1 Mayıs 2002 22:00
TBMM Genel Kurulu'nda, 1 Mayıs İşçi Bayramı dolayısıyla yapılan konuşmalarda, bir yandan işçi haklarının kısıtlandığı dile getirilirken, diğer yandan "uzlaşmacı sendikacılık" göklere çıkarıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, diğer konuşmacıları yanıtlarken, Türk-İş, Hak-iş ve DİSK tarafından ortaklaşa düzenlenen toplantıların yasalar çerçevesinde gerçekleşmesinin sevindirici olduğunu belirtti. Dünya gerçekleri! "Eskiden sendika lafı geçtiği zaman arkasında bir kötü niyet algılaması söz konusu idi. Şimdi görüyoruz ki işçi sendikalarımız büyük ölçüde dünya gerçeklerini kabul ederek bir değişim sürecini girmişlerdir" diyen Okuyan, ekonomik kriz döneminde birçok işçi sendikasının patronlarla birlikte hükümete ortak öneriler getirmesini, "bu değişimin çok güzel ve çarpıcı örnekleri" olarak niteledi.

'Bahar Bayramı' TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu, birleşimi açarken yaptığı konuşmada, 1 Mayıs'ın, Türkiye'de 80 yıldır kutlandığını savundu. 1 Mayıs'ın önceleri "Bahar Bayramı" diye adlandırılarak içinin boşaltıldığı dönemlere atıf yapan TBMM Başkanvekili, "işçilerin, emekçilerin ve tüm milletin işçi ve bahar bayramlarını" kutladı.

'1 Mayıs yasalaşmalı' İstanbul Bağımsız Milletvekili ve DİSK eski Genel Başkanı Rıdvan Budak ise 1 Mayıs'ın 1990'ların başından itibaren farklı konfederasyonlarca ve sivil toplum örgütlerince coşkuyla kutlandığını anımsattı. Budak, 1 Mayıs'ın "alınteri ve bilgisi ile çalışan ve üreten herkesin ortak bayramı olduğunu" belirterek, İş Güvencesi Tasarısı'nın bir an önce yasalaştırılmasını istedi. "Türkiye 1 Mayıs'ın bayram olarak kutlanmadığı birkaç ülkeden biridir" diyen Budak, 1 Mayıs'ın dünyada olduğu gibi Türkiye'de de emeğin bayramı olarak kutlanması için, gerekli adımların atılmasını istedi. Toplumcu Demokratik Parti (TDP) Genel Başkanı Sema Pişkinsüt de aynı konuda yaptığı gündemdışı konuşmada, Türkiye'de sendikal hak ve özgürlüklerin giderek azaldığını, sendikalı işçi sayısının 1980'lerin seviyesinin altına düştüğünü belirtti. Diğer partilerden milletvekilleri de yaptıkları konuşmalarda "1 Mayıs'ın tüm Türkiye'ye kutlu olması" dileklerinde bulundular.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Milyarlık tahliye diyeti Jülide Kalıç Ölüm orucu nedeniyle durumu ağırlaşan ve tahliye edilen tutukluların tedavi masrafları milyarları buluyor. Yaşadıkları ekonomik sıkıntı nedeniyle zaten tedavi masraflarını kendi imkanlarıyla karşılayamayan ailelerin omuzlarına masraf üzerine masraf yükleniyor. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, Wernicke Korsakoff Sendromu teşhisi koyduğu tutuklu ve hükümlülerden, 6 ay sonunda yeni çekilmiş 4 EMG, beyin MR'ı ve EEG ile birlikte kontrole gelmelerini istiyor.

Maddi olanakları yok F tipi cezaevlerinde yaşanan açlık grevleri ve ölüm orucu sürecinde, tutukluluk koşullarında tedavileri mümkün olmadığı için CMUK'un 399'uncu maddesi uyarınca cezaları 6 aylığına ertelenerek tahliye edilen tutuklu ve hükümlülerin büyük çoğunluğu Wernicke ve Korsakoff hastası. Tedavileri Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından gerçekleştirilen tutuklu ve hükümlüler, beslenme bozuklukları ve kas erimesi gibi problemlerle de karşı karşıya. Uzun yıllar süren bir tedavi sürecinden geçmesi gereken tutuklu ve hükümlüler milyar liraları bulan tedavi masraflarını karşılayamıyorlar. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'ndan istenen bu tetkiklerin en ucuzu 150 milyon lira. Tüm tetkikler eksiksiz yerine getirildiğinde milyarları bulan bir rakam çıkıyor ortaya. Tutuklu ve hükümlülerin aileleri Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'ndan istenen tektikleri yerine getirebilmek için yaklaşık 1 milyar lira harcamak zorunda.

TİHV çaresiz TİHV'de ölüm orucu ve 19 Aralık 2000 tarihinde düzenlenen operasyondan kaynaklanan rahatsızlıklar nedeniyle 440 kişi tedavi ediliyor. 440 kişinin Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'ndan istenen tetkiklerinin yerine getirilmesi için diğer tedavi masrafları hariç 440 milyar lira gerekiyor. Tahliye edilen tutuklu ve hükümlülerin aileleri ise yaşam koşullarının zaten oldukça kötü olduğunu belirterek, yerine getirilmesinin imkansız olduğunu dile getiriyorlar. TİHV çalışanları ise tüm harcamaları kendi imkanları ile karşılayabilmelerinin olanaklı olmadığını dile getiriyor. Maddi olanaksızlıklar nedeniyle zor durumda olan TİHV, vitaminler ve yüksek protein içeren mamaları bile karşılayamaz duruma geldi. TİHV 2000 yıl içerisinde sadece 294 hasta için 150 bin dolar (yaklaşık 200 milyar lira) harcadı. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'ndan istenen tektikleri kendi imkanları ile karşılamak zorunda bırakılan aileler, masrafların Adalet Bakanlığı tarafından karşılanmasını talep ediyorlar.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"