16 Kasım 2005 23:00
Dostlar Tiyatrosu bu yıl Max Frisch'in Hitler faşizminin gelişini anlattığı "Aymazoğlu ve Kundakçılar" isimli yeni oyunuyla seyirci karşısına çıkıyor. Muammer Karaca Tiyatrosu'nda cuma, cumartesi ve pazar günleri sahnelenecek olan oyunu Türkiye koşullarına uyarlayan Genco Erkal, oyun vesilesiyle yaklaşmakta olan "dinci tehlike"ye dikkat çekiyor.
Oyunun konusu kısaca şöyle; devamlı yangınların çıktığı bir ülkede şüpheli şahıslar evlere sığınmakta, sonra da sığındıkları evleri yakmaktalar. Ertesi gün evler yanıp kül olmakta. Aymazoğulu'nun evine de bir gün bir yabancı gelir, arkasından bir başkası gelir ve başkası... Ama Aymazoğulu onların kundakçı olmadığını, hiçbir tehlike bulunmadığını düşünmektedir. Böylece hem kendisini hem de çevresini kandırmaktadır.
Oyunu uyarlayan ve yöneten Genco Erkal, ülkemizde de yaklaşan bir tehlikenin bulunduğunu ve bunu kimsenin görmek istemediğini belirtiyor. Diğer taraftan oyun bu tehlike dolayısıyla herkesin suçlu ilan edilebileceği bir sistemin de eleştirilmesini sağlıyor. "Aymazoğlu ve Kundakçılar"da Genco Erkal'a Meral Çetinkaya, Erdem Akakçe, Metin Coşkun, Tilbe Salim ve Beyti Engin eşlik ediyor. Yönetmen Genco Erkal ile "aymazlık" ve yaklaşan tehlikeler üzerine konuştuk.
Burada kundakçılar kimler ve bu nasıl bir tehlike? Aslında bu aymazlık üzerine bir oyun. Yani yaklaşan bir tehlikeyi görmezden gelme, bunu yok sayma, kendini kandırma üzerinde duruyor. Biz burada birazcık ülkemizde yaşanan olaylara göndermeler yapamak istedik, mesela kundakçıların dinciler olduğunu belirttik, bu tehlikenin görmezden gelinmesini, yok sayılmasını bir aymazlık olduğunu anlatmaya çalıştık oyunda. Dinci bir tehlikenin ilk çağrışımı Sivas Olayları'ndan geliyor. Ve tabii ki ona benzer başka olaylar da var, olur o kadar dediğimiz, önemsemediğimiz. Burada yangın, kundakçılık bir simge aslında, bunun dışında bir mesele anlatılıyor, bir hikaye anlatılıyor oyunda. Biz işte bir hikaye anlattık, 'Fakat siz bundan ne ders çıkaracaksınız' diyoruz seyirciye. Ama bu hikaye anlatılırken olup biteni biraz kendi bakış açımızdan vermeye çalıştık. Ve kendi ülkemizin şartlarına, siyasi yapısına uydurduk oyunu. Zaten Max Frisch'in oyunu böyle bir estetik yapıyı barındırıyor.
Bu uyarlama nasıl oldu? Oyun çeşitli yorumlara açık bir oyun. Bu da her ülkede her dönemde politik atmosfere uyarlanabilir olmasını getiriyor. Biz uyarlama yaparken oyunun politik yapısını muhafaza ettik. Ama özellikle dilini ve tavrını biraz bize yaklaştırdık. Çünkü Orta Avrupa uygarlığına seslenen bir dili vardı. Biz bunu kendi ülkemizin olaylarına yaklaştıran bazı ipuçları verdik sadece. Bu öykü ülkenin genel bir durumu hakkında bize bilgi veriyor. Dinci bir tehlikenin bulunduğuna işaret ediyor. Yorumumuzu o yöne doğru kaydırdık. Ama başka yorumları da kapatmadık, açık bıraktık.
