19 Temmuz 2006 22:00
Amerikalı ünlü polisiye yazarı Nelson Demille'in son kitabı "Son Uçuş" (Night Fall) Türkçe'de yayımlandı. Kitabın en önemli referansı, daha ön kapakta okurun gözüne çarpıyor: "Büyük usta Demille'in bugüne dek yazdığı en heyecanlı yapıtı" Dan Brown, Da Vinci Şifresi yazarı.
Şeref Sözü, Generalin Kızı, Altın Sahili, Kıyamet Adası, Aslan'ın Oyunu, yazarın bundan önceki kitapları. Bunlardan Generalin Kızı, sinemaya da uyarlandı. Casusluk ağırlıklı kitapların kahramanı, terörle mücadele timinde çalışan, başına buyruk, lafını esirgemeyen, kimseyi takmayan dedektifi John Corey, Son Uçuş'ta da karşımızda. Libyalı teröristlerden, CIA'nın, FBI'ın, polisin birbirine karışan "görev" alanlarından söz etmeyi seven yazar, "terörle mücadele" yolundan vazgeçmemiş.
Her satırda Arap düşmanlığı! Son Uçuş'ta çözülmesi gereken olay ise, TWA800 uçuş koduyla bilinen uçağın düşmesi. Olayın "terörist" bağlantısı, tahmin edilenin tersine "derin" birtakım güçlerin uçağı düşürüp suçu teröristlere atması değil, uçağın düşürülmesine dair bütün "terör" kuşkularına karşın CIA ile FBI'ın olayın üstünü örtmekte birbirleriyle yarışmaları. Dedektif John Corey, görevi olmasa da meseleyi soruşturmaya kalkıyor ve birilerinin uçağın düşüşünü videoya çektiği şüphesinin üstüne gidiyor. Tabii bütün bu araştırmalar sırasında Arap teröristlerin ne kadar "cani" insanlar olduğu okura sık sık hatırlatılıyor. Sonuç da, yine meşhur bir "Arap teröristler" vakasıyla bağlantılı, 11 Eylül saldırıları. Şifreli romanlarıyla dünyaya damgasını vuran Dan Brown'ın "büyük usta" diye andığı yazar da "terör" işlerinde uzmanlaşmış. Demille Son Uçuş'ta kaba bir Arap düşmanlığı yapmıyor, yani kitabın başından sonuna kadar herkes Araplardan kuşkulanıp onları kötülemiyor. Tersine, kahraman, CIA'nın neden olayın üstünü örtmeye çalıştığını sorguluyor, sonuna kadar "Arap teröristler olsa böyle olmazdı" fikrini öne sürüyor. Ama Araplara haksızlık edildiğini söyleyip emperyalist Amerikan politikalarını eleştirecek değil ya! Olayın bir terör saldırısı olup olmadığı belli değil, kitabın sonunda da aydınlanmıyor. Ancak yüzlerce kez "terörist" ifadesi geçiyor, her seferinde Araplar kastedilerek. John Corey'in Arap teröristlerle bolca savaşmışlığı var elbette. El Kaide'nin olayla bağlantısına dair en ufak bir şüphe yok, ama kitap boyunca sık sık adı geçiyor. Demille, sanki okurun bir şeyleri unutmamasını istiyor. "Onları ilgilendiren tek şey ölmek ve öldürmek" (s.123), "Eğer söz konusu olan terörist saldırısıysa nedeni açıktı; bizden hoşlanmıyorlardı" (s.106) gibi... Bir tek bütün dünyaya neden savaş açmak zorunda olduklarını anlatmamış!
Ordunun kahramanı Sonunu söylemek gibi olmasın, kitap boyunca bir derin devlet hissi uyansa da, final, meşhur El Kaide saldırısı (mı acaba?) 11 Eylül'de Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin yıkılışıyla yapılıyor. Korkuya mahal yok, neyse ki Amerikalıların kahramanı John Corey kurtuluyor. John Corey'in sinemayla da tanıştıktan sonra Bush döneminin James Bond'u olmaması için hiçbir neden yok. Demille'in internet sitesinde Amerikan ordusunun bu yazara ve kitaplarına gösterdiği özel ilgi fotoğraflarıyla belgeli. Irak'ta Demille kitaplarıyla poz veren askerler (altında da "Sağ salim dönün çocuklar" gibi iyi niyet dilekleri!) mi istersiniz, bombaların üstüne yazılmış "Nelson Demille'den Saddam Hüseyin'e" yazıları mı! Yazarın kendisi de Vietnam'da teğmen rütbesiyle savaşmış ve her fırsatta bunu hatırlatmaya özen gösteriyor. Demille'in ve kahramanının askerler tarafından neden bu kadar sevildiğini anlamak pek güç değil. Kendi satırlarıyla, anlattığı böyle bir kahraman: "Federal hükümet ve çalışanları bütün azınlıkların, eski göçmenlerin, Amerika yerlilerinin, yavru köpeklerin, ormanların vs. hak ve duygularına karşı son derece duyarlıdır. Bendeyse bu duyarlılıktan pek eser yoktur ve benim ilerici düşünce düzeyim, polis kanunlarının sanıkların dayakla itiraf etmeye zorlanmalarına yasak getirecek şekilde değiştirildiği dönemlerde bir yerlerde kalakalmıştır." (s.152) Kısacası, yaşamanın yeterince dehşet verici olduğu olaylar, roman olup önümüze geliyor. Amerikan romanının "terörle mücadelesine" dikkat!
