05 Eylül 2015 10:38

Barış Hemen Şimdi

Bugün kiminle konuşsak, nasılsın diye sorsak mevzu dönüp dolaşıp memleketin ahvali konusuna geliyor ve yukarda yazdığımız sözler hemen herkesin ortaklaştığı bir duygu biçimini almış durumda. Güzel günlere yaklaştığımızı düşündüğümüz zamanları yaşarken her yerin savaş alanına çevrilmesi herkesi etkilediği gibi biz kadınları daha da derinden etkiledi.

Paylaş

"Oğlum benim vatanımdır"

"Çözüm çözüm diyenler ne oldu da şimdi sonuna kadar savaş diyorlar"

"Şehitlik sizin dediğiniz gibi çok güzel olsaydı onu da bize bırakmazdınız"

"Onlarca koruma ve zırhlı araçlarla gezip, şehit olmak istiyorum diye bir şey yok; o zaman siz gidin savaşın"

“Bu bizim savaşımız değil!”

“Barış Hemen Şimdi!”

Bugün kiminle konuşsak, nasılsın diye sorsak mevzu dönüp dolaşıp memleketin ahvali konusuna geliyor ve yukarda yazdığımız sözler hemen herkesin ortaklaştığı bir duygu biçimini almış durumda. Güzel günlere yaklaştığımızı düşündüğümüz zamanları yaşarken her yerin savaş alanına çevrilmesi herkesi etkilediği gibi biz kadınları daha da derinden etkiledi. Çünkü kendi savaşları için cepheye bizim çocuklarımızı istiyorlar. Kendi çocukları yaşasın diye emekçilerin, yoksul halkın çocuklarını ölüme gönderenlere biz kadınların diyeceği var elbette;

Biz çocuklarımızı sizin saraylarınızı korusun diye doğurmadık.

Biz çocuklarımızı sizin iktidarınız devam etsin, iki oy fazla çıksın diye doğurmadık.

Biz çocuklarımızı kardeş kanı akıtsın diye doğurmadık.

Biz çocuklarımızı sizin çocuklar gemicikler, hanlar, hamamlar şirketler yönetirken vergisini ödediği bir kör kurşuna siper olsun diye doğurmadık.

Milli irade diyenler, sandıktan çıkan halkın iradesine saygı duymak bir yana, iktidar uğruna memleketi ateş topuna çevirmekten çekinmediler. Halkların eşit özgür ve gönüllü birlikte yaşama, demokrasi ve özgürlük isteğine gazla, silahla, ölümle karşılık verdiler. Irksal, mezhepsel kamplaşma yaratarak halkları birbirine kırdırmaya son hız devam ediyorlar.

Çalıştığımız işyerinde işçi arkadaşlarımızla sohbetlerimizde bu kamplaşma kendini göstermekte. Dün işçilerin ekonomik ve sınıfsal sorunlarını konuşurken bugün  savaşı, milliyetçiliği, ırkçılığı  ölümleri, şehitliği konuşur olduk. Şehitliği kutsayanlar ise sırça saraylarında lüks yaşamlarına devam ediyorlar.

Bütün bu yaşananların sebebi, suçlarını örtbas etmek, demokrasi ve özgürlük isteyen bunun için mücadele eden halkların mücadelesini engellemek. Bütün savaş yöntemlerini deniyorlar ve bu savaşın devam edeceğini bitmeyeceğini söylüyorlar.

Oysa bizler barış ve huzur istiyoruz; asker, polis, gerilla hiçbir gencin ölmesini istemiyoruz.

Konuştuğumuz işçi kadınların hemen hepsi bu çatışmaların biran önce bitmesini ve barışın sağlanmasını istediğini belirterek böylesi karanlık bir ortamda oğullarını askere göndermeyi düşünmediklerini, eğitim durumlarını uzattırıp bunu erteleme yolunu seçtiklerini söylüyorlar. Ayrıca parası olanların bedel parası ödeyip askere gitmediğini, yoksulların bu parayı bulamadığını ve  bulmasının da mümkün olmadığını ve şehit cenazelerinin hep yoksul evlerinin önünden kalktığını belirterek bu adaletsizliğe tepki gösteriyorlar. Bu gerilimin artmasının bir diğer sebebinin de 7 Haziran seçim sonuçlarını beğenmeyen cumhurbaşkanının hem kendisine oy vermeyen Kürtleri cezalandırmak hem de ülkedeki diğer halklara "bizi seçmezseniz bu savaş, bu ölümler, bu gerilim devam eder” korkusunu yaymaktır. Ancak kadınlar şunun da altını kesinlikle çiziyorlar ki; bizler ne özgürlük ve demokrasi talebimizden, ne de çocuklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Bu savaşı size yaptırmayacağız ve bu savaşın öznesi olmayacağız.

Barışı istiyoruz ve barışı mutlaka getireceğiz el ele, hep birlikte...

Olcay ÖZAK / Sultangazi-İSTANBUL

ÖNCEKİ HABER

Siyasi tutuklulara 'cenazelerinizi annelerinize göndereceğiz' tehdidi

SONRAKİ HABER

Karaçoban'da 4 tutuklama

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa