27 Ekim 2015 00:57

Şükran DOĞAN*

Bu yazıyı yazmaya oturduğumda saydım, yaşadığımız katliamın üzerinden 13 gün geçmiş. Oysa o günü yaşayanlara hâlâ dün gibi. Katliam günü tanıklığına dair yazılar yazıldı, sosyal medyada fazlasıyla görüntü yayımlandı. Henüz yazılmayanlar, henüz görülmeyenler de var. Yazmak çok zor. Ama unutulmaz sanılan anlar silinebiliyor hafızadan yavaş yavaş.  Zor da olsa yazmak gerek, unutulmasın diye.

Katliam alanını, patlamadan bir süre sonra gördüm. Orada bulunan arkadaşlarımı da, yaralıları da. Katliam sonrası alana dair çok şey yazıldı, görüldü.  Bir de sonrası var… Yaralılarımızı, ölülerimizi aradığımız 30 saat. Ölülerimizi  saydığımız, telefonlarla arkadaş, sendikacı, tanıdık, dost, yoldaş isimlerinin arka arkaya bildirildiği saatler. Öldüğü bilinen ama  bulunamayan arkadaşların fotoğraflarının telefonlarla hastanelere gönderildiği saatler. Değişik illerden gelen onlarca telefona yanıt verilen, yaralıların yoğun bakımda olmamasından mutlu olunan saatler.

Her dakika acı ile geçerken, acıyı dayanılır kılan bir yanıyla katliamcılara duyulan öfke ve hesap sorma isteği ise diğer yanı o günden beri süren yardımlaşma ve dayanışma.

HASTANE BAHÇELERİNDE DOSTLUK

Katliamın üzerinden birkaç saat geçmiş, Emek Partisinin içi ve bina önü kalabalık. Ağlama sesleri ile sloganlar bir arada. Bir ara gençlerden biri para veriyor elime, aralarında toplamışlar. Başka bir arkadaş lazım olur diye bir miktar para bırakıyor. Kriz masasında gençler, hastane hastane yaralı listesi tutuyor. Oysa hepsi az önce katliam alanındaydı. Kimi annesini, kimi babasını, kimi kardeşini, arkadaşını aramıştı ölenlerin arasında. Çok daha kalabalık gruplar ise hastanelere dağılmış. Hastane bahçeleri o gün bugün dayanışmanın, dostluğun, yoldaşlığın yeniden örgütlendiği yerler oldu. Onlarca hastaneye dağılan yaralıların tespit edilmesi, ailelerine bilgi verilmesi, kaybedilenlerin tespit edilmesi, hep bu dayanışma ile hızlandırıldı.

Hastane bahçelerine kurulan kriz masalarına vatandaşlardan akla gelebilecek her türlü yardım yağdı. İlk günden itibaren neredeyse hiçbir konuda yokluk çekilmedi. İlk gecenin soğuğuna battaniye yağdı. Yağmur yağınca ıslanan çorapları değiştirmek için çoraplar geldi. Mahallelerde yemekler yapıldı, getirildi. İhtiyaç olduğunda tekerlekli sandalyenin, koltuk değneğinin bulunmasının süresi 5-10 dakikayı geçmedi. Kriz masaları ve birçok ilden gelen desteklerle maddi sorunlar çözüldü.

BAŞKASININ YARASINI SARMAK

Yaralılar, kendi yarasını unutup arkadaşının durumuna üzüldü, yaralı yakınları, aynı odada yatanlar birbirine yardım etti, moral verdi, taburcu olanlar yolcu edildi. Kimi sloganlarla çıktı hastaneden, bahçedekilerin alkışları yükseldi.
‘Akrabalıktan, kan bağından çok ortak kader bağlayıcıymış’ diyerek herkes birbirine yardımcı oldu, hoşgörülü davrandı. Tanımadığı yaralıya, kaybettiklerimize ağladı.
Bazen girmek istemedik yaralı odalarına arkadaşlarının öldüğünü söylememek için, onlar hep sordular yine de. Beceriksiz yalanlar söyledik, gözlerimizi kaçırarak.
Yaralısı iyileşenler, diğer hastanelerdekileri ziyaret etti. İhtiyaç olur diye verilen maddi destekler yastık altlarında saklandı, harcanmadı. Geri vermek için yalvaran yaralılarımız da oldu, ‘Daha kötü durumda olana verin’ diye kızanlar da. Kendi çocuğu yaralıyken başkalarına ihtiyaç olur diye katkı sunanlar da. Televizyonlardan görüp, ‘Yapacak bir şeyim yok maddi destek sunayım’ diyenler koştu hastanelere. O gün alanda olmayan, katliamı duyup yardımım dokunur diye hastanelere koşanlar ve günler boyu oralarda bekleyenler hiç de az değildi. Hastane kapılarına ‘Evimiz size açık’ diye yazarak ev adreslerini telefon numaralarını bırakanları da unutamayız. Çankaya ve Yenimahalle Belediyelerinin desteğini anmamak haksızlık olur.

GENÇLER ÖRNEK OLDU

Hiç kimseye haksızlık olsun istemem ama gençlerin çalışmasını özel olarak anmam gerek.  Katliamın içinden çıkanlar olarak günlerce uykusuz, yorgun, ‘of demeden’ her yere koştular.  Yaralı gençlere moral vermek için her yolu denediler. Genç yaralıların arkadaşları geldiler memleketlerinden, gelemeyen arkadaşlarının mektupları, mesajları ve fotoğraflarıyla birlikte. Çorum’dan liseliler para toplayarak iki arkadaşlarını gönderdiler, sınıf arkadaşlarının yanına.Yurt dışından birçok ülkeden yaptıkları eylemlerin fotoğraflarını göndererek moral verdiler hiç tanımadıkları yoldaşlarına.

HİÇBİRİNİ UNUTMAYACAĞIZ

Bizi ayakta tutan, daha da bilenmemize vesile olan, acılarımızı dayanılır kılan dayanışmaları unutmayacağız, çoğaltacağız. Katliamın ilk gününden itibaren ziyaretimize gelen dostlarımızı da unutmayacağız. Halen sürüyor karşılıklı taziye, dayanışma ziyaretleri.
Katliamı yapanları, katliama yol verenleri unutmayacağız. Başka unutmayacaklarımız da var. Ne adli tıbba, ne hastanelere bugüne kadar bir bardak çay, bir tas su göndermeyen AKP’li belediyeleri unutmayacağız.
Sağlık Bakanlığının ölü ve yaralı sayılarımızı günlerce açıklayamamasını da. Katillerin elini kolunu sallayarak içimize kadar gelmelerine seyirci kalanları, destekleyenleri de. Ambulansları geç bırakanları, yaralılarımıza gaz sıkanları, sıktıranları da. Unutmayacağız.

* EMEP Genel Başkan Yardımcısı

Evrensel'i Takip Et