3 Nisan 2009 01:00
Ar-Ge: Mühendis neyi-kimi, araştırmalı-geliştirmeli?
Ar-Ge (Araştırma Geliştirme) gerek uygulama gerekse de teori açısından rakip, müşteri, maliyet, verimlilik, kârlılık gibi kapitalist ilişkilerden doğmuş ve sermayenin üretim, pazarlama ve satış yöntemlerine yönelik inovasyon, 6 sigma, yalın, kaizen gibi emekten yana olmayan teknikler ile birlikte sunulmaktadır.
Verilere göre(*) 2008 yılında tüm dünyada yaklaşık 1.2 trilyon dolarlık Ar-Ge harcaması yapılmıştır. Ar-Ge harcamaları ile ilgili yapılan sıralamada ilk on ülke içinde birinci olan ABDnin 365 milyar dolar, altıncı Hindistanın 45 milyar dolar ve onuncu sıradaki Tayvanın ise 22 milyar dolar harcama yapması, aradaki uçurumun kapitalizmin doğasında olan tekelleşmenin Ar-Geye doğal yansımasıdır. Şirketler anlamında ise en çok Ar-Ge harcaması yapan 25 firma arasında 11 ABD ve 6 Japonya firması yer almıştır. Tüm dünyadaki Ar-Ge çalışmalarının yaklaşık yüzde 25 ini oluşturan Çin, Hindistan, Tayvandan hiçbir firmanın ilk 25de olamaması da, Ar-Ge kavramına sistemin dayattığı şekilde bakarak ülkemizde (ister küçük ölçekte isterse büyük) özel sektörün Ar-Ge yatırımları ile ülkenin gelişebileceğini düşünmek tekelleşmenin son aşamasına gelinen dünyada, seyyar satıcının çok uluslu süper market olabilmesi kadar gerçekçidir.
Ar-Ge için açıklama yaparken dikkate alınması gereken en önemli unsur, neyin-kimin için araştırılıp geliştirildiği olmalıdır. Bu noktada, bazı emekten yana olan kişi ve kurumlar bile çelişkiye düşerek farkında olmadan sermayenin tarafında yer almaktadırlar.
Beyin göçünün Ar-Ge yatırımları ile azalacağını öngörenler ise beyin göçünün, hizmet edilen sınırla değil sınıfla alakalı olduğunu görememektedirler. Eğer ki bir beyin çalışmasını, tüm insanların ücretsiz sağlık hakkı yerine tekellerin kâr kaygısı veya dünyada barışı egemen kılmak yerine savaş endüstrisi için yapıyorsa o beyin zaten insanlıktan sermayeye göç etmiştir. Bu bağlamda Ar-Ge yatırımları ile özellikle mühendislik alanında istihdamının ve niteliğin artacağını bekleyenler de insanlık için mühendislik, insanlık için bilim kavramlarına bakış açılarını sorgulamalıdırlar.
Siyasal iktidar, istihdamın artacağı, beyin göçünün engelleneceği, gelir düzeyinin artacağı, üretimin verimlileşeceği gibi yanılgılarla meşrulaştırmaya çalıştığı Ar-Geye yönelik çalışmalarını, sermayeden yana olan tüm uygulamalarda olduğu gibi çıkardığı kanunlarla da yasallaştırmıştır.
28.02.2008 tarih ve 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesine Yönelik Yasa ile sermayeye büyük vergi indirimleri yapılmış, harcamalarının büyük bir kısmı da vergiden düşürülmüştür. Yasa çıktıktan 5 ay sonra, çalışanlara getirilen vergi indirimi de çalışanlardan alınarak bunca kaynak aktarımı ile yetinmeyen işverenlere verilmiştir. Bu uygulama da asıl araştırma ve geliştirmenin nitelikli teknik elemanların haklarının alınmasında yapıldığının göstergesidir.
Meslek ve meslektaş sorunlarının ülke ve toplum sorunlarından ayrılamayacağı temel ilke kabul edenler için Ar-Ge uygulamaları insanlık ve toplum yararına kamu eliyle yapılmadığı sürece olumlu bir anlam taşımaz. 1973-1980 yılları arasında TMMOB Başkanlığı yapmış Teoman Öztürkün de dediği gibi:
Mühendis mimarların, teknik bilgi ve becerilerini halkımızın yararına kullanamamaları, ülkenin içinde bulunduğu somut şartların bir sonucudur. Ülkemiz ekonomisi, siyasal yapısı ve bütün üst yapı kurumları, birbirleriyle kaynaşmış olan uluslararası emperyalist tekeller ve yerli sermayenin hakimiyetindedir. Bu egemen çevrelerin kontrol ettiği tüm yatırımlar ve hizmetler, halkımızın sorunlarının çözümüne yönelik değil, maksimum kâr sağlayacak yeni pazarlar yaratmak yönündedir. Böyle bir sömürü düzeni içinde ülkemizin geri bırakılmışlıktan kurtulacağını ve tüm çalışanların yaptığı hizmetlerin ve yarattığı değerlerin halkımıza ulaşacağını sanmak kendimizi aldatmak olur. Emeğimizin halkın hizmetine girebilmesi, ülkemizin her alanda bağımsızlığını kazanmasına, sömürüye dayanan düzenin sona ermesine bağlıdır. Geleceğimiz üretim güçlerinin özgürce gelişebileceği, kafa kol emeği arasında farklılaşmanın olmadığı, emeğin yabancılaşmadığı bir düzene kavuşabilmemize bağlıdır. Geleceğimiz için öngörülerde bulunabilmek, programlar oluşturabilmek ve hayata geçirebilmek; geçmişi iyi yorumlayıp, günümüzü iyi tahlil ederek dünyada ve ülkemizdeki durumun irdelenmesi ve geleceğin tasarlanması ile mümkündür. Yapılacak olan yorumlamalar, tanımlar ve tespitler ışığında oluşturulacak çalışma programı ancak bu şekilde doğru bir tarzda hayat bulabilecektir.
(*) http://www.rdmag.com, Global R&D Report
ÖMER KARAKUL - Elektrik-Elektronik Mühendisi
Evrensel'i Takip Et