1 Mart 2009 01:00
Sabah evden çıkıp bu kahveye geliyorlar, akşam olunca da gerisin geri evlerine Birçoğu Batman ve Diyarbakırdan yoksulluk nedeniyle İstanbula göçmüş ailelerin çocukları. Kalabalık nüfusların geçim derdi daha da büyük olduğundan, işsizlik onlar için büyük bir sorun. Üç öğün değil de bir öğün yiyoruz diyerek kendi durumlarını tarif ediyorlar. Aç tok geçinip gidiyorlar bir şekilde ama sorunları çözülmedikçe yaşadıkları bunalım daha da artıyor.
Okmeydanında bir bilardo salonu İçeriye dumanlı, yorgun ve ağır bir hava hakim. Kapının önünde iki bilardo masası, sağ tarafta ise kağıt ve taş oyunlarının oynandığı masalar var. Masaların birçoğu dolu. Normal bir kahveden tek farkı içeride iki tane bilardo masasının olması. İçeriye girdiğimizde bizleri ilk fark eden garson, biz yabancılara dikkatle bakıyor. Onun yanına doğru yaklaşıyoruz. Kendimizi tanıtıyoruz ve krizle birlikte artan işsizlikle ilgili yapmak istediğimiz haberden bahsediyoruz. Burada işsiz var mı? diye sorduğumuzda, dönüp masalarda oturanları ve bilardo oynayan gençleri gösteriyor: Burada gördüğün herkes işsiz! gördüğümüz tablo bizi de şaşırtıyor.
Daha sonra bilardo masasının etrafındaki gençlerden birine sesleniyor. Ramazan, hele bak bu arkadaşlar işsizlikle ilgili haber yapacakmış. İlgilen arkadaşlarla, yardımcı ol. Ramazanın yanına gidiyoruz, oturmamız için yer açıyorlar. Söyleyin diyor Ramazan Dönmez güler bir yüzle, Ne istiyorsunuz? Ona da derdimizi anlatıyoruz ve aldığımız tepki garsonunkiyle aynı oluyor. Çalışacak işçi aradığımızı zanneden diğer gençler ise yanımıza daha bir yaklaşarak, İş var mı abi diye sormaya başlıyor. Hepsi birden soruyor bu soruyu. Ama işin niteliğini soran yok. Onlar için sadece iş önemli. Ne için geldiğimizi bir kez daha anlatmak zorunda kalıyoruz. Yüzlerindeki, İş bulduk galiba ifadesi yerini başka bir havaya bırakıyor. Her meslek var, ama iş yok. Ne iş olsa yaparız diyor Ramazan. Biraz duraladıktan sonra da Her iş dediysek, aklınıza hırsızlık, gasp falan gelmesin. Düzgün bir iş diyoruz diye ekliyor. Diğerleri de Ramazanın söylediklerine katılıyor. Onlar sadece çalışabilecekleri bir iş istiyor. Artık gece gündüz bu kahvede oturmaktan bıkmışlar. İşsizlik onların işi olmuş. Her biri en az 45 aydır işsiz. Aralarında 1 yılı aşkın süredir işsiz olanlar da var. Ancak birçoğu krizle birlikte işsiz kalmış.
Sabah evden çıkıp bu kahveye geliyorlar, akşam olunca da gerisin geri evlerine Birçoğu Batman ve Diyarbakırdan yoksulluk nedeniyle İstanbula göçmüş ailelerin çocukları. Kalabalık nüfusların geçim derdi daha da büyük olduğundan, işsizlik onlar için büyük bir sorun. Üç öğün değil de bir öğün yiyoruz diyerek kendi durumlarını tarif ediyorlar. Aç tok geçinip gidiyorlar bir şekilde ama sorunları çözülmedikçe yaşadıkları bunalım daha da artıyor. İçlerinde kahveciye borcu olmayan yok. İş bulup çalıştıklarında getirip ödüyorlar. Borç takıp kaçmak onların kitabında yazmıyor.
