Huzurumuz kalmadı, neden ‘evet’ diyelim?
Referandumu D.Bakır Bağlar'da işçilerle konuştuk. İşçiler, baskı ortamında yapılacak oylamayla demokratik bir sürecin gelmeyeceğini belirtiyor.
Hasan AKBAŞ
Fırat TOPAL
Diyarbakır
Anayasanın değiştirilerek partili cumhurbaşkanlığı modeline geçilmesi için referandum kararı alındı. 16 Nisan’da halk oylarıyla belirlenecek olan değişikliğe ilişkin bir süredir Diyarbakır’ın çeşitli bölgelerinden yurttaşların görüşlerini aktarıyoruz. Bu kez Bağlar’da yaşayan yurttaşlar ile işçi kahvesinde konuştuk. Yurttaşlar, baskı ortamında yapılacak oylamayla demokratik bir sürecin gelmeyeceğini belirtiyor.
‘KONUŞMASAK İYİ OLUR, ÇOCUKLARIMIZ VAR’
7 Haziran seçimleri sonrası başlayan ve neredeyse tüm bölge illerine sirayet eden sokağa çıkma yasakları ve ablukalar neticesinde Diyarbakır’ın tam göbeğinde yer alan Bağlar ilçesinde de 15 Mart 2016 tarihinde yasak uygulanmıştı. Günlerce süren çatışmalar ve top atışları nedeniyle ölüm haberleri gelmişti. OHAL’in ta o günlerde yaşanmaya başladığı ilçe sürekli polis denetiminde. Bağlar, yoksul halk kesiminin yaşadığı, işçi duraklarının yer aldığı kentin en eski yerleşim alanlarından. Kendi içerisinde bir merkez olan Dörtyol da sabah saatlerinden öğleye kadar işçiler bekleyişte. Buradan başlayarak referanduma ilişkin görüşler topladık. İlk olarak işçi durağına gidiyoruz. Durakta az sayıda işçi var. Varolan işçiler bölgedeki baskıya dikkat çekerek, ‘Konuşmasak daha iyi olur, çocuklarımız var’ diyor. Bir yurttaş, “Kış olması nedeniyle burada bekleyen işçi sayısı az olur. İşçi kahvesine giderseniz, daha çok işçiyle konuşursunuz” deyip bizi oraya yönlendiriyor.
İşçi kahvesine giriyoruz. Gazeteci olduğumuzu söylüyoruz ve işçilerin görüşlerini yazmak istediğimizi iletiyoruz. Bir çok işçi bizden güleç yüzünü, sohbetini esirgemeden, çay ısmarlamak istiyor. Fakat çoğu, ‘Biz konuşmasak daha iyi olur’ diyor. Bu tedirginliği anlamaya çalışırken bir işçi, “Burada insanlar sürekli izleniyor. Geçen günlerde ben burada bir DBP’li ilçe yöneticisiyle sohbet ettim, diye polis beni durdurdu ve kimlik kontrolü yaptı. Telefonumu isteyip, bütün içeriğini dakikalarca karıştırıp, ‘Bulacağız bir şey mutlaka’ deyip durdu. Böyle çok örnek var. O yüzden kimse konuşamıyor” diye ekliyor.
‘İÇERİĞİNİ OKUYUNCA ENDİŞELENDİM’
“Her şeyi de içimizde tutamayız, bazı şeyleri söylemek gerekiyor” diyen soy ismini vermeyen Mahmut isimli işçi de, “Şimdi bu baskı ortamının arasında referandum yapılması zaten nasıl bir rejimin getirileceğinin kanıtıdır. İçeriğini okuduğumda, hani bir zihniyetin ülkeyi yönetmesi bile facia iken, ben bunun onu da aşıp bir adamın eline geçecek imkanları anlayınca açıkçası büyük endişe duymaya başladım. Öncelikle, hayır, demek zorundayız. Her açıdan bakalım. Ben işçi olarak bakıyorum örneğin; SGK’ya her ay para ödüyorum, sigortam yok, diye. Eski bir evim var, diye sosyal yardımlardan faydalanamıyorum. İş bulursam çalışıyorum. Bunlara dair bir düzenlemenin olmadığı bir anayasayı istemiyorum. Bir adam padişah olacak o saraylarda, biz ise sefaletle yaşayacağız. Buna niye, evet, diyeyim” diye konuşuyor.
‘AKP’LİYİM AMA ÜLKE GELECEĞİ İÇİN HAYIR DİYORUM’
Soba etrafında sohbet ettiğimiz işçiler geniş bir halka oluşturuyor. Hepsi neden, hayır, dediğini anlatmaya çalışıyor. Çoğunlukla Kürt sorununun çözümü konusunda umutların hepten kaybedileceği kaygısını yaşadıklarını dile getiriyorlar. “İçinizde ‘evet’ diyen yok mu” diye sorduğumuzda ismini vermek istemeyen bir işçi, “Ben AKP’liler, sayesinde iş buldum. Her daim destekledim.
İlk başlarda minnet duyarak, evet, versem diye düşündüm ama ben de arkadaşın dediği gibi içeriğine baktığımda korktum. Bana bu ısrar Türkiye’de iç savaş çıkarır gibi düşündürmeye başladı. Kaddafi’yi, Hüsnü Mübarek’i hatırlattı. Şimdi AKP’nin geleceğini değil kendi geleceğimizi belirlemek için karar vermemiz lazım. Ben de, hayır, diyeceğim. Daha iyi bir düzenleme yapılmış olsaydı tereddütsüz, evet, derdim” diye gerekçelendiriyor.
‘İKİ AYDA İKİ GÜN ÇALIŞTIM, HER ŞEY DAHA KÖTÜYE GİDİYOR’
Ali Kaya adlı bir yurttaş da, “Bu referandum bana 1982 referandumunu hatırlatıyor. Baskıları bakımından bir benzerlik var ama şöyle de bir farklılığı da var; o dönem ülke olarak hepimiz, ‘Onca insan öldürüldü, baskılar var, eğer anayasa kabul edilmezse hepimizi öldürürler’ diye düşünüyorduk. Bugün ise herkes her