25 Mayıs 2002 22:00
OHAL yasalarının hüküm sürdüğü Tunceli'de, baskılar nedeniyle göçe zorlanmış aileler köylerine geri dönmek istiyor. Tunceli'de 160 aile köylerine geri dönebilmek için dilekçe ile başvuruda bulundu. "Güvenlik" gerekçesiyle 1994 yılının Ekim ayında köyleri boşaltılıp Hozat ve Ovacık ilçelerine göç eden aileler, köylerine geri dönebilmek için Tunceli Barosu aracılığı ile ilçe kaymakamlıklarına ve Tunceli Valiliği'ne dilekçe verdiler. Dilekçe veren köylüler, köylerine dönmeyi ve devletten kaynaklı mağduriyetleri için tazminat talep ediyorlar.
Köylünün trajedisi Yusuf Aslan, Tunceli ili Ovacık ilçesi Buzutepe köyünde eşi ve 6 çocuğuyla beraber yaşıyordu. Aslan, yetkili kurum ve kuruluşlara verdiği dilekçede başına gelenleri şöyle anlattı, "4 Ekim 1994 tarihinde köye 500'den fazla asker geldi, ormanın içinde bekleyenlerin sayısını bilmiyorum. Askerlerin başındaki rütbeli, sabah saat 9.00, 9.30 sıralarında bizi topladı. Bize 1 saat süre verdiklerini ve köyü terk etmemiz gerektiğini söyledi. Malzemelerimizi çıkarmak için verilen süre yetmediğinden evimizden sadece yataklarımızı aldık. Zaten Çanmürek ve Hinzori mezraları yakılmıştı. Biz korkudan öğleden sonra 16.00 sıralarında köyden ayrıldık. Aslandoğmuş köyüne gittik. Bu köyde 2 kış kaldık. Yazın ot biçme döneminde çalıştık. Aç ve sefil bir hale düştük..." Aslan ailesi, çocuklarından 4'ünü bu yüzden okutamadığını söylüyor. Köye dönmelerine izin verilmediği için mağdur duruma düştüklerini belirten Aslan, köyüne dönmek için birçok yetkili kuruma dilekçe ile başvurmuş ancak bir yanıt alamamış. Dilekçesinde, "Eşyalarımızı almamıza, malımızı, mülkümüzü tarlamızı kullanmamıza izin verilmedi. Meyve ağaçlarımızdan, diğer ürünlerimizden faydalanamadık. Evimiz viran oldu..." diyen Aslan, mağduriyetinin son bulmasını istiyor.
'Tazminat istiyorum' Abdullah Koçyiğit ise dilekçesinde köyünden yurtdışına işçi olarak çalışmaya gittiği zaman yakıldığını belirtiyor. Dilekçesinde, "Karaca köyü Bulanık mezrasına giden devlet güçleri aileme 'evinizi terk edin, eşyanızı alın çıkın' demiş. Ailem zorunlu göç ediyor. Evim, ahırım, samanlığım, arpalığım ve hayvanlarım yakılıyor" diyen Koçyiğit, 1 milyar 300 milyon lira zarara uğradığını belirterek zararının karşılanmasını istiyor. Hozat İlçesi Kurukaymak Köyü'nden Süleyman Küçük ise 13 Ekim 1994 tarihinde köyüne dönme istemiyle Başbakanlığa dilekçe verdi. Küçük dilekçesinde şöyle diyordu, "Kurukaymak Köyü Kavga Mezrası halkındanım. Bölgemizde yapılan askeri operasyon sırasında mezramıza gelen askeri komutan 'evlerinizi boşaltıp çıkın' diyerek bize kısa bir süre tanıdı. Biz de bu şifai emir üzerine evimizi yükleyip ilçe merkezine gittik. Bu nedenle çok mağdur duruma düştüm. Çoluk çocuğum evsiz barksız kaldı. Ben ayrıca 1938 Tunceli olayında da sürgün gittim..."
Hukuka aykırı Köy boşaltmaların, ulusal ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirten Tunceli Baro Başkanı Hüseyin Aygün ise hükümetin köye dönüş projesinin propagandadan öteye geçmediğine dikkat çekerek, "OHAL Bölge Valiliği'nin açıklamalarına rağmen köylülerin sorunlarına ciddi olarak yaklaşıldığını söylemek mümkün değil" dedi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Festival yasaklarla başladı Bu yıl ikincisi düzenlenen "Diyarbakır 2. Kültür-Sanat Festivali" dün bine yakın kişinin katılımıyla barış, demokrasi ve özgürlük talepleriyle start aldı. Büyükşehir Tiyatrosu bahçesinde, bölgeye ait yöresel halk oyunlarıyla başlayan festival, Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik'in açılış konuşmasından sonra Dilşad Sait, Büyükşehir Belediye Çocuk Korosu ve Gençlik Korosu'nun etkinlikleriyle devam edildi. Halkın katılımının yoğun olduğu açılışta, Dilşad Sait büyük alkış aldı. Otantik bir altyapıya sahip olan Dilşad Sait, kemanıyla Kürt müziğinin inceliklerini yansıttı. Kürtçe müzik çalışmaları konusunda bilgi veren Sait; Kürtçe ve Soranice müzikler yaptığını belirterek, "Kürt halkını ve Diyarbakır halkını selamlıyorum" dedi.
