11 Aralık 2015 01:52

Muzaffer ÖZKURT
Bursa 

“Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek.” Kristal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Şişecam’da işten atmalardan, sözleşmelere ve sendika yönetiminin belirlenmesine kadar her konuda bu anlayışla hareket ediliyor. Bursa Yenişehir’de bulunan Anadolu Cam ve Trakya Cam fabrikasınde çalışan işçilerin anlattıkları, bu “sıtmaya razı etme” anlayışının acı sonuçlarına işaret ediyor. İşçi kendi örgütlülüğüne ve sendikasına güvenemez hale gelirken, sendikacılar kendi yerini korumak için patron ne derse onu yapıyor. Sonuçta mücadeleci bir geleneğin olduğu Şişecam’a bağlı fabrikalarda “patronun dediğinin olduğu” bir düzen hızla yerleşiyor. 

DİRENEN İŞÇİLERİ KÖTÜLEDİLER 

Mersin’de yaşanan işçi kıyımı ve buna karşı başlayan direniş Yenişehir’deki fabrikalarda da gündem olmuş. Ancak sendikacıların müdahalesi, Mersin işçilerle dayanışmayı değil, verilen mücadeleyi yalnızlaştırmayı getirmiş. 

Bursa’daki işçiler, Mersin’deki gelişmeleri, neler olup bittiğini sorduklarında sendikacıların “300-400 kişinin atılacağını” söyleyerek, “Biz olmasaydık daha kötü olacaktı” dediğini aktardılar. İşçiler, “İşten atmaların engellenmesine yönelik bir açıklama yapılmadı. Direniş konuşulduğunda da ‘Onlar işverenden altın aldılar’ diye direnişteki arkadaşları kötülediler. İşçilerin geneli de bu nedenlerden dolayı bu konunun üzerinde durmuyor” dedi.

Ücretlerle ilgili tartışmalarda da aynı yöntem izleniyor. Bursa’da tekstil, metal ve diğer sektörlerle karşılaştırıldığında Şişecam işçilerinin daha iyi ücret aldığını, sendikacıların da her seferinde bunu önlerine getirdiğini belirten bir işçi, şunları söyledi: “Genel başkan geliyor ‘Gidin diğer fabrikalara bakın en iyi ücret kimde’ diyor. Ama kimse demiyor ki bu firma dünya üçüncülüğüne oynuyor. Sürekli büyüyor. Bizim hak ettiğimiz ücret bu mudur? Açlık, yoksulluk sınırı var. Diğerlerine göre daha iyi de olsak yoksulluk sınırının altındayız. Hep aynı şöye; kötüyü gösterip şükretmemizi, razı gelmemizi istiyorlar.” 

SENDİKAL ÖRGÜTLENME 

Başka bir işçi de, sendikal örgütlenmenin işçilerin haklarını aramak yerine sendikacıların kendi yerlerini koruması üzerinden şekillendiğini ifade ederek, “Sendikal örgütlenmenin aşağıdan yukarı olması gerekir. Ama bizde tam tersi yukarıdan aşağıya. Sendika merkezindekiler ve onlara bağlı olanlar var. Yeri geliyor en demokratik sendika deniyor ama en anti demokratik uygulamalar hayata geçiriliyor” dedi. Grev yasağı sonrası yapılan oylama ve son dönemde sıklaşan temsilci atamalarını hatırlatan işçi, şöyle devam etti: “Seçim sonrası sözleşmenin imzalanıp imzalanmayacağına yönelik oylama yapıldı. Kendilerine yakın olanlar vasıtasıyla ‘Evet’ için çalıştılar ama buna rağmen ‘Hayır’ öne çıktı. Buna rağmen ‘İkisinin arasındaki fark az, bunun için kendi inisiyatifimizi kullanıp imza atıyoruz’ dediler. Böyle bir şey olur mu? Hayır çıktıysa imzalamaman gerekir. Madem uymayacaksın neden oylama yapıyorsun! İşyeri temsilcilerimiz hep seçimle belirlenirdi. Son dönemde pek çok yerde merkez yönetimi kendine yakın isimleri atıyor. Önümüzdeki dönemde bu uygulamanın daha da artacağı söyleniyor.”

TÜRK METAL GİBİ

Sendikacıların fabrikaların kendi inisiyatiflerinden çıkmaması için patrona daha çok yaklaştığını dile getiren bir başka işçi, yeni işçi alımlarında Genel Başkan Bilal Çetintaş’ın hemşerisi olanların tercih edildiğini belirtti. Bunun Türk Metal’deki uygulamalardan farkı olmadığını ifade eden işçi, “Sadece bu da değil. Mesela bir dönem ambarın kapatılacağı söylendi. Bir baktık yönetime yakın olan işçiler sıcak üretime geçilmiş. Ya sen sendikasın! Bölümün kapatılmasına karşı mücadele etmen gerekir. Bunun yerine, kendisine oy verenleri kurtarıp diğerlerinden kurtulma peşinde. Mersin’de de böyle oldu. Fırın kapatıldı kendi isteği ve emekliliğine az kalanlar derken bir baktık ne olduğu anlaşılmadan muhalif olanlar girmiş o listeye. Patron istediğini yaparken, sendikacılar da ellerini güçlendiriyor” diye konuştu.

