15 Eylül 2008 01:00

Ülke genelinde görülen eğitim sorunları bölge illerinde kendisini daha bir yakıcı hissettiriyor. Milli Eğitimdeki kadrolaşmadan tutun da öğretmen azlığına kadar en yoğun sorunlar bölge illerinde daha çok yaşanır. Tabii burada diğer yerlerde görülmeyen sorunlar da vardır; anadilde eğitim ihtiyacı, kimi okulların bahçesinin kışla ile ortak olması gibi... Eğitim Sen Tunceli Şube Başkanı Erkan Eslek’le Tunceli’deki eğitimin sorunlarını konuştuk.

Yeni eğitim-öğretim yılına girerken ne tür sorunlarla karşı karşıyasınız?
Hem eğitim sisteminden kaynaklı ülkenin genelinde yaşanan sıkıntılar var, hem de yerel odaklı sıkıntılar. Ülke genelinde yaşanan kadrolaşma, eğitimin özelleştirilmesi, eğitimdeki dinci, gerici, şoven içerik burada da giderek yalgınlaşıyor. Öyle ki ilimizde neredeyse tüm din kültürü öğretmenleri idareci yapıldı. Milli Eğitimin yönetimi tamamen bu kadronun eline geçti. İrticai faaliyetleri yüzünden sürgün gelen bir din kültürü öğretmeni önce fen lisesine idareci yapıldı, ardından da Anadolu öğretmen lisesinin müdürlüğüne getirildi. Diyebiliriz ki son iki üç yıl Mili Eğitimin en faal olduğu konu bu tip idareci atamaları oldu.

Öğretmen kadrosu yeterli mi?
İlde norm kadro açıkları düzenli yürütülmediği için önemli oranda öğretmen ve hizmetli personel açığı var. İlçe okullarının birçoğunda bir ya da iki tane kadrolu öğretmen kalmış durumda. Merkez okullarda şu an sayısal olarak net veriler elimizde yok ama her okulda temel branşların birçoğunda öğretmen yok, yeteneğe dayalı branşlar ise yok denilecek kadar az. Asker ve polis eşi olan öğretmenlerin -öteden beri- Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından imtiyazlı hale getirildiklerini de gözlemlemekteyiz.

Derslik ihtiyacınız ne durumda?
Okulların çoğunda bina ve araç gereç bakımından sorunlar var. Bazı ilçelerde ilköğretim ve lise aynı binada eğitim yapıyor. Okul binaları yeterli derecede onarılmıyor, araç gereç eksiklikleri giderilmiyor. Birçok okulun masa ve sıraları, yazı tahtaları kullanılacak durumda değil. Yine okullara bağlı lojmanlar dökülmek üzere, yıllardır bu binalar onarılmıyor ama lojman yönetmeliği gereği de boş bırakılmıyor.
Bölgedeki savaşın eğitim üzerinde ne gibi etkileri var?
Sadece eğitimi değil bütün bir yaşamı etkiliyor. Buraya ilk geldiğimde çocukların panzerlere, askerlere, silahlara, mayınlara çok alışık olduğunu fark ettim ve bir ülkede çocuklar savaşı bu kadar kanıksamışsa bu sadece eğitimin değil yaşamın kendisindeki travmayı işaret eder.
Tabii savaşı, ölümü bu kadar kanıksamış bir yaşamda, eğitimde de maalesef travmatik bir zeminde dışarıda olandan farklı sorunlar yaşanıyor. Çocuklar daha tepkisel, daha şiddet eğilimli, daha büyük ve daha küçük oluyorlar. Bunu, yaptıkları resimlerde, yazdıkları kompozisyonlarda çok rahat görebiliyorsunuz. Bu anlamda YİBO’lar bu travmanın en yoğun olduğu okullar. Sendikamız bunu defalarca ifade etmesine rağmen bu sorun bir türlü çözülmedi. Örneğin Kırmızı Köprü YİBO’da hâlâ askeri kışla ile okul aynı bahçede, Aktuluk YİBO’nun çevresindeki mayınlı araziler temizlenmedi. Bu koşullarda eğitime devam eden öğrencilere daha özel rehberlik hizmeti verilmesi gerekirken birçok okulda rehber öğretmen yok ve bir rehber öğretmen birden çok okulda görevlendiriliyor.

Son olarak ne söylemek istersiniz?
Buradan öncelikle tüm öğrencilere ve eğitim çalışanlarına başarılı bir eğitim yılı diliyorum. Bu yılın biz eğitim emekçileri için de mücadeleyi yükselttiğimiz bir yıl olması temennisinde bulunmak istiyorum. Nitelikli, kamusal, bilimsel ve anadilde eğitim şiarımızı yükseltelim diyorum. (Tunceli/EVRENSEL)

Dil bilincinde tahribat var

Anadilde eğitime dair çalışmalarınız nelerdir?
Anadille eğitim bütün vatandaşların bilimsel ve demokratik hakkıdır. Anadilde eğitim talebi son yıllarda biraz daha gündemleşen bir talep. Biz de bu konuda daha çok eylem ve etkinlik gerçekleştiriyoruz. Ama özellikle ilimizde anadilde eğitim talebi konusunda eksik kalındığını ifade etmek gerekir. Halk bu konuda çok bilinçli değil. Aslında bundan sonra yapılacak etkinlikler daha çok bilinçlendirme amaçlı olmalıdır. Çünkü ilimizde dil bilinci anlamında ciddi bir tahribat var. Dımılki ve Kurmanci lehçeleri günlük yaşamda bir ihtiyaç olmaktan çıkmış durumda. Özellikle buraya özgü ve Dersim dili, bir iki kuşak sonra ölü diller arasına katılma ihtimali olan bir dil. O yüzden halkta dil bilinci oluşturmak bu dilin devamı için yaşamsal bir önem taşıyor.

Din ve vijdan hürriyeti ihlal ediliyor

Zorunlu din dersleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Zorunlu din dersleri, bildiğiniz gibi 12 Eylül cunta yönetimi tarafından okullara getirilen bir ders ve bütün dinlere eşit durmak şöyle dursun, İslam dini içinde Sünni-Hanefi mezhebi dışında kalan mezhepleri bile dışlayan bir ders.
İnsan hak ve özgürlüklerinden tutun da kişinin din ve vicdan hürriyetini ihlal eden bir ders. Hatta İslam dininin ilkeleriyle de çelişen bir ders. ‘Dinde zorlama olmaz’ ilkesi bile çağımızda zorunlu bir din dersini reddediyor. Dolayısıyla hem din ve vicdan hürriyeti bakımından hem de insan hak ve özgürlüklerden kaynaklı olarak okullarda zorunlu din derslerinin kaldırılması gerekiyor. Okullarda tarih dersleri bünyesinde dinler tarihi dersi bu ihtiyacı karşılayabilir. Tabii bir ihtiyaçsa... Ama onun dışında bir din, -bu hangi din olursa olsun- hiç kimseye zorla öğretilemez, hiç kimsenin zorla bir dine mensup olması istenemez. Okullarda zorunlu din derslerinin kaldırılması çalışmaları daha çok Alevi örgütleri tarafından yapılıyor. Biz daha çok burada pratikte olan şeyleri teşhire dayalı çalışmalar yapıyoruz. Sadece Alevi örgütleri değil diğer kurumlar da zorunlu din derslerinin kaldırılması için çaba sarf etmeli, veliler bu konuda harekete geçirilmelidir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çocukları öğüten çark

Çocukları öğüten çark

Yoksulluğun pençesindeki ailelerin çocukları tüm dünyada acımasızca emek piyasasına çekilirken, Türkiye kapitalizmi bu konuda en önde koşuyor. Çarklar köle koşullarında dönsün diye devlet gücünü seferber etmekten geri durmayan iktidar, milyon milyon işçileştirdiği çocukların da uzun ve ağır çalıştırılmasına, onlarcasının ölüme sürüklenmesine göz yumuyor.

2.3 milyon çocuk MESEM kapsamında günde 8-10 saat çalışıp ustalık belgesi aldı

15-17 yaş grubundaki neredeyse her 4 çocuktan biri çalışma hayatında

71 çocuk 2024'te çalışırken hayatını kaybetti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
16 Şubat 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et