Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
30 Ağustos 2015 05:40

İskender ÖZSOY

Türkiye’nin tanık olduğu göç dalgalarından en önemlisi, etkileri bugün de devam eden mübadeledir.

Türkiye’yle Yunanistan arasında 30 Ocak 1923’te imzalanan protokolle Türkiye’deki Ortodoks Rumlarla Yunanistan’daki Müslümanların zorunlu göçü öngörüldü.

Sözleşmenin imzalanmasından sonra Yunanistan’a yaklaşık 1 milyon 200 bin Ortodoks Rum gitti, yaklaşık 500 bin Müslüman da geldi.

Balkan Savaşı’yla sözleşmenin imzalanması arasındaki 11 yılda Yunanistan’ı terk eden Müslümanlarla Yunan ordusunun 1922 yenilgisi sonrası Türkiye’yi terk eden Rumlar da mübadele kapsamına alınınca her iki ülkeden iki milyonu aşkın insan mübadil sayıldı.

Din temelli sözleşmenin birinci maddesi “Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiçbiri, Türk Hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye, Yunan Hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecektir.” diyordu.

Dünya tarihinde ilk kez uluslararası bir sözleşme imzalanmış zorunlu göç konusunda. Hem de kimseye sormadan, “Gitmek istiyor musunuz?” diye.

93. yılın eşiğindeki mübadelenin kısaca özeti böyle.

Mübadillere bir daha asla “memleket”lerine dönememe, yerleşememe yasağı, hatta cezası getiren sözleşme tarih sayfalarına bir “acı” olarak geçti.

Bunlar, mübadelenin kâğıt üstündeki gerçekleri.

Mübadelenin bir de insan odaklı tarafı var ki, o tarafta dram var,  orada ve burada yaşanan sıkıntılar, çileler, ölümler, hastalıklar, özlemler, acılar var; iskân edildikleri yerlerde “yerli” halkla uyum sorunu var, horlanmalar, ötekileştirmeler var.

ÖTEKİLEŞTİRME SORUNU

Yunanistan’dan gelen 500 bin civarındaki mübadil, geride ülke tarihinin yanı sıra aile tarihleriyle kişisel tarihlerini de bıraktı.
Mübadiller bir gece yarısı kandilleri dahi söndürmeye fırsat bulamadan; anne babalarının mezarı başında son kez dua edemeden yola çıkarıldıklarında özlemlerin acısını yaşamaya başladılar. 

Bu özlem; eve, bahçesindeki kiraz ağacına, dağ taşa, toprağa, hatta gölgesinde yatılan ağaca özlemdi ve katlanarak büyüdü yıllarca birinci kuşağın yüreklerinde.

Bir de “ötekileştirme”yle sınavı var mübadillerin.

 “Memleket”lerinden koparılan yorgun ve öksüz çocukların yerleştirildikleri yerlerde karşılaştıkları en önemli sorun, bugün belki de nefret suçu sayılması gereken aşağılanma, ötekileştirmeydi.

Türkiye’de mübadillere gâvur, yarım gâvur, gâvur tohumu, biberci, tarhanacı, macır, bitli macır denildi.

Macır (muhacir) genel adlandırmayken mübadillere iskân edildikleri yerlere göre çeşitli adlar takıldı.

Örneğin İstanbul’un Tuzla ilçesindeki Kılkış mübadillerine kahvaltıda çay değil, tarhana çorbası içtikleri için “ tarhanacı”; Mudanya’da, Darıca’da, Gemlik’te, Ayvalık’ta ana dilleri Yunanca olan Girit mübadillerine de “gâvur, yarım gâvur” denildi. Bazı yerlerde de Girit mübadilleri için “gâvurlar gitti, gâvurlar geldi” denilmiş.

Bir değişik yaftalama da Vodina (Edessa) mübadilleri içindi. 

Vodina’nın bazı köylerinden gelenlere de, memleketlerinde geçim kaynakları bibercilik olduğu için “biberci” yaftası takıldı.

‘PATRİYOTLAR GELİYOR’

Peki, Nasliç ve Grebene’den gelip ağırlıklı olarak İstanbul’un Silivri, Büyükçekmece, Çatalca ilçeleriyle Eskişehir, Isparta, Bursa ve Aydın’ın ilçe ve köylerine yerleştirilen Patriyotlara karşı takınılan tavıra ne demeli?

Ana dilleri Yunanca olan Patriyotlar’a da yarım gâvur denildi.

Bu aşağılama yetmezmiş gibi Silivri’de “yerli” anneler yaramazlık yapan çocuklarını “Patriyotlar geliyor.” diye korkuttu.
…………
Mübadiller “insan ziyanlığı” deyimini çok sık kullanır.
Bu deyimin derin manasını onlardan başka kim bilebilir ki?
Ne ziyanlıktır mübadele; ne kıyımdır.
Sadece bizim için mi?
Hayır elbette.
Rumlar için de -belki daha fazlasıyla- mübadele insan ziyanlığıdır.  
Mübadele, bir başka deyişle “Küçük Asya felaketi” Rumlar için daha büyük bir dramdı.
Yunanistan yerli ahalisi Türkiyeli Rumları çok zor kabul etti. 
Türkiye’den giden Rumlara Yunanistan’da genellikle tek bir ad takıldı:
Türkosporos, yani Türk dölü.
Bir de “Temiz.”
Temiz; genel anlamıyla “vesikalı.” 
Onlar dramı yokluğu yoksulluğu daha çok yaşadı.
 ……….

Bugün Türkiye’de tarihin tanığı birinci kuşak mübadil sayısı kadar az ki.
Cumhuriyetin yapı taşları arasında önemli yeri olan birinci kuşak mübadilleri saygıyla anıyorum.
……..

Evrensel'i Takip Et