Çocuklar ilgi gördü Yine büyük bir ilgiyle sahneye çıkan Belediye Çocuk Korosu da şarkılarıyla barış ve özgürlük isteklerini belirttiler. Şarkılarını Türkçe ve Kürtçe olarak seslendiren çocuklar büyük ilgi gördü. Yaklaşık bin kişinin katıldığı festival açılışında, bir konuşma gerçekleştiren Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik, demokrasi ve barış yolunun açılması, çokkültürlülüğün Anadolu'da yeniden hayat bulması, renk ve seslerin yeniden doğmasına katkıda bulunmak amacıyla Festivali düzenlediklerini ifade etti. Yerel kültür ve kimliklerin yok olmaya yüz tuttuğunu dile getiren Çelik, "Türkiye'de durum çok farklı değil. Yüzlerce kente kucak açmış bir o kadar da kültürü yaratmış Anadolu ve yukarı Mezopotamya coğrafyasında bundan 50 yıl önce yaşayan kültürler, bügün ya yok olmuş ya da yok olmakla karşı karşıya" şeklinde konuştu.
Olağanlık temennisi OHAL'in Festival programına getirdiği yasaklamalara da değinen Çelik, "Program hiçbir siyasi kaygı güdülmeden hazırlamıştır. Buna rağmen OHAL Kanunu gerekçe gösterilerek 'Şermola' 'Gurzek Ne Ledan' ve 'TA' isimli oyunlar yasaklandı. 3. festivalin olağan koşullarda hazırlanması temennisiyle" şeklinde konuşmasını sürdürdü. Çeşitli basın-yayın organlarında çıkan haberlerle, festivale gölge düşürmeye çalışıldığına dikkat çeken Çelik, "Oysa ki biz, hayatı kucaklamayı, kültürel etkileşimi artırmayı bunu bugünün ve yarının sanatçılarıyla buluşturmayı, kentin çileli yüzünü sanatla güldürmeyi ve düşündürmeyi amaçladık" sözleri ile konuşmasını tamamladı. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Köylünün trajedisi Yusuf Aslan, Tunceli ili Ovacık ilçesi Buzutepe köyünde eşi ve 6 çocuğuyla beraber yaşıyordu. Aslan, yetkili kurum ve kuruluşlara verdiği dilekçede başına gelenleri şöyle anlattı, "4 Ekim 1994 tarihinde köye 500'den fazla asker geldi, ormanın içinde bekleyenlerin sayısını bilmiyorum. Askerlerin başındaki rütbeli, sabah saat 9.00, 9.30 sıralarında bizi topladı. Bize 1 saat süre verdiklerini ve köyü terk etmemiz gerektiğini söyledi. Malzemelerimizi çıkarmak için verilen süre yetmediğinden evimizden sadece yataklarımızı aldık. Zaten Çanmürek ve Hinzori mezraları yakılmıştı. Biz korkudan öğleden sonra 16.00 sıralarında köyden ayrıldık. Aslandoğmuş köyüne gittik. Bu köyde 2 kış kaldık. Yazın ot biçme döneminde çalıştık. Aç ve sefil bir hale düştük..." Aslan ailesi, çocuklarından 4'ünü bu yüzden okutamadığını söylüyor. Köye dönmelerine izin verilmediği için mağdur duruma düştüklerini belirten Aslan, köyüne dönmek için birçok yetkili kuruma dilekçe ile başvurmuş ancak bir yanıt alamamış. Dilekçesinde, "Eşyalarımızı almamıza, malımızı, mülkümüzü tarlamızı kullanmamıza izin verilmedi. Meyve ağaçlarımızdan, diğer ürünlerimizden faydalanamadık. Evimiz viran oldu..." diyen Aslan, mağduriyetinin son bulmasını istiyor.