Maaşlarımızı değişelim
Başbakanın krizle ilgili açıklamalarını nasıl değerlendirdiklerini soruyoruz. İçinde bulundukları durumla bu açıklamaları karşılaştırdıkları için her biri ateş püskürüyor. Recep Behlen, Başbakan maaşını bana versin, ben de maşımı ona vereyim, kriz var mı yok mu, teğet mi geçiyor o zaman anlar diyor.
Geçtiğimiz günlerde AKPden geldiklerini anlatmaya başlıyorlar daha sonra. Sigortalı iş vaadinde bulunmuş gelenler. Bu iyilik tablosunun oy karşılığı olarak sunulması onların moralini oldukça bozmuş. Madem iş var, biz neden işsiziz diye soruyorlar.
Sedat Durmaz da gerçeğin üzerinin örtüldüğünü söylüyor. Mahallenin bakkalı olan Durmaz, pazar kurulduğu günlerde normal zamanda yaptıkları işin dörtte birini yaptığını anlatıyor. Kriz milleti nasıl geçmiş, gerisini siz düşünün diyor.
3 ayda tek bir iş
Sohbetimiz sürerken bizlere çay getiren garson araya giriyor. Kendisinin daha önce tekstil atölyesi olduğunu anlatıyor. Ancak krizle birlikte battığı için atölyesini kapatmak zorunda kalmış. Şimdi ise bu kahvede garsonluk yapıyor.
İlhan İkinci de inşaatlarda dekorasyon işi yapıyor. 3 aydır sadece tek bir dairenin tadilatını yapabilmiş. Başka da iş yok. Üç tane çocuk okutuyor. Okuldan da her gün para istendiğine değiniyor İkinci. Çocuklardan biri geliyor, baba folklor için 80 lira istiyor öğretmen. Diğeri geliyor baba etüt parası ver 60 lira, diğeri geliyor baba bilmem ne olmuş şu kadar para diye sitem eden İkinci, bu giderleri karşılayamadığını aktarıyor. Çünkü, bu giderlerden önce ödenmesi gereken 6 aylık ev, 5 aylık da dükkan kirası var. Bu borçların nasıl ödeneceği ise şu an için bilinmiyor. İşler açılana kadar bu borçlar daha da fazla olacak.
İkinci için bugün yaşanılan kriz bir ilk değil. Aslında en büyük ekonomik darbeyi 2001 yılında yaşanılan krizde almış. O dönemde elinde ne var ne yoksa kaybetmiş İkinci. Kavacıkın tam karşısındaki çamlıkta büyük arazisi de bunlardan biri. Arsasının yerinde şimdi büyük villaların olduğunu gören İkincinin sinirleri bir hayli bozuk bu yüzden.
Keşke askerden gelmeseydim
Sedat Kaya ise askerden yeni gelmiş. Bu nedenle normal yaşama ayak uyduramamış henüz. Her tarafın işsizle dolu olması ve kendisinin de iş bulamaması onu oldukça zorluyor. Askerden geldiğine oldukça pişman. Hiç olmazsa orda karnım doyuyordu diyen Kaya askerliğin daha iyi olduğunu düşüneceğini hiç aklına getirmemiş. Kaya, nişanlı olduğunu aktarıyor. Evlenmek istese de bu onun için oldukça uzak bir ihtimal. Parasızlıktan hem kendisinin hem de nişanlısının telefonunu satmak zorunda kalmış. Kaya, şu an için memleketine dönmeyi düşünse de oradaki yaşam koşullarının buradan farksız olması kararsız kalmasına neden oluyor.
Tekstilde makineci olarak çalışan Yavuz Akbulut, krizden dolayı iş yeri kapandığı için 2 aydır işsiz. O günden beri iş arasa da artık iş bulamayacağına inanıyor. Zira etrafında kendisi gibi olanların sayısı gün geçtikçe artıyor.
Başak Menekşe - Erkan Araz
Evrensel'i Takip Et