28 Şubat 2009 00:00

“şirket-belediye” politikasının yerine, sosyal yerel yönetim politikası

Yine erkeklerin diliyle kurulan bir seçim dönemindeyiz. Aslında sadece görünür olan ve “erkek adamın işi olarak görülen” siyasetin kendisinden mi diye sormak lazım kadınların sözünün, dolayısı ile “politik eylem olarak konuşabilme eylemlerinin” (Köker, 2005) dışlandığı? Türkiye’nin sokaklarında, meydanlarında, çeşitli kurumların yönetsel/idari konumlarında ve en nihayetinde medya metinlerinde kadınların sözü egemen cinsiyet rejiminin umduğundan/beklediğinden farklılaştığı ve çoklaştığı andan itibaren ihmal edilir hale gelmekte.

Paylaş

Yine erkeklerin diliyle kurulan bir seçim dönemindeyiz. Aslında sadece görünür olan ve “erkek adamın işi olarak görülen” siyasetin kendisinden mi diye sormak lazım kadınların sözünün, dolayısı ile “politik eylem olarak konuşabilme eylemlerinin” (Köker, 2005) dışlandığı? Türkiye’nin sokaklarında, meydanlarında, çeşitli kurumların yönetsel/idari konumlarında ve en nihayetinde medya metinlerinde kadınların sözü egemen cinsiyet rejiminin umduğundan/beklediğinden farklılaştığı ve çoklaştığı andan itibaren ihmal edilir hale gelmekte. Kadınların bu nedenle siyaset alanında eyleyen özne olarak varlığı, siyasal, kültürel ve toplumsal olarak tanımlanmış ve adeta doğal kılınmış annelik miti, başarılı kariyer kadını miti ve güzelliğe ilişkin mitler ekseninde kurulduğu için, yine nesne konumuna indirgenmektedir. Bu noktada Aksu Bora’nın “kadınların ve erkeklerin kamusallıklarının farklı niteliği ile cinsiyetler arasındaki güç eşitsizliği... ilişki(si) nasıl bir ilişkidir?” (2004: 529) sorusunu anımsatmak gerekli. Bu farklı kamusallıklar sürekli tek merkezli konuşmaya yol açmakta, Türkiye’de gerek kamusal gerekse özel alanda kadınlar aleyhine var olan konuşamama ve konuşturulmama, güçsüzleştirilme durumunu da doğal kılmaktadır. Oysa, kadınların her alana, yaşama ilişkin tüm sözlerinin politikaya taşı(n)ması gereklidir. Çünkü, ancak bu şekilde kadınlar, toplumsal yaşamın her alanında inşa eden/üreten özneleri olabilirler. Üstelik, Eser Köker’e göre, politik konuşma bir yurttaşlık pratiği olarak demokratik iyi yaşam tarzının kurucu eylemidir (2005:140) ve müzakereci demokrasi anlayışının temelini oluşturur. Bu bağlamda eğer, kadınların kamusal güçleri erkeklerinki ile eşdeğerde değilse ne olur? İşte Türkiye’de olan: TBMM’de Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun yaşama geçirilememesi, kadın sığınma evlerinin birbiri ardına yerel yönetimler tarafından kapatılması, kapitalizmin yaşadığı krizin bahane edilerek ilk olarak kadın çalışanların işten çıkarılması, ev eksenli ve sigortasız, esnek çalışmanın teşvik edilmesi, kocaların, eski eşlerin veya eski nişanlıların, ağabeylerin ve kardeşlerin “namus” adına bedenlerine sahip olduklarını verili saydıkları kadınları(nı) sokaklarda sanki normal bir şey yapıyorlarmışçasına öldür(üver)meleri, çocuk-kızlara cinsel gereksinimlerini gidermek için tecavüz edilmesi, medya metinlerinde kadın konukların “süs” ya da “kurban” olarak varlığı…bu listeyi uzatmak mümkün. Ancak, son olarak egemen siyasetin aktörlerinden örnek vermeli: Türkiye genelinde yerel seçimlerde AKP il bazında 1, ilçelerde 7, MHP ilçe ve beldelerde 35; CHP 8 ilde, 38 ilçede kadını, belediye başkan adayı olarak gösterdi.