PATRON İZİN VERİYOR

Sendika merkezinin izlediği yöntemin işçi içinde ikilik yarattığını söyleyen işçi, bunun da patrona yaradığını dile getirdi: “İşçi bölünüp kendi gücüne güvenmek yerine, yerini sağlama almak için başka dengelere teslim olunca örgütle de hareket edemiyorsun. İşçi kendini güvende hissetmiyor. Patron da ne isterse onu yapıyor. Sendikacı da buna yaslanarak kendi istediğini yapıyor. İşçi alımlarında olduğu gibi patron da buna yol veriyor. Ama buna dur demediğimiz sürece işler hiç iyiye gitmeyecek. Hep daha kötüye gidecek.” 
Şişecam yönetiminin dünya üçüncüsü olmak için işçilerin haklarına daha çok saldıracağı uyarısında bulunan işçiler, tüm fabrikalardaki arkadaşlarını hakları için birlik olmaya ve işçinin söz hakkı olduğu bir sendikal yapı için mücadele etmeye çağırdı.

MUHALEFETE DE ELEŞTİRİ VAR
Kristal-İş’te hemen her seçimde bir muhalefet grubu çıkıyor. Ancak bu gruplar seçimi kaybedince dağılıyor ya da seçimi kazananlar bir önceki yönetime benziyor. Eski işçilerden biri bu duruma tepkisini “Kardeşim bu muhalefet isimlere karşı olmaz. Bir ismin yerine bir ismin gelmesi yetmez. Asıl olan bir sendikal çizgiye karşı bir başka çizginin savunulması. Bugün sendika yukarıdan aşağıya örgütlenmiş. Bunu tersine çevirmeliyiz. Yoksa muhalefet, bir grubun yerine başka bir grubun çıkarını savunmak için olmamalı” sözleriyle ifade ediyor.

Muhalefette yer alacakların temel taleplerinden birinin sözleşmenin 53. maddesi olması gerektiğini söyleyen işçi, “Buna göre bir yer kapatılırsa işçi başka bir fabrikaya gönderiliyor. Yani işten atmayı engelleyen bir madde. İşten atmaların artacağını düşündüğümüzde önümüzdeki dönemde ilk madde bu olmalı” diye konuştu. Grev yasaklarına da dikkat çeken işçi, önce kendi grevlerinin, ardından Birleşik Metal-İş’in grevinin yasaklandığını hatırlatarak Renualt’da başlayıp yayılan metal direnişinde ise grevin fiili olarak hayata geçirildiğini, bu nedenle yasaklanamadığını anlattı. “Bu bize hak almak için yürünecek yolu gösteriyor. Bizim de bu yoldan gitmemiz gerekir. Ama sendikacılar daha yasak kelimesini duyar duymaz bizi işyerine soktu. Yani bugünkü sendikal çizginin biz işçilere verebilecek hiçbir şeyi yok” diyen işçi, muhalefetin de bu ihtiyaca yanıt verecek bir çizgide oluşması gerektiğini vurguladı. 

BANKALAR HALEN PEŞİMİZDE

Şişecam’da 10 yıldan fazla süredir çalışan bir işçiyle görüşüyoruz. Fabrika açıldıktan sonra 6 yıl sözleşme imzalayamadıklarını ve hep asgari ücretle çalıştıklarını dile getirerek şöyle devam etti: “İlk zamanlar sorun değildi. Çünkü işçilerin çoğu bekardı, toprakla bağı vardı. Asgari ücret alıyorum, sigortam yatıyor, servisim de var daha ne isteyeyim diyordu. Ama yıllar geçtikçe insanlar evlenmeye. Çoluk çocuk sahibi olmaya başladı. Sorumluluk arttıkça alınan para yetmedi. Beklenti yükseldi. İlk sözleşme 2008’de yüzde 3+3’e imza atıldı. İşçi de tüm öfkesini dışarı çıkardı. O zaman sendika merkez yöneticileri dövüldü zor kaçtılar buradan. Sonradan disiplin kurulu filan diyerek işçileri korkuttular.”

Geçen sürede ücretler yükselse de sözleşme imzalanamayan 6 yıllık dönemin acısını halen çektiklerini anlatan bir başka işçi, kontör alamadığı için kapanmış telefonunu göstererek, “Krediler filan bankalar halen peşimizi bırakmıyor” diye konuştu.

Evrensel'i Takip Et