'Tazminat istiyorum' Abdullah Koçyiğit ise dilekçesinde köyünden yurtdışına işçi olarak çalışmaya gittiği zaman yakıldığını belirtiyor. Dilekçesinde, "Karaca köyü Bulanık mezrasına giden devlet güçleri aileme 'evinizi terk edin, eşyanızı alın çıkın' demiş. Ailem zorunlu göç ediyor. Evim, ahırım, samanlığım, arpalığım ve hayvanlarım yakılıyor" diyen Koçyiğit, 1 milyar 300 milyon lira zarara uğradığını belirterek zararının karşılanmasını istiyor. Hozat İlçesi Kurukaymak Köyü'nden Süleyman Küçük ise 13 Ekim 1994 tarihinde köyüne dönme istemiyle Başbakanlığa dilekçe verdi. Küçük dilekçesinde şöyle diyordu, "Kurukaymak Köyü Kavga Mezrası halkındanım. Bölgemizde yapılan askeri operasyon sırasında mezramıza gelen askeri komutan 'evlerinizi boşaltıp çıkın' diyerek bize kısa bir süre tanıdı. Biz de bu şifai emir üzerine evimizi yükleyip ilçe merkezine gittik. Bu nedenle çok mağdur duruma düştüm. Çoluk çocuğum evsiz barksız kaldı. Ben ayrıca 1938 Tunceli olayında da sürgün gittim..."
Hukuka aykırı Köy boşaltmaların, ulusal ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirten Tunceli Baro Başkanı Hüseyin Aygün ise hükümetin köye dönüş projesinin propagandadan öteye geçmediğine dikkat çekerek, "OHAL Bölge Valiliği'nin açıklamalarına rağmen köylülerin sorunlarına ciddi olarak yaklaşıldığını söylemek mümkün değil" dedi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Festival yasaklarla başladı Bu yıl ikincisi düzenlenen "Diyarbakır 2. Kültür-Sanat Festivali" dün bine yakın kişinin katılımıyla barış, demokrasi ve özgürlük talepleriyle start aldı. Büyükşehir Tiyatrosu bahçesinde, bölgeye ait yöresel halk oyunlarıyla başlayan festival, Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik'in açılış konuşmasından sonra Dilşad Sait, Büyükşehir Belediye Çocuk Korosu ve Gençlik Korosu'nun etkinlikleriyle devam edildi. Halkın katılımının yoğun olduğu açılışta, Dilşad Sait büyük alkış aldı. Otantik bir altyapıya sahip olan Dilşad Sait, kemanıyla Kürt müziğinin inceliklerini yansıttı. Kürtçe müzik çalışmaları konusunda bilgi veren Sait; Kürtçe ve Soranice müzikler yaptığını belirterek, "Kürt halkını ve Diyarbakır halkını selamlıyorum" dedi.
Çocuklar ilgi gördü Yine büyük bir ilgiyle sahneye çıkan Belediye Çocuk Korosu da şarkılarıyla barış ve özgürlük isteklerini belirttiler. Şarkılarını Türkçe ve Kürtçe olarak seslendiren çocuklar büyük ilgi gördü. Yaklaşık bin kişinin katıldığı festival açılışında, bir konuşma gerçekleştiren Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik, demokrasi ve barış yolunun açılması, çokkültürlülüğün Anadolu'da yeniden hayat bulması, renk ve seslerin yeniden doğmasına katkıda bulunmak amacıyla Festivali düzenlediklerini ifade etti. Yerel kültür ve kimliklerin yok olmaya yüz tuttuğunu dile getiren Çelik, "Türkiye'de durum çok farklı değil. Yüzlerce kente kucak açmış bir o kadar da kültürü yaratmış Anadolu ve yukarı Mezopotamya coğrafyasında bundan 50 yıl önce yaşayan kültürler, bügün ya yok olmuş ya da yok olmakla karşı karşıya" şeklinde konuştu.
Olağanlık temennisi OHAL'in Festival programına getirdiği yasaklamalara da değinen Çelik, "Program hiçbir siyasi kaygı güdülmeden hazırlamıştır. Buna rağmen OHAL Kanunu gerekçe gösterilerek 'Şermola' 'Gurzek Ne Ledan' ve 'TA' isimli oyunlar yasaklandı. 3. festivalin olağan koşullarda hazırlanması temennisiyle" şeklinde konuşmasını sürdürdü. Çeşitli basın-yayın organlarında çıkan haberlerle, festivale gölge düşürmeye çalışıldığına dikkat çeken Çelik, "Oysa ki biz, hayatı kucaklamayı, kültürel etkileşimi artırmayı bunu bugünün ve yarının sanatçılarıyla buluşturmayı, kentin çileli yüzünü sanatla güldürmeyi ve düşündürmeyi amaçladık" sözleri ile konuşmasını tamamladı. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
EVRENSEL'İNMANŞETİPadişah yetkisiDevlet Denetleme Kuruluna verilen sınırsız kayyım yetkisiyle Cumhurbaşkanı, bir talimat vererek kamu kuruluşlarından belediyelere, sendikalardan meslek odalarına ve barolara kadar tüm kurumların yönetimlerini, yargı kararına gerek olmadan görevden alabilecek. Prof. Dr. Metin Günday “Bu bir kayyım yetkisi. Anayasa’ya aykırı” dedi.
BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
|
Evrensel'i Takip Et