1 Şubat 2007 01:00

İnsan hakları, iki temel güç tarafından korunur. İlki hukuksal korumadır. Diğeri, demokratik kamuoyunun korumasıdır. Hukuk yoluyla insan haklarının korunabilmesi için, hukukun üstünlüğü ilkesinin o ülkede geçerli olması zorunludur. Bağımsız ve tarafsız yargı yapılanması; maddi yasalar ve usul yasalarının insan hakları hukukuna dayalı olması gibi…
Demokratik kamuoyu koruması da haklarının ve özgürlüklerinin bilincinde olan bireylerin oluşturdukları kamuoyları tarafından, (ister o ülkenin iç kamuoyu, isterse evrensel ölçekte oluşmuş kamuoyu olsun) koruması olarak belirtilebilir.
İnsan hakları savunucuları insan haklarını bilgiye dayalı olarak kavrayan insanlardır. İnsan hakları örgütlerini de insan haklarını ve özgürlüklerini daha iyi korumak ve geliştirmek için kurmuşlardır. Bütün otoriter sistemlerde insan hakları savunucularının başları beladadır. Öldürmeler, işkenceler ve yargı baskıları, hapisler, onlar için uygulanır. Bu deneyimden hareketle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Aralık 1998 tarihinde, “Evrensel Olarak Tanınan İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması ve Geliştirilmesinde Toplumsal Kuruluşların, Grupların ve Bireylerin Hakları ve Sorumlulukları Üzerine Bildirge”yi kabul etmiştir.
Bildirgenin 12. maddesinde, “Devlet yetkililerinin insan hakları ihlallerine karşı etkinliklere katılan kişi veya toplulukları, şiddet, tehdit, misilleme, ayrımcılık, baskı ve keyfi hareketlere karşı korumak için gerekli önlemleri” alacağı hüküm altına alınmıştır.
Gelin görün ki, Türkiye, insan hakları savunucuların çalışmaları nedeniyle olağanüstü baskılarla karşılaştığı bir ülke durumundadır. İHD’nin yönetici ve üyelerine yönelik, geçmişten bu yana sürdürülen, öldürme, tehdit, gözaltına alma, derneğin kapatılması, tutuklamalar, işkenceler ve yargı aracılığı ile baskı altında tutma politikaları değişmemiştir. Geçen hafta 26 Ocak 2007 günü, İHD Genel Merkezi yöneticileri ve şube başkanları Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilciği’ne bir yürüyüş düzenlediler. Amaçları BM İnsan Hakları Savunucuları Özel Raportörü Hina Jilani’ye İHD yönetici ve üyeleri üzerindeki baskıları gösterir bir dosyayı sunmaktı. Etkinliği gerçekleştirdiler. 2004 yılı itibariyle İHD’liler hakkında 800’ün üzerinde dava vardı. Bakın son 5-6 yılda olanların bazılarına:
Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında 2002 yılından bu yana 63 soruşturma ve 19 dava açılmış. Bir konuşması nedeniyle TCK’nun 220/8. maddeden 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Genel Merkez Yöneticisi Rıdvan Kızgın hakkında 2001 yılında 19 soruşturma, 2002 yılında 33 soruşturma, 2003 yılında 27 soruşturma, 2004 yılında 7 soruşturma, 2005 yılında 7 soruşturma açılmıştır. Toplam 51 dava açılmıştır. Beş dava mahkumiyet, 26 dava beraatla sonuçlanmıştır. Rıdvan Kızgın, İHD’nin bir başka yöneticisi, İHD İstanbul eski şube başkanlarından ve genel başkan yardımcılarından Kiraz Biçici ile birlikte 2003 yılında yaptıkları konuşma nedeniyle TCK’nun 159. maddesine göre 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmıştır.
İstanbul Şube Başkanı Hürriyet Şener hakkında 1 Eylül Barış Günü düzenlenen mitingde atılan sloganlar nedeniyle dava açılmıştır.
İstanbul Şube eski Başkanı Eren Keskin hakkında, Kartal Asliye Ceza Mahkemesi 301. maddeden 10 ay hapis cezası verdi.
İzmir Şubesi eski Başkanı Mustafa Rollas hakkında 2004/2005 döneminde 12 dava açılmıştır.
Mardin şube yöneticileri Erdal Kuzu ve Hüseyin Cangir jandarma tarafından işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldılar. Her iki yönetici hakkında 2005 yılındaki bir miting nedeniyle soruşturma açıldı. Erdal Kuzu hakkında 8 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın öldürülmesinin yıldönümünde gerçekleştirilen etkinlik nedeniyle soruşturma açıldı. Korucularla ilgili yaptıkları basın açıklaması nedeniyle Erdal Kuzu ve Hüseyin Cangir hakkında soruşturma açıldı.
Adana şubesi yöneticileri Ethem Açıkalın, Mustafa Bağçiçek ve Hüseyin Beyaz hakkında dava açıldı. Siirt Şube Başkanı Vetha Aydın hakkında 1 Eylül 2004 Barış Günü nedeniyle dava açıldı ve ceza verildi.
Batman Şube Başkanı Saadet Becerikli ve yöneticilerden Bengi Yıldız hakkında iki ayrı dava açıldı. Saadet Becerikli hakkında ayrıca TCK’nun 301. maddesinden 3 ayrı soruşturma açıldı. Aynı şubeden Ferhat Bayındır ve Nazif Akar hakkında iki ayrı dava açıldı.
İnsan hakları savunucularını baskı altında tutarak ve cezalandırarak, insan hakları nasıl korunur?
Hüsnü Öndül

Evrensel'i Takip Et