Dik dur ve gülümse!
Tiyatronun ülkemizdeki ve üniversitemizdeki sorunlarını Pamukkale Üniversitesi Sahne Sanatları Topluluğu’ndan Ahmet’le konuştuk.
Sıla GÜLER
Ayşegül UÇAR
Pamukkale Üniversitesi
Tiyatro insanları salt güldürmek, hüzünlendirmek ya da hoş vakit geçirmelerini sağlamaktan çok daha farklı bir şey. Tiyatro, sorgulatandır; eleştirel düşünmeyi sağlayandır bir bakıma. “Derdim var benim.” demenin bir başka yoludur, diyerek hikayelerini anlatmaya başladı Ahmet Sezer.
Şimdiki adı Sahne Sanatları Topluluğu olan kulüplerini kurmak için çokça çaba sarf etmişler. Var olan bir tiyatro topluluğundan, “bizim derdimiz başka arkadaş” diyerek ayrılan dert ortağı bir grup, SKS tarafından “Zaten okulda bir tiyatro kulübü var, ikincisine ne hacet!” denilerek geri çevrildiler. Dertlerine dert katan arkadaşlarımız, SKS ile yapılan uzunca ikna çabası dolu konuşmalardan ve kararlı duruşlarından ötürü kulübü açmayı başarmışlar. Çehov’un Ayı ve Kutlama oyunu ile sahnenin tozunu yutan arkadaşlarımız maceralarına şimdilik 4 oyun ve 10 sahnelemeyle devam ediyorlar. Şu sıralar maceraları bir stand üzerinde fakülteler arası dolaşmakta. Kendilerine PAÜ’nün herhangi bir fakültesinin önünde dertlerini anlatırken ulaşabilirsiniz.
OTOSANSÜR MEKANİZMASI
Ülkemizde tiyatronun “performans düşüklüğü, yerli ve milli bolca da sansür” içerikli cümlelerle tartışıldığı şu günlerde üniversiteler de bundan nasipleniyor elbette. Misal Ahmet’e sansürü sorduğumuzda, oyun seçerken kulüpleri kapatılmasın diye kendilerince bir otosansür mekanizması oluşturmuşlar zaten. Ahmet’in söylediğine göre kulübün kapatılmasına sebep olabilecek noktaları zaten çıkarıyorlar.
Bu arada Ahmet kaynak da kaynak deyip duruyor sohbetimiz boyunca. Bu haykırışlarına dayanamayıp sorduk: “Nedir bu kaynak Ahmet?”
KAYNAK NEYDİ SAHİDEN?
Kaynak sahneydi, kaynak festivaller için otobüstü, kaynak Denizli’ye gelmesi beklenen farklı tiyatrolardı. Kaynak, aylarca hazırlandıkları oyun; belediye etkinliğine denk gelince sahnesiz kalmamaktı. Yine de Ahmet’in derdini anlatmaktaki inancı ve bunun aracı olarak gördüğü tiyatroya karşı heyecanı gözlerinden bize yansıyordu. Tüm bunlara karşı tiyatro ona göre, taleplerini dile getirebileceği yegane yol imiş.
Üniversiteler gençlerin sorgulamayı, sorgulatmayı kendini hep bir adım ilerisine taşımayı hedeflemesi gereken bir yerdi Ahmet’e göre. O bunun için tiyatroyu seçmiş. Bu amaçla birçok yol için seçenek barındıran üniversitelerin böyle kalması, alternatif seçenekler oluşturulması, yine bunu kendine dert edinenlerin işiydi.
Titanik Orkestrasından zihnimizde yankılanan bir cümleyle sohbetimizi sonlandırdık: “Dik dur ve gülümse!”