Şiddet sorununu gündem etmeyen kapımızı çalamadı
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’nin yürüttüğü çalışmalardan dolayı genelde sokakta oluyoruz. Seçim sürecinde de çeşitli eylem ve etkinlikler yaptık. Her vesileyle politik meselelerin tartışıldığı böylesi bir dönemde haliyle daha çok kadınla yüz yüze gelme olanağı da bulduk.
Adile DOĞAN
Seçim çalışmaları başladığında bütün partiler sokağa çıktı, çalışma yaptı. En önemlisi yine hemen her partide kadınlar en önde çalışma yürüttüler. Hangi partinin kadınlara ne dediğinden ziyade ben sizlerle biraz Esenyalılı kadınların beklentilerini, umutlarını, umutsuzluklarını paylaşmak istiyorum.
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’nin yürüttüğü çalışmalardan dolayı genelde sokakta oluyoruz. Seçim sürecinde de çeşitli eylem ve etkinlikler yaptık. Her vesileyle politik meselelerin tartışıldığı böylesi bir dönemde haliyle daha çok kadınla yüz yüze gelme olanağı da bulduk.
Bu kapıların ardında bir işçi kadın aynen şunları söylüyordu bizlere “Yok kardeşim ben hiç kimseye inanmıyorum!” Tabi “Neden?” diye soramıyoruz. Çünkü seçim kampanyası boyunca kadınlar öldürülmeye, şiddete uğramaya devam etmiş. Bir köyde 8 yaşında bir çocuğa yıllarca bütün köy tarafından tecavüz edilmiş ama bu ülkede kıyamet kopmamış, seçim kampanyası bol vaatlerle devam etmiş. “Bizi seçin, biz size şunu şunu yapacağız” diyenler bu olayı kınamamış bile. Hatta kız suçlanmış, sessizliklerini devam ettirmişler.
“Ben yıllarca kocamdan şiddet gördüm, kaçtım, saklandım. Çocuklarım okullarından uzun süre ayrı kaldı. Yeri geldi aç kaldım. Elimde 5 tane darp raporu olmasına rağmen hakimin barışma ihtimaline karşı bizi boşamamasını yaşamış bir kadınım. Bunların en iyisi de en kötüsü de benim sorunuma değinmiyor.” Kapı arasından “Kimseye inanmıyorum” diyen bu kadın arkadaşımıza “Neden?” diye soramamamızın sebebi tam da bu cümleler. Kadınlar doğrudan kendi sorunlarını ve taleplerini ele alan bir seçim kampanyası yürütülebileceğine bile inanmıyorlardı.
Seçim çalışmaları başladığından kapılarımız, çeşitli partilerin temsilcisi olan kadınlar tarafından çalındı. “Size falanca partinin selamını getirdik, oylarınıza talibiz” diyenlere dernekteki kadınlar hemen sorunlarını anlattılar. Asgari ücretten, işsizlikten tutun da mahallede olmayan parka kadar bütün dertlerini bir çırpıda sayıverdi kadınlar.
Dernekte bir sohbet sırasında arkadaşlarımızdan biri “Kapıya geldiler, bütün sorunlarımdan bahsettim” diyor, diğeri soruyor yarı espiriyle “Kocanın seni dövdüğünü de söyledin mi?” O da “Aman boş ver onların çok da umurundaydı sanki kadınların yediği dayak” diyor. Şunu anlıyoruz ki; bazılarımız kadına yönelik şiddetin son bulmasını talep etmekten, istemekten bile vazgeçmiş.
Buna benzer birçok sorun, dert var. Kadınların bu dönemde dertlerinin deşildiğini ancak yine sorunlarıyla ortada bırakıldığını gördük. Acısını ise biz kadınlar yaşamaya devam ediyoruz. En somut örneği Cansu Kaya kız kardeşimiz.
Bu tartışmaların ışığında parlamentoda kadın vekillerin sayısının artmış olması önemli ama yaşanan bunca sorunun hepsini çözer mi bilinmez. Bilinen bir şey var ki bu sorunlar kadınların eşitlik talebiyle bir araya gelmesi ve mücadele etmesiyle çözüm bulur. Artık erkekleri müebbet hapis cezaları da caydıramayacak gibi görünüyor. Eskiden erkekler “Seni öldürürüm, gider iki yıl yatarım” derdi; şimdi de “Seni öldürür gider, ömür boyu yatarım” diyor. Bence artık cezaevi ya da kaç yıl yatacağı da erkek şiddetini durdurmuyor. Neden mi? Çünkü devlet erkek egemen bir zihniyetle yönetiliyor. Buradan cesaret alanlar da bunun gereğini yapıyor. Bunun çözümü de belki klasik bir söz olacak ama yine de söyleyeyim; kadınların eşitlik talebinin yanı sıra “Erkek adalet değil, gerçek adalet” için hayatın her alanında mücadele etmek. Biz kadınlar bunun için bir yola girdik, “Şiddete dur demeye niyeti olmayana oy yok” dedik, kadınların eşitlik talebine kulak vermeyen kapımızı çalmasın dedik. Bu yolun sonu kazanım olacak, biliyoruz. Çünkü şimdiden kazanmaya başladık.