Oyun biraz da sıradan faşizme gönderme yapıyor... Evet, zaten bu oyunun ilk yazılma nedeni de oraya denk düşüyor. Max Frisch bunu 50 yıl önce yazdığında faşizmi anlatıyor. Almanya'da Hitler'in nasıl iktidara geldiğini ve II. Dünya Savaşı'nın nasıl başladığını anlatıyor. Ama öyle bir biçimde ele almış ki oyunu her toplum, her dönemde kendi sorunlarına uyguladığında bu başka bir anlama gelebilir. İlk yazılışı, oradaki yangın örneğin Naziler'in meclis binasını yakması, arkasında kitapların sokaklarda yakılması ve en büyük yangında II. Dünya Savaşı tabii ki. Yani yazılış amacı bu. Ama şimdi bizde de bu anlama geliyor. Kundakçılık meselesi sadece yakma olarak değil, teröristlik olarak da konulabilir.
Devletin özel tiyatrolara dağıttığı fonda ikili davrandığı ve adil davranmadığı doğru mu? Hiçbir zaman adil olmadı. İlk başladığından beri böyle. Adil olmadı çünkü, somut kriterler konmadı, o kriterlere göre sağlıklı değerlendirmeler yapılmadı. Bence çok bürokrat ve devlet ağırlıklı bir kurul dağıtıyor bunları. Oysa özerk bir yapı oluşması gerekir. O özerk yapının dağıtması gerekir bu yardımları. Böyle olunca da çok büyük haksızlıklar oluyor. Neye göre, kim niye daha fazla alıyor, kim niye daha az alıyor, kim niçin cezalandırılıyor. Derken bunların hiçbirinin somut çevapları olmuyor maalesef. Ben Mahir Günşıray'a çok büyük haksızlık yapıldığı kanısındayım. Pek çok açıdan bu böyle. Mesela bizde geçen yıllarda üst noktadan değerlendiriliyorduk, bu yıl ikinci sıraya düşürülmüşüz. Kim neye göre yaptı bunu, bilmiyoruz yani. Acaba devlet tiyatroları içinde yaşananlara karşı çıktğımız için biz de mi cezalandırıldık? Yani kimse neyin, kimin, niçin cezalandırıldığını bilmiyor. Oradaki bir kurul oturuydor karar veriyor. Ama kriterleri belli değil. Bir şey de yapamazsınız ki, onlar karar veriyor.
Bazı sanatçılar jüride yer alıyor Evet, bazı sanatçı arkadaşlar hem jürideler, kime kaç para ayrılacağına karar veriyorlar, hem de kendileri de para alıyorlar. Yani bir güzellik yarışmasında yarışmacılardan birinin hem jüri üyesi hem de yarışmacı olması mümkün müdür? Baştan sona yanlış kurulmuş bir kurul bu. Devlet tabii ki tiyatroları desteklemeli, bu önemli bir kültür hizmetidir. Ama sağlıklı işlemiyor.
Burada kundakçılar kimler ve bu nasıl bir tehlike? Aslında bu aymazlık üzerine bir oyun. Yani yaklaşan bir tehlikeyi görmezden gelme, bunu yok sayma, kendini kandırma üzerinde duruyor. Biz burada birazcık ülkemizde yaşanan olaylara göndermeler yapamak istedik, mesela kundakçıların dinciler olduğunu belirttik, bu tehlikenin görmezden gelinmesini, yok sayılmasını bir aymazlık olduğunu anlatmaya çalıştık oyunda. Dinci bir tehlikenin ilk çağrışımı Sivas Olayları'ndan geliyor. Ve tabii ki ona benzer başka olaylar da var, olur o kadar dediğimiz, önemsemediğimiz. Burada yangın, kundakçılık bir simge aslında, bunun dışında bir mesele anlatılıyor, bir hikaye anlatılıyor oyunda. Biz işte bir hikaye anlattık, 'Fakat siz bundan ne ders çıkaracaksınız' diyoruz seyirciye. Ama bu hikaye anlatılırken olup biteni biraz kendi bakış açımızdan vermeye çalıştık. Ve kendi ülkemizin şartlarına, siyasi yapısına uydurduk oyunu. Zaten Max Frisch'in oyunu böyle bir estetik yapıyı barındırıyor.
