28 Kasım 2016 00:40

El Bab kapısı Türkiye’ye kapalı

Arap basını, Türkiye’nin el Bab’daki planlarını gerçekçi bulmuyor, bölgedeki izolasyonun arttığı yorumu yapıyor.

Paylaş

Yusuf ERTAŞ
Ali KARATAŞ

Arap basınında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın el Bab ısrarının Türkiye’yi daha büyük bir çatışmanın eşiğine getirebileceği yorumları yapıldı. Bölgeden ve Avrupa’dan siyasi ve askeri hamlelere maruz kalırken Erdoğan’ın izolasyonunun artmakta olduğuna dikkat çeken Rai al Youm,“Türkiye Cumhurbaşkanı birçok cephede savaş yürütüyor” diye yazdı. Gazete, Türk askerlerinin hava saldırısı ile öldürülmesi olayını Suriye topraklarındaki üstün askeri güç Rusların, Türkiye’nin askeri müdahalesine muhalif olduklarının bir işareti olarak değerlendirdi. Hizbullah’a yakınlığı ile bilinen Lübnan gazetesi Al Ahbar da bu olayı el Bab kapısının Türkiye’ye kapalı olduğuna dair bir mesaj olarak ele aldı.

RUSYA’DAN HİZBULLAH HAMLESİ

Öte yandan Al Ahbar gazetesi Halep şehrinin bir hafta önce sahadaki Hizbullah liderleri ile Suriye’de bulunan Rus subaylar arasında bir buluşmaya şahit olduğunu aktardı. Gazete, görüşme talebinin Hizbullah’ın son Halep savaşında büyük bir varlığının bulunması sebebi ile Moskova tarafından geldiğine dikkat çekti. Görüşme sonrasında Suriye’deki güvenlik kanalları vasıtasıyla ilişkilerin devamlı hale geleceği belirtildi.

MISIR DOĞRUDAN SÜRECİN İÇİNDE

Öte yandan Arap basınının bir diğer gündemi Mısır’ın Suriye’de ve bölgede izleyici pozisyonundan müdahil pozisyonuna geçmesi oldu. Mısır’ın Suriye’nin Hama’daki üssüne 18 pilot göndermesi “Suriye sürecine doğrudan katılma” olarak değerlendirildi.
As Safir yazarı Muhammed Ballut bu hamle ile Mısırlıların aşamalı bir şekilde Suriye sürecine katıldıklarına dikkat çekti. 
Al Kuds al Arabi gazetesi de başyazısında Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin Suriye ordusunu desteklediğini açıklamasına ve Fas’ın boykotuna rağmen Arap-Afrika zirvesinin dördüncüsüne katıldığına vurgu yaptı. Abdulbari Atwan da “Mısır, Suriye, Cezayir ve Irak’tan oluşan dörtlü eksenin” oluşum evresinde olduğunu öne sürdü. 

EL BAB KAPISI TÜRKİYE’YE KAPALI SUUDİ ARABİSTAN’IN LÜBNAN MANEVRASI

İki buçuk yıl aradan sonra Cumhurbaşkanını seçebilen Lübnan yoğun bir ziyaretçi trafiğine sahne oluyor. Bunlardan Suudi müsteşar ve Mekke Emiri Halid Faysal ziyareti oldu. Öte yandan Rai Al Youm gazetesi Suriye Cumhurbaşkanlığı işleriyle ilgili bakan Mansur Azzam ve İran dışişleri bakanı Muhammed Cevat Zarif’in ziyaretlerinin Suudi müsteşarın ziyaretinin gölgesinde kaldığına dikkat çekiyor. Gazete, “Suudi Arabistan, daha önceki hatalarına bakarak Hariri’nin ve Cumhurbaşkanlığı Sarayının nüfuzu ile ‘küsme’ politikaları eşliğinde Lübnan’a güçlü bir şekilde dönme manevraları yapıyor” yorumunu yaptı. 


EL BAB; SURİYE-TÜRKİYE ÇATIŞMASINA DOĞRU MU?

Başyazı 
Rai al Youm

El Bab bölgesinde üç Türk askerinin ölmesi ve 10’unun yaralanması, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın son isteyeceği şey. Bugünlerde birçok yönden, bölgeden ve Avrupa’dan siyasi ve askeri hamlelere maruz kalırken Erdoğan’ın izolasyonu artmakta. 
Türk Cumhurbaşkanı birçok cephede savaş yürütüyor. Birincisi Türkiye’nin içinde PKK’ye karşı, ikincisi Suriye’de PYD’ye karşı, üçüncüsü IŞİD’e karşı.  
Eğer Başbakan Binali Yıldırım’ın tehdit ettiği gibi Suriye’nin kendi topraklarındaki Türk kuvvetlerine düzenlediği hava bombardımanına cevap verirse dördüncü cepheyi açacak. Belki de bu cephe daha da tehlikeli olacak. Çünkü bu durum Suriye hükümetiyle doğrudan ve müttefiki olan Rusya ile dolaylı savaş demektir. Diğer yandan fiili olarak birleşmemiş olan bütün düşmanları da bir cephede toplanacak.

İKİ SÜPER GÜÇ TÜRKİYE’YE KARŞI 

Bombardımanı düzenleyen Suriye uçakları, Rus müttefikin bilgisi dışında bu adımı atamazdı. Bu gelişme,  Suriye topraklarındaki üstün askeri güç Rusların, Türkiye’nin askeri müdahalesine muhalif oldukları anlamına gelir. Bunlara ek olarak Amerikan sözcüsü IŞİD karşıtı koalisyonun, Türkiye’nin el Bab’a yönelik yürüttüğü Fırat Kalkanı operasyonunu desteklemediğini açıkladı. Yani Suriye krizindeki iki süper güç, Türkiye’nin müdahalesine karşı. 
İronik bir şekilde Perşembe günü Avrupa Birliği Parlamentosu büyük bir çoğunlukla (479 kabul 37 ret oyuyla) Temmuzdaki başarısız darbe girişiminden bu yana gerçekleşen insan hakları ihlalleri ve baskıcı uygulamalar nedeniyle Türkiye’nin birliğe katılma müzakerelerinin tümünü dondurma kararı aldı.  
Türkiye kuvvetlerinin Suriye topraklarındaki egemenliği ihlal eden müdahalesi, bir tampon bölge oluşturma gerekçesiyle gerçekleşmesine rağmen, işgal ve istila derecesinde. Çünkü bu akınlar (BM) Güvenlik Konseyinin aldığı uluslararası kararlara dayanmıyor. 

BİRKAÇ SANİYE İÇİN UÇAK DÜŞÜRÜLMÜŞTÜ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rus uçağının birkaç saniye için Türkiye semalarına girmesine müsamaha göstermemiş ve Türkiye-Suriye sınırında düşürülmesi emrini vermişti. Bu istilayı egemenliğinin ihlali saydı. Erdoğan’ın Suriye uçağının Suriye topraklarında bin metrekarenin üzerinde derinlikte bulunan ve bunu genişletmek isteyen kuvvetlerine saldırmasını “reddetmesini” garipsiyoruz. Suriye hükümetinin görüşü ister olumlu veya ister olumsuz olsun, her halükarda işgale karşı koymak bütün uluslararası yasaların meşru gördüğü bir şeydir.

TÜRKİYE’NİN YARARINA DEĞİL

Rusya tarafından desteklenen Suriye ile yeni bir cephe açmak, ne Türkiye’nin ne de güvenliğinin ve istikrarının yararınadır. Böylesi bir gelişme Türk ordusunu daha büyük bir “yıpratma” savaşının içine çekecektir. 
Askeri olarak çok daha güçlü olduğunu teslim etmemize rağmen, Suriye hükümeti ile karşı karşıya gelmede en büyük kaybeden Erdoğan olacaktır. Çünkü Suriye Hükümetinin kaybedeceği bir şey yoktur. Bir atasözünün dediği gibi; “Körün gözüne vurmuşlar, kör daha önce kaybettiğimi kaybettim demiş!”