Kadınların siyasetin eyleme alanından eyleyen aktör olarak dışlanmaları, talep eden aktör olarak dışlanmalarını beraberinde getirmemekte. Bu nedenle bu yerel seçimlerde kadın seçmenlerin, yerel yönetime adaylardan taleplerini somutlaştırmaları gerekmekte. Bu talepler neler olabilir? Öncelikle yurttaşı tüketiciye indirgeyen, yerel yönetim hizmetinin de kâr elde edimine dönüştüren yerel yönetim politikalarına karşı durulması/destek verilmesi; yerel yönetimlerin yoksulluk/yoksunluk yardımları adı altında bireylerin karakter aşınmasının ve düşkünleştirilmesinin doğallaştırılması yerine işsiz ve yoksul yurttaşların üretime katılmalarını sağlayacak uygulamaların yaşama geçirilmesinin talep edilmesi; özellikle kadınların çeşitli üretimlerin uygun fiyat politikası ile karşılığını bulacağı kooperatif tarzı üretim olanaklarının yaşama geçirilmesinin talep edilmesi; yerel yönetimlerin kaynaklarının açık ve şeffaf bir şekilde kullanılmasının talep edilmesi; yerel yönetimlerin bütçelemelerinde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme uygulamasına geçilmesinin talep edilmesi; yerel yönetimlerin kentin, ilçenin ve beldenin kamusal mekânlarının düzenlenmesindeki kararlarda tüm ilgili aktörlerin eşit söz hakkıyla eşit katılımın sağlanmasının talep edilmesi; kadın yurttaşı tekrar eve-aileye ve dolayısı ile özel alana “davet eden”, dikiş-nakış, güzel konuşma, temel görgü, yemek yapımı, sağlıklı beden/fitness vb. kurslar yanında/ötesinde çalışma yaşamının/üretim alanlarının gerekli kıldığı yeni donanımlarla (örneğin yeni medya okuryazarlığı, yabancı dil vb.) tanıştıran halk/yetişkin eğitimlerinin yaygınlaştırılmasının talep edilmesi; yerel yönetimlerden yurttaşların kültürel sermayelerinin geliştirilmesine katkıda bulunacak kültürel etkinliklerin ve bu hizmetlerin ücretsiz gerçekleştirilmesini sağlayacak kültür-toplum merkezlerinin kurulmasının talep edilmesi; yerel yönetimlerin tüm ilgili aktörlerinin katılımı üzerinde uzlaşılan, sürdürülebilir yaşam ilkelerini temel alan bir “kent/ilçe/belde kültürünün” yaratılmasının talep edilmesi…

Özlüce dersek, kamusal kaynakları parçalayarak özelleştiren, yurttaşı mal veya hizmetin ücretini öde(yebil)diği takdirde “varsayan” “yönetişim” ve “şirket-belediye” politikasının yerine, sosyal yerel yönetim politikalarına seçmen kadının destek/oy vermesi ve sahip çıkması bu yerel yönetim seçimlerinde talep edilmeli/edilebilir. Bu nedenle, İstanbul’da Beyoğlu ilçesinde Feminist Kolektif’ten Ülfet Taylı’nın, Kadıköy ilçesinde Birlikte Başarabiliriz Platformu’ndan Nursel Sengür’ün ilçe belediye başkanlığı adaylığı ve Bursa’da İkbal Polat’ın Anakent Belediye Başkanlığı için bağımsız adaylığı oldukça önemli.

Ya Ankara’da anakentte ve ilçelerde? Ankara’da kadın yurttaşın sözü/ “politik eylem olarak konuşabilme eylemi” yine erkek egemen siyasetin dili ve öneriler içinde sıkışmış durumda…Bu durumda kadın seçmenin Ankara’da anakent ve ilçelerde yukarıda kısaca sıraladığım toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak taleplerin yaşama geçirilmesi için katılımcı/yurttaş eksenli politika yapacak “erkek adaylardan” yana durması, ama seçim sonrası da bu duruşun gereği taleplerin gerçekleştirilmesi yönünde etik izlemeyi ve toplumsal-siyasi baskıyı da yurttaş sorumluluğu olarak yapması gerekli.

Kaynaklar:
Bora, Aksu (2004) “Kamusal Alan Sahiden ‘Kamusal mı?”, Kamusal Alan, Meral Özbek (Der.) içinde, İstanbul: Hil, 529-538.
Köker, Eser (2005) Kitapta Kurutulmuş Çiçekler ya da Sözlü Kültür Üzerine Düşünmek, Ankara: Dipnot Yayınları.


Mutlu Binark, Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi
ÖNCEKİ HABER

Kadınların yaşam kalitesi iyileşsin

SONRAKİ HABER

Yerel hizmetlerde kadınlar görmezlikten gelinmemeli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa