Bin yıl, bin benzerlik: Kral Oidipus, Sührab ve Cem
Efe SÖNMEZ
İstanbul
Tanrıçaları kıskandıran güzelliği, etkileyici kırmızı saçları, bakışlarındaki masumluk ve çekicilik... Hayatla “yeni tanıştığı” yıllarda görüp aşık ve hayran olduğu, ilk deneyimlerini yaşadığı ve yaşamı boyunca etkisinde kalacağı o güzel ve saçları alev gibi kırmızı olan kadını, ölene dek zihninden silemeyeceğini o liseli aşık nereden bilebilirdi ki... Cem’in, doğu-batı arasında gidip gelen, mitolojiyle gerçek hayatın benzerliklerinin farkına varacağı hikayesi de aslında tam burada başlıyor.
İNATÇI USTA VE İNATÇI AŞIK...
Nobelli Yazar Orhan Pamuk’un Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan son kitabı Kırmızı Saçlı Kadın, bugün 20 milyona dayanan nüfusuyla Türkiye’nin mega kenti İstanbul’da geçen etkileyici ve bir o kadar da tarihe atıf yapan bir “aşk hikayesinin” 30 yıllık serüvenini anlatıyor.
“Babasızlığın” özlemini her daim içinde taşıyan, ustasının “küçük bey” lakabını taktığı Cem’in kaderi, kazdıkça sonu gelmeyen kuyunun kaderiyle denk bir anlamda. Ustasıyla kurduğu baba-oğul ilişkisi, aralarındaki duygusal bağ, bu ilişkide “otoritenin” kim olduğuna dair vurgulu diyaloglar ve sonunda kaçınılmaz bir isyan hali...
İnatçı bir kuyucu ustasıyla, hayalperest ve ustası kadar inatçı liseli aşığın, gerçekleşmesini arzu ettikleri hayallerine ulaşmak için yaptıkları ve yaşadıklarına da yine aynı sayfalarda rastlanıyor. Böyle zamanlarda kiminin takıntısı kırmızı saçlı güzel bir kadın; kimininki de toprağın damarlarında su bulmak hayali ve isteği olabiliyor.
İLK AŞK UNUTULUR MU?
Kitabın ana karakteri “küçük bey” Cem’in saplantı derecesine varan kırmızı saçlı kadına olan aşkı ve ardından gelişen olaylar, Cem’in zihninin derinliklerinde kaybolmak bir yana, fırsat buldukça gün yüzüne çıkıyor; geçmişin günah ve hatıralarından insanların kolayca kurtulamayacağını anımsatıyor.
Cem’in yaşamı boyunca karşılaştıkları; insanın, hatıralarını anımsatan olaylarla her an, her yerde ve her durumda karşılaşması, istenmeyen hatıraların bir kalemde silinip geride bırakılamayacağının bir kanıtı olarak sunuluyor.
KADERİNDEN KAÇAMAZSIN!
Kitap, bin yıl öncesine dayanan ve insanlık tarihinden özetlenen, ancak daha sonrasında da insanlık tarihini yeniden şekillendiren mitolojik hikayelerin gerçek hayatta benzer şekilde nasıl vücut bulduğuna özellikle vurgu yapıyor.
Doğu-batı edebiyatları ve yaşantıları hakkında benzerlik ve farklılıkların güncel de katılarak aktarıldığı Kırmızı Saçlı Kadın’da; Yunanistan’dan Kral Oidipus, Pers coğrafyasından ise Rüstem ile Sührab’ın, içerisinde baba-oğul ilişkileri, otoriterlik, fetih arzusu ve ensest ilişkilerin yer aldığı hikayelerine sıkça atıf yapılıyor.
Bununla beraber, Türkiye’nin Osmanlı’dan mirası “yanlış Batılılaşma” hakkında da kitabın bazı bölümlerinde alaycı ifadeler yer alıyor. Türkiye’nin batı eksenli politikalar izlemesiyle, doğu kültürü ve mirasına burun kıvırmasına da değiniliyor.
ESKİ İSTANBUL KALMADI AZİZİM...
Liseli aşığın, güzeller güzeli kırmızı saçlı tiyatrocu kadına aşkı 30 yılını heba ededursun; okur, bu geçen süre içinde İstanbul’un inşaat sektörü marifetiyle çepeçevre sarıldığını, nüfusun çoğalmasıyla kentin mecburen büyüdüğünü ve eski anıların üzerine ruhsuz gri beton duvarların örüldüğünü de kitapta görebiliyor.
“Birey olmak” konusunda da yine doğu-batı karşılaştırmalı tartışmaların yer aldığı Kırmızı Saçlı Kadın, liseli bir aşığın “kırmızılı kadına tutkusu”nun çok ötesinde, insanlık tarihini de yorumlayan bir kitap.
Evrensel'i Takip Et