MISIRLI ASKERİ ÖNCÜLER SURİYE’DE

Muhammed BALLUT 
As Safir

On Sekiz Pilot Hama’daki askeri üsse katıldı. Mısır kuvvetlerinin öncü kuvvetleri Suriye’de. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in “Suriye-Mısır ilişkilerinin normalleşmesi için kısa bir süreye ihtiyaç var” dediği süreç gerçekleşti. Aralarında Dışişleri Bakanı Semih Şükri ve yetkili isimlerin olduğu Mısırlı diplomatların Şam’a gelmesiyle bu sürecin kutlanması bekleniyor.  
Mısırlılar hareketsiz bir şekilde Suriye’de ne olup bittiğini izlemeyi bıraktılar. Şam cephesinde olup bitenin onların milli güvenliklerini ilgilendirdiğini fark etmelerinden de öte, aşamalı olarak Suriye sürecine katıldılar. Bu ayın 12’sinden beri özel helikopter birliğine ait 18 Mısırlı pilot Hama’daki askeri üste bulunuyor. Askeri operasyonlara katılıp katılmadıkları bilinmiyor. Lakin hava üssünde görev almış durumdalar. 

 


SİSİ’NİN SURİYE ORDUSU VE POLİSARİO KARŞISINDAKİ TUTUMU

al Kuds al Arabi

Araplarla ilgili iki gelişme arasındaki ilişkinin dikkat çekmemesi zor. Bunlardan birincisi Abdulfettah Sisi’nin “topraklarında egemenlik kurma, aşırı unsurlarla mücadele ve istenen istikrarı getirme” gerekçesiyle Suriye ordusunu desteklediğini Portekiz televizyonundan açıklaması. İkinci olay ise Sisi’nin Fas’ın, Sahra Cumhuriyetinin katılımını protesto etmek nedeniyle boykot ettiği Arap-Afrika zirvesinin dördüncüsüne katılması. Fas, ortaya çıkan durumu ayrılıkçı Polisario’nun yanında durmak olarak nitelendirdi. 
Daha önce gerçekleşen gelişmelerden dolayı bu iki olay şaşırtmadı. Kahire’nin Suriye iktidarı ile ilişkileri bu yıl boyunca askeri, güvenlik ve siyasi işbirliğine yönelim eşliğinde arttı. Kaynakların 18 Mısırlı pilotun helikopterleriyle beraber Suriye’nin Hama kentinde bulunduğunu yalanlanmaması bu ilişkiyi ve açıklanmamış olan bazı bölümlerini belgelemektedir.
Mısır’ın bugünkü pozisyonu, tarihsel olarak Sovyetlerle ittifak kuran, Arap mülkiyet sistemine düşman olan, Yemen’de Suudi Arabistan ile savaşan ve Afrika Birliğinin temel üyelerinden olan Cemal Abdulnasır dönemindeki Mısır’ı hatırlatmaktadır. Yine o dönemde Mısır, Bağlantısızlar Hareketine önderlik etmişti. Suriye ile üç yıldan az bir süre devam eden birliği oluşturmuştu. İçerde ise Müslüman Kardeşler’e karşı mücadele etmiş ve liderlerini zindanlara atmıştı. 
Tarihin tekerrür etmesi bize bu benzetmeyi yapma imkânını sunmaktadır. Lakin 2016’da Sisi’nin Mısırı; Ülkenin ağırlığına, nüfusunun 92 milyonu bulmasına, Asya ile Afrika arasındaki Arap dünyasının ortasında bulunan coğrafyasından kaynaklanan risklere ve özellikle Libya başta olmak üzere sıcak Arap dosyalarının etkisine rağmen 1952’deki Nasır’ın Mısırı’na benzememektedir.
Nasır’ın Mısır’ı, üçlü ittifaka (İsrail, Britanya, Fransa) karşı savaşmıştı. 1956’da Süveyş kanalını millileştirmişti. 1964’te gerçekleşen ilk Arap zirvesi boyunca Filistin Kurtuluş Örgütü'nün kurulmasına katkıda bulunmuştu. 1967’deki İsrail ile savaşındaki hezimetinden sonra, 1969’da yıpratma savaşında ve Ekim 1973’de savaştı. 
Ama Mısır’ın Sisi’si darbesini, meşru olarak seçilen Müslüman Kardeşler’e karşı savaşma adı altında yaptı. İsrail, Beşar Esad ve Rusya ile müttefik oldu. Müslümanlara karşı olan Avrupa’daki milliyetçiliğin tarafı oldu. Gazze’de Filistinlileri kuşattı. 
Ekonomik açıdan bakacak olursak çok şey söylemek mümkün.  Lakin sembolik bir örnek ile yetinelim; 1960 ile 1970 arasındaki büyüme oranı yüzde 8 idi. Ve Mısır’ın elinde çeyrek milyar dolar (o zaman için büyük bir paraydı) döviz artısı vardı. Mısır’ın lirası 3.5 dolara eşitti. 
Sisi’nin Mısırı’nda ülkede güvenlik bozuldu. 4 bin 600 işyeri, otel, turizm bölgesi kapandı. Bütçe büyük şekilde Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Suudi Arabistan’ın ve Kuveyt’in yardımlarına dayanıyor. Sorunlu ekonomik programlar yürüten IMF’deki kredisi bitti. 
Sonuç olarak Mısır, Netenyahu’nun İsraili, Putin’in Rusyası, Esad’ın Suriyesi ve Avrupa ile Amerika’daki ırkçılarla müttefik oldu. Sisi, Mısır’ı hangi akıbete götürüyor? Nasır’ın Mısır’ı ile hangi büyük fark var?


SUUDİ ARABİSTAN, LÜBNAN’A GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE Mİ DÖNÜYOR?

Rai al Youm

Lübnan, hacim ve coğrafi olarak küçük. Lakin karşı karşıya kaldığı ve hâlâ etkisinde olduğu birçok depreme, 75 milyar doları bulan kamu borçlarına ve bir kısmını ödemede aciz hale gelmesine rağmen bölgesel etkisi büyük. 
İki gün önce Lübnan’a, Suudi Müsteşar ve Mekke Emiri Halid Faysal indi. Suudi Emir’in ziyareti iki hedefi gerçekleştirmek içindi; birincisi Kral Süleyman Abdulaziz’in direniş ekseninde addedilen yeni seçilen Cumhurbaşkanı Aun’a tebriklerini iletmek, ikincisi Suudi Arabistan’a davet etmek. Bu ziyaretin misafirperverliği başka iki ziyaretin ilgi odağı olmasını engelledi. Bunlardan birincisi Suriye Cumhurbaşkanlığı işleriyle ilgili Bakan Mansur Azzam ve ikincisi İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevat Zarif. 
Suudi Arabistan’ın Dışişleri Bakanı Faysal’ın gidişinden bu yana ilk sefer Suudi Kralı, Halid Faysal ağırlığında birini Lübnan dosyasını taşımada görevlendirdi. 
Lübnan sahası, diplomasi ve yeni partizan çekişmelerin kaynama noktasına geldi. Burada kesin olan Suudi Arabistan’ın “hassas” diplomatik hücumundan azade olamayan Hariri’nin karşısına; yeni hükümeti kurmada yeni zorlukların çıkacağı. 
Suudi Arabistan, daha önceki hatalarına bakarak Hariri’nin ve cumhurbaşkanlığı sarayının nüfuzu ile “küsme” politikaları eşliğinde Lübnan’a güçlü bir şekilde dönme manevraları yapıyor.
 

ÖNCEKİ HABER

Fatih'te IŞİD operasyonu : 11 gözaltı

SONRAKİ HABER

‘Hastaların mağdur edilmesine karşı çıktım, ihraç edildim’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa