06 Ekim 2016 11:52

Güneşin diğer yüzünden bir eğitim portresi

İçeride adı konulmamış, dışarıda ise adı batasıca bir savaş halinde belki de her gün en masumlarımızı, en günahsızlarımızı yitiriyoruz.

Paylaş

Hasan PAMUKOĞLU
Osman Gazi Üniversitesi
Eskişehir

iyi, diyor 
açık, diyor 
kurtuluş, diyor 
iştecik, şuracıkta 
koş birazcık koş, diyor.

Böyle diyor bize bir çocuk. Hatta birden fazla çocuk. Duyamadığımız, işitemediğimiz sesleriyle, belki de hiç görmediğimiz ve göremediğimiz yüzleriyle diyorlar. İnce, naif ve bir o kadar da bağlamanın bam teli kıvamında. 
Müzik derslerinin yeni enstrümanları var artık ülkemizde. Çark, kaporta, motor, bomba ve silah gibi. İçeride adı konulmamış, dışarıda ise adı batasıca bir savaş halinde belki de her gün en masumlarımızı, en günahsızlarımızı yitiriyoruz. Bir ömür düşünün ki 1’den 9’a kadar bir rakamla ifade edilebilsin!


SİSTEMİN ORKESTRASINA GÖÇ


Savaşın getirdiği yıkımları sıralamakla bitiremeyeceğimiz gerçekliği var ortada. Göç, bunların içerisinde yeni umutlara ve yeni yıkımlara gebe olanı. Evrensel Gazetesi muhabiri Metehan Ud’un haberinde yer alan verilere göre Suriye’de savaşın başlaması itibariyle Türkiye’ye göç eden mültecilerin yüzde 55’i 0-18 yaş grubu arasında yer alıyor. Büyük bir kesimi eğitimden mahrum. Kaporta, motor ve çalışma yaşamının diğer aletlerinin orkestrasına buradan dahil oluyorlar. Lakin orkestranın şefi hiç çalmak istemedikleri bir şarkıyı her gün aynı ritimle onlara sunuyor. 
Hep aynı sesi dinlemek ile bir ömür geçer mi derseniz, geçmeyeceği aşikardır. Günümüzde dayatılan tek seslilik, tek sese biat etme kültürüne hiçbir durumda teslim olmamalıyız. Yakın zamanda gördüğümüz farklı bir durum ise insanlığımızın ne durumda olduğunu aleni bir şekilde gözler önüne serer durumda. 


İÇİNDE OTİZM GEÇEN BİR DEMOKRASİ HİKAYESİ


CHP Milletvekili Çetin Arık, otizm spektrum bozukluğu olan kızı Tuğçe’nin TEOG’u kazanmış olmasına karşın kazandığı okula gittiklerinde “Sizin çocuğunuza öğretmen yok, dersliğimiz yok.” denilmesi güzel demokrasimizin ve muhteşem eğitim sistemimizin naçizane lütuflarını bize bahşetmekten geri durmuyor. Sürecin devamında ise TBMM’de gerçekleşen basın toplantısının ardından Tuğçe kendisine okuyacak bir okul ve sınıf bulabildi. Darısı başka otizmli öğrencilerin başına diyeceğim ama dilim söylese gönlüm “Kendine bunu yapma” der durumda. 
Tohum Otizm Vakfı’nın 2014 yılında sunduğu verilere göre Türkiye’de 1 milyon 200 bin otizmli öğrenci bulunmakta ve 352 bini, 18 yaşının altında. 352 bin otizmli bireyden sadece 29 bini eğitim alabilmekte, %90’lık bir dilim ise eğitim hakkından mahrum durumda.
Üniversitede bir dersimizde neden merkez okullardan ziyade kenar mahalelerde zihinsel engelli bireylerin daha fazla öğrenim gördüğünü konuşurken bu durumun sosyo-ekonomik durumdan bağımsız olmadığını ve daha fazla imkanı olan ailelerin özel derslere başvurarak toplumsal tabulardan da daha fazla nasibini alarak utanma eğiliminin daha fazla olduğunu dillendirmiştik. 
Tabi bizim tespitlerimizin ne kadar doğru olabileceği tartışılır durumdayken yine Evrensel Gazetesinde çıkan Günseli Bayram’ın ‘’Tarım ilaçları, otizm ve Alzheimer’ın ortaya çıkışında rol oynayabilir mi?’’ yazısında fungist adlı kimyasal tarım ilaçlarının otizm ve Alzheimer hastalığına yol açtığına dair bilimsel çalışmaların gün geçtikçe arttığını aktarmıştı. 


HAYALLERİ ELLERİNDEN ALINANLAR


Ülkemizde okul çağında olup küçük yaşta tarım işçiliği ile uğraşan öğrencilerin olmadığını söylemek sanırım gökkuşağının bitiminde hazine bulacaksın demek kadar sonsuz ve altından kalkılamayacak bir yalan olur. 
Adana Çukurova’da Fatma Koç Şahin’in yaptığı röportajda kavun toplayan kız çocuklarından 15 yaşındayken 8.sınıfta okulu bırakan Gizem’in söylediği “Okula giderken hayalim öğretmen olmaktı. Ama artık hayal kurmuyorum.” ifadeleri sanırım ülke ekonomimizin ve refah düzeyimizin pembe bulutlarını bir yaz yağmuru gibi ansızın dağıtabilecek sertlikte ve serinlikte. Biraz da bizim tartışmalarımızı doğrular nitelikte.


BELKİ BİZİM HAKKIMIZDIR MUTLULUK


Yeni eğitim-öğretim yılının başında karşılaştığımız öğretmensiz öğrenci ve okulsuz öğretmen tablosu işlerin daha da absürd bir duruma ilerlediğini gösteriyor.
Yazımın başında ikinci dörtlüğüne yer verdiğim Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Çocuktan Al Haberi” şiirinin son dörtlüğüyle de bitirmeye yakın olalım.
Koştuk direndik yorulduk 
Düştük anılar ırmağına ey çocuk 
Bak işte kan içinde yumruğumuz 
Belki senin hakkındır mutluluk.
Parasız, bilimsel, demokratik eğitim, tarım işçisi Gizem’in, otizmli Tuğçe’nin, Suriyeli çocuk işçi Urik’in en temel ihtiyacıdır. Türkiye’nin politik ortamı ve savaş koşulları her zamankinden daha fazla eğitim alanına darbeler vurmaktadır. Kendisinden olmayan herkesi düşman ilan eden zihniyet, Tuğçe’yi sınıfsız ve okulsuz bırakmaya çalışmış, Suriyeli Urik’i emek sömürüsünün kucağına atmış, Gizem’i hayallerinden etmiştir.
Göz göre göre bu suça nasıl ortak olunur peki? İnsan sormadan edemiyor.

ÖNCEKİ HABER

Öğretmenime dokunma!

SONRAKİ HABER

Televizyon ve radyoların kapatılmasına Antalya’da protesto

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa