06 Ocak 2008 00:00

sinop cezaevi

Dağları, denizleri ve ormanlarıyla bir doğa harikası olan Karadeniz’in güzel kenti Sinop deyince ilk akla gelen tarihi cezaevi oluyor. Türkiye’de suç oranının en düşük olduğu illerin başında gelen Sinop’un, cezaeviyle akıllara gelmesi duruma bir espri boyutu katıyor.

Paylaş

Dağları, denizleri ve ormanlarıyla bir doğa harikası olan Karadeniz’in güzel kenti Sinop deyince ilk akla gelen tarihi cezaevi oluyor. Türkiye’de suç oranının en düşük olduğu illerin başında gelen Sinop’un, cezaeviyle akıllara gelmesi duruma bir espri boyutu katıyor. Peki, suç oranının en düşük olduğu sessiz, huzurlu, doğa harikası Sinop’un cezaeviyle anılmasının sebebi nedir? Daha doğrusu Sinop Cezaevi’ni bu kadar meşhur kılan nedir? Bu soruların cevabını vermeye çalışacağız.

Tarihi özelliği
Sinop Cezaevi’nin kaleleri ilk defa MÖ 2000’de yaşayan yerli kavim Gaşkalılar zamanında yapılmış, Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklular’a da ev sahipliği yapmış olan kaleler Osmanlılar devrinde büyütülerek onarılmış. İç Kale adı verilen hapishanenin bulunduğu alan ise 3 Ekim 1214 yılında Sinop’u ele geçiren Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus tarafından, ana kalenin kuzeyden güneye inen dik bir surla kesilmesi ile meydana getirilmiş. Surlar ve kalenin yapım şekli buranın hapishane olarak kullanıldığına ilişkin kanıtlar veriyor. Karadeniz’in hırçın dalgalarına karşı binlerce yıldır ayakta kalan kalelerin inşacılarına hayran kalmamak elde değil. Uzun dönemler cezaevi olarak kullanılan Sinop Tarihi Cezaevi 1996 yılında Kültür Bakanlığı’na devredilerek müzeye çevrildi.

Firarın en zor olduğu cezaevi
Sinop Cezaevi’nden şimdiye kadar üç kişi firar edebilmiş. Firar edenler üzerine Sinop’ta türlü türlü hikayeler anlatılır. Kaçmayı başaranlardan biri idamlık bir mahkum olan Amasyalı Emin Aladağ’dır. Ayakkabısında getirdiği küçük bir demir testereyle kaçmayı başarmış. Cezaevinin kalelerinden denize atlayıp üç gün denizde yüzdükten sonra karaya çıkabilmiş. Dinlenmek için yanlışlıkla bir polisin evini seçince yakalanıyor tabii. Emin Aladağ yakalanıyor ama daha sonra 1987 affından yararlanarak salıveriliyor. Yani anlayacağınız firarı gerçekleştirmeseydi idam edilecekti Emin Aladağ. Bir başka mahkum da pislikleri denize dökülen bir lağımdan kaçmayı başarmış. Yüksek kaleler ve geniş güvenlik önlemiyle çevrili Sinop Cezaevi’nden kaçmayı başaranlardan biri de Türkiye Komünist Partisi’nin kurucusu Mustafa Suphi’dir. Disipliniyle meşhur cezaevinden başka da firar etmeyi başaran olmamış.

Sürgünlerin ve ünlülerin cezaevi
Bir sürgün cezaevi olan Tarihi Sinop Cezaevi’ni bu kadar bilinir kılan, ünlü isimlere ev sahipliği yapmış olmasıdır. Bu ünlü isimlerden bazıları: Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Refii Cevat, Hüseyin Hilmi, Burhan Felek, Osman Cemal Kaygılı, Celal Zühtü Benneci, Sebahattin Ali, Kerim Korcan, Osman Deniz, Zekeriya Sertel. Nazım Hikmet ve Necip Fazıl’ın da Sinop Cezaevi’nde kaldığı söylenmekle birlikte bu konuda kesin bir belge yoktur. Cezaevinin üçüncü kısım üçüncü kattaki hücrelerin birinde yatmıştır Sabahattin Ali. Koğuş camından dışarıya baktığımızda masmavi gökyüzünü görürüz, az hemen ilerisinde de deniz vardır ama kale surlarından dolayı deniz görünmemektedir. Hal böyle olunca Sabahattin Ali’ye de Aldırma Gönül şiirini yazmak kalıyor.

Görmesen bile denizi,
Yukarıya çevir gözü:
Deniz gibidir gökyüzü;
Aldırma gönül, aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar;
Seni bu sesler oyalar,
Aldırma gönül, aldırma
Sabahattin Ali’nin Aldırma Gönül şiiri müze yönetimi tarafından şimdi, yattığı koğuşa asılmıştır.

Çocuk ıslah ve kadınlar koğuşu
Tek kısımdan oluşan cezaevine daha sonra iki kısım daha ekleniyor, böylelikle kadınlar ve çocuklar da Sinop Cezaevi’ne alınmaya başlıyor. Şimdi boş olan koğuşları, hücreleri gezdiğinizde heyecanlanmamanız mümkün değil. Her şey olduğu gibi bırakılmış. Küçük, karanlık çocuk hücreleri (Sadece uzanabilecekleri uzunlukta). Koğuşun içinde bir de küçücük bir tuvalet var. Boş koğuşların demir kapısından tutup bir an gözlerinizi kapattığınızda içinizi hemen bir ürperti kaplıyor.
Kendinizi onların yerine koyuyorsunuz ve o an hücrelere dakikalarca bakakalıyorsunuz. Kim bilir niçin bu hücrelere mahkum olmuşlardı, kim bilir ne kadar pişmanlıklar yaşadılar, kim bilir nelerin hayalini kurdular bu hücrelerde.
Kendi adıma konuşmam gerekirse beni en çok çocuk hücreleri etkiledi. Kadınlar koğuşu da diğer koğuşlardan pek farklı değil, eski gardiyan, çoğu kadının kocasını kestiği için cezaevine düştüğünü söylüyor!!

Sinop ve cezaevi
Küçük, şirin kendi halinde olan Karadeniz kenti Sinop, işsizlik yüzünden dışarıya en çok göç veren illerin başında geliyor (büyük kentlerde çok defa Sinop Mahallesi diye duymuşuzdur).
Dolayısıyla pek bir gelirinin olduğu söylenemez. Sinop Üniversitesi’nin açılmasıyla esnafın yüzü biraz gülmeye başladı. Bunun haricinde bir de çat pat balıkçılık ve hayvancılığı var. Hal böyle olunca Tarihi Sinop Cezaevi’nin rolü değişiyor.
Çünkü her yıl binlerce yerli ve yabancı ziyaretçinin akınına uğrayan cezaevi, Sinoplular için bir geçim kaynağı oluyor. Böyle tarihi, gösterişli bir cezaevi, filmcilerin gözünden de kaçmıyor elbet.
Sinema ve dizi filmlerine de ev sahipliği yapan cezaevi, Sinopluların yüzünü güldürüyor.
Cahit Çeçen
Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Ankara Diyarakır’a taşındı

SONRAKİ HABER

madencinin feneri hâlâ aydınlatıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa