31 Mart 2008 01:00
GÜNÜN YAZILARI
Güney Kıbrısta AKEL Başkanı Dimitri Hristofyasın devlet başkanlığına seçilmesi sonrasında yapılan girişimler, birleşik bir Kıbrıs ihtimalini yeniden gündeme getirmişti. Ama adaya 4 günlük bir ziyarette bulunan Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıtın ziyaretinin son günü yaptığı açıklama, bütün bu girişimlerin boşa olduğunu gösterdi. Çünkü Büyükanıt, Lokmacı kapısı açıldığında TSK geri çekilecek gibi söylemler var... Bu bayrak inecek bu asker gidecek diyenler var... Türk askeri geri çekilecek diye bir şey yok. Anlaşma oldu diye, hiçbir şekilde bulunduğumuz yerden bir adım ger çekilmeyiz diyor.
Bu açıklamadan sonra Talat-Hristofyas görüşmeleri nasıl bir sonuç verebilir, varın siz düşünün!
Peki, AKP Hükümetinin Kıbrısta çözüm için bir adım atacağını umabilir miyiz? O da çok olanaklı görünmüyor. Çünkü AKP de sorunu çözmek için yola çıkanlardan değil. Annan Planına evet denmesinin arkasında bile; Rumlar nasıl olsa hayır diyecek, biz evet deyip diplomatik pozisyonumuzu güçlendirelim uyanıklığı olduğuna bugün şüphe yoktur. Ve zaten bu gerçek ortaya çıktıkça da Talatla Denktaşın, AKP ile askerlerin arasındaki buzlar da erimiştir. Kısacası, Kıbrısta çözümsüzlük, Türkiyenin devlet politikasıdır. Partilerin bu konudaki çatışmaları iç politikaya dönüktür. Çözümün, çözümsüzlük olduğuna dair bir anlaşmazlık yoktur aralarında.
Yaşadığımız dünyada her ülkenin önemli dış ve iç politika sorunları vardır. Siyasi partiler ve hükümetler de halktan oy isterken, bu sorunları çözeceklerine dair vaatlerde bulunurlar ve genellikle de, halkı bu sorunları çözeceğine ikna eden partiler seçimleri kazanırlar. Pek çok başka, hükümetlerin seçimle gelip gittiği ülkelerde normal işleyen bu mekanizma, Türkiyede pek işlemez. Kıbrıs da böyle bir sorundur. Nitekim hiçbir sermaye partisinin vaatleri içinde, Ben Kıbrıs sorununu çözüp ülkenin bir problemi olmaktan çıkaracağım diyen bir çözüm yoktur. Ama en liberallerinin bile gayriresmi tutumu; KKTCyi ebediyen yaşatacağız ya da Yok canım, Kıbrıs Anadolunun güneyden kuşatılmasıdır. Dolayısıyla Kıbrıs sorunu Kıbrıslı Türklerin değil artık Türkiyenin sorunudur. Çözüm de ona göre olmalı diye yeni stratejik yaklaşımlar keşfedilerek önceki bütün çözüm çabaları iptal edilebilir; böyle de olmaktadır.
Kıbrıs davası yarım yüzyılı aşan bir dava. Ne zaman çözüme yaklaşılıyor umudu ortaya çıksa, ya Yunanistandan ya da Türkiyeden birleri bir çöp sokuyor.
1974te adanın ikiye bölünmesinden sonra da, Denktaş ve Türkiyedeki Ecevit, Türkeş, Erbakan, Demirel başta olmak üzere milliyetçiliği kendisine marka yapmış iktidarlar da Kıbrısı tükenmez bir rant konusuna dönüştürdüler. Ama 74 sonrası, Kıbrısın kuzeyi sadece siyasi bir rant konusu olamadı; aynı zamanda, Türkiyenin lağımlarının aktığı bir mezbele, bir çöplük olarak kullanıldı. Daha 1960lardan itibaren Kıbrıs, kontrgerillanın talim merkezi olmuştu. 74 sonrası ise artık bir kontra okuluna dönüştürüldü. Mafya örgütleri Kıbrısı kendi aralarındaki hesaplaşmanın merkezine dönüştürürken; büyük sermaye odakları da karapara aklamalarının ve kayıt dışı bankacılığın merkezi yaptılar. Türkiyenin hükümetleri, 90ların ortasından itibaren kumarhaneleri dolayısıyla kumar mafyasını Kıbrısa yerleştirdi; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti resmen bir bağımsız ülkeye kumar mafyası ihraç etti. Kıbrısta kimi politikacılar ve siyasi çevreler ile Türkiyede kimi legal ve illegal şoven milliyetçi odaklar, sorunun çözülmemesi için ellerindeki her silahı kullandılar.
Genelkurmay Başkanı da; Kıbrıstan askerin çekilmesi için iki tarafın anlaşması yetmez. Anlaşma yapıldı diye Türk Silahlı Kuvvetleri bir adım geri adım atmaz diyerek; Kıbrıs sorununun çözümüne yeni bir şart dayatmıştır. Bu da TSKnın, Kıbrıslıların güvenliği konusunda askerin ikna olması gibi sübjektif bir kriterdir. Bu ise zaten çok hassas bir konu olan Kıbrıs sorununun çözümünü daha da çözümsüzlüğe itecek bir kriterdir. İleride buna Büyükanıt kriteri denmesi de şaşırtıcı olmayacaktır.
Kıbrısta sorunun çözümü, bir hafta öncesine göre daha da zorlaşmıştır. Ve her zaman olduğu gibi, bu yeni kriterin iç ve dış politikada da bir faturası olacaktır. Bu faturanın halka nasıl yansıyacağını, hangi yeni dayatmalar yapılacağını da önümüzdeki günlerde göreceğiz.
İhsan Çaralan
Evrensel'i Takip Et