Bu uyarlama nasıl oldu? Oyun çeşitli yorumlara açık bir oyun. Bu da her ülkede her dönemde politik atmosfere uyarlanabilir olmasını getiriyor. Biz uyarlama yaparken oyunun politik yapısını muhafaza ettik. Ama özellikle dilini ve tavrını biraz bize yaklaştırdık. Çünkü Orta Avrupa uygarlığına seslenen bir dili vardı. Biz bunu kendi ülkemizin olaylarına yaklaştıran bazı ipuçları verdik sadece. Bu öykü ülkenin genel bir durumu hakkında bize bilgi veriyor. Dinci bir tehlikenin bulunduğuna işaret ediyor. Yorumumuzu o yöne doğru kaydırdık. Ama başka yorumları da kapatmadık, açık bıraktık.
Oyun biraz da sıradan faşizme gönderme yapıyor... Evet, zaten bu oyunun ilk yazılma nedeni de oraya denk düşüyor. Max Frisch bunu 50 yıl önce yazdığında faşizmi anlatıyor. Almanya'da Hitler'in nasıl iktidara geldiğini ve II. Dünya Savaşı'nın nasıl başladığını anlatıyor. Ama öyle bir biçimde ele almış ki oyunu her toplum, her dönemde kendi sorunlarına uyguladığında bu başka bir anlama gelebilir. İlk yazılışı, oradaki yangın örneğin Naziler'in meclis binasını yakması, arkasında kitapların sokaklarda yakılması ve en büyük yangında II. Dünya Savaşı tabii ki. Yani yazılış amacı bu. Ama şimdi bizde de bu anlama geliyor. Kundakçılık meselesi sadece yakma olarak değil, teröristlik olarak da konulabilir.
Devletin özel tiyatrolara dağıttığı fonda ikili davrandığı ve adil davranmadığı doğru mu? Hiçbir zaman adil olmadı. İlk başladığından beri böyle. Adil olmadı çünkü, somut kriterler konmadı, o kriterlere göre sağlıklı değerlendirmeler yapılmadı. Bence çok bürokrat ve devlet ağırlıklı bir kurul dağıtıyor bunları. Oysa özerk bir yapı oluşması gerekir. O özerk yapının dağıtması gerekir bu yardımları. Böyle olunca da çok büyük haksızlıklar oluyor. Neye göre, kim niye daha fazla alıyor, kim niye daha az alıyor, kim niçin cezalandırılıyor. Derken bunların hiçbirinin somut çevapları olmuyor maalesef. Ben Mahir Günşıray'a çok büyük haksızlık yapıldığı kanısındayım. Pek çok açıdan bu böyle. Mesela bizde geçen yıllarda üst noktadan değerlendiriliyorduk, bu yıl ikinci sıraya düşürülmüşüz. Kim neye göre yaptı bunu, bilmiyoruz yani. Acaba devlet tiyatroları içinde yaşananlara karşı çıktğımız için biz de mi cezalandırıldık? Yani kimse neyin, kimin, niçin cezalandırıldığını bilmiyor. Oradaki bir kurul oturuydor karar veriyor. Ama kriterleri belli değil. Bir şey de yapamazsınız ki, onlar karar veriyor.
Bazı sanatçılar jüride yer alıyor Evet, bazı sanatçı arkadaşlar hem jürideler, kime kaç para ayrılacağına karar veriyorlar, hem de kendileri de para alıyorlar. Yani bir güzellik yarışmasında yarışmacılardan birinin hem jüri üyesi hem de yarışmacı olması mümkün müdür? Baştan sona yanlış kurulmuş bir kurul bu. Devlet tabii ki tiyatroları desteklemeli, bu önemli bir kültür hizmetidir. Ama sağlıklı işlemiyor.
Evrensel'i Takip Et