altı DSP milletvekilinden bazı özellikleriyle ayrılıyordu. İtalyan marka elbiseler giyinir, antika arabalara merak salar, okumaktan hoşlanmaz, yaz tatillerini ve hafta sonunu Kınalıada'da demirlediği küçük teknesinde geçirirdi. O, havalı bir İstanbul çocuğuydu. Meclis'te herkesle iyi geçinirdi. Özellikle de Saadettin Tantan, Mehmet Ağar, Ünal Erkan gibi emniyet ve iş çevreleriyle. 9 Eylül 1992'de CHP'nin kurulmasıyla DSP'den ayrılacaktı. Ama son dakikada fikrini değiştirerek, babasının yanında kaldı, DSP'nin Meclis'te kalan iki milletvekilinden biri oydu. O günden sonra da Ecevit'in gölgesi oldu. Sessizdi ama Ecevit'e giden her yol ondan geçiyordu, onunla didişen DSP'de kalamıyordu. Ecevit'in tüm kritik manevralarının -hükümet kurmak, hükümet kurma girişimlerini sonuçsuz bırakmak- arkasındaki isim oydu, ama hiç öne çıkmadı. ANAP-MHP-DSP hükümetinde Başbakan Yardımcılığı görevini aldı. Saadettin Tantan'ın İçişleri Bakanı, Zekeriya Temizel'in ise Bankacılık Üst Kurulu Başkanı olmasını, o sağladı.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Cesaret zamanı

Cesaret zamanı

Ucuz emek ve yüksek kâra dayalı çalışma düzeni sendikal yasaklarla sürüyor. Bu düzenin değişmesi için sendikal hak ve özgürlüklerin kazanılması ve bunun için mücadele hayati önemde. Fiili grevleri kazanımla sonuçlanan Birleşik Metal-İş’in Başkanı Özkan Atar, “İşçiler inisiyatifli ve cesur olmalı, bize düşen sinmek değil mücadele etmek” diyor.

Sendikalı işçi oranı: %8,4

TİS kapsamındaki işçi oranı: %4,7

İş cinayetinde ölen sendikalı oranı: %1,9

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et