Her satırda Arap düşmanlığı! Son Uçuş'ta çözülmesi gereken olay ise, TWA800 uçuş koduyla bilinen uçağın düşmesi. Olayın "terörist" bağlantısı, tahmin edilenin tersine "derin" birtakım güçlerin uçağı düşürüp suçu teröristlere atması değil, uçağın düşürülmesine dair bütün "terör" kuşkularına karşın CIA ile FBI'ın olayın üstünü örtmekte birbirleriyle yarışmaları. Dedektif John Corey, görevi olmasa da meseleyi soruşturmaya kalkıyor ve birilerinin uçağın düşüşünü videoya çektiği şüphesinin üstüne gidiyor. Tabii bütün bu araştırmalar sırasında Arap teröristlerin ne kadar "cani" insanlar olduğu okura sık sık hatırlatılıyor. Sonuç da, yine meşhur bir "Arap teröristler" vakasıyla bağlantılı, 11 Eylül saldırıları. Şifreli romanlarıyla dünyaya damgasını vuran Dan Brown'ın "büyük usta" diye andığı yazar da "terör" işlerinde uzmanlaşmış. Demille Son Uçuş'ta kaba bir Arap düşmanlığı yapmıyor, yani kitabın başından sonuna kadar herkes Araplardan kuşkulanıp onları kötülemiyor. Tersine, kahraman, CIA'nın neden olayın üstünü örtmeye çalıştığını sorguluyor, sonuna kadar "Arap teröristler olsa böyle olmazdı" fikrini öne sürüyor. Ama Araplara haksızlık edildiğini söyleyip emperyalist Amerikan politikalarını eleştirecek değil ya! Olayın bir terör saldırısı olup olmadığı belli değil, kitabın sonunda da aydınlanmıyor. Ancak yüzlerce kez "terörist" ifadesi geçiyor, her seferinde Araplar kastedilerek. John Corey'in Arap teröristlerle bolca savaşmışlığı var elbette. El Kaide'nin olayla bağlantısına dair en ufak bir şüphe yok, ama kitap boyunca sık sık adı geçiyor. Demille, sanki okurun bir şeyleri unutmamasını istiyor. "Onları ilgilendiren tek şey ölmek ve öldürmek" (s.123), "Eğer söz konusu olan terörist saldırısıysa nedeni açıktı; bizden hoşlanmıyorlardı" (s.106) gibi... Bir tek bütün dünyaya neden savaş açmak zorunda olduklarını anlatmamış!
Ordunun kahramanı Sonunu söylemek gibi olmasın, kitap boyunca bir derin devlet hissi uyansa da, final, meşhur El Kaide saldırısı (mı acaba?) 11 Eylül'de Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin yıkılışıyla yapılıyor. Korkuya mahal yok, neyse ki Amerikalıların kahramanı John Corey kurtuluyor. John Corey'in sinemayla da tanıştıktan sonra Bush döneminin James Bond'u olmaması için hiçbir neden yok. Demille'in internet sitesinde Amerikan ordusunun bu yazara ve kitaplarına gösterdiği özel ilgi fotoğraflarıyla belgeli. Irak'ta Demille kitaplarıyla poz veren askerler (altında da "Sağ salim dönün çocuklar" gibi iyi niyet dilekleri!) mi istersiniz, bombaların üstüne yazılmış "Nelson Demille'den Saddam Hüseyin'e" yazıları mı! Yazarın kendisi de Vietnam'da teğmen rütbesiyle savaşmış ve her fırsatta bunu hatırlatmaya özen gösteriyor. Demille'in ve kahramanının askerler tarafından neden bu kadar sevildiğini anlamak pek güç değil. Kendi satırlarıyla, anlattığı böyle bir kahraman: "Federal hükümet ve çalışanları bütün azınlıkların, eski göçmenlerin, Amerika yerlilerinin, yavru köpeklerin, ormanların vs. hak ve duygularına karşı son derece duyarlıdır. Bendeyse bu duyarlılıktan pek eser yoktur ve benim ilerici düşünce düzeyim, polis kanunlarının sanıkların dayakla itiraf etmeye zorlanmalarına yasak getirecek şekilde değiştirildiği dönemlerde bir yerlerde kalakalmıştır." (s.152) Kısacası, yaşamanın yeterince dehşet verici olduğu olaylar, roman olup önümüze geliyor. Amerikan romanının "terörle mücadelesine" dikkat!
Evrensel'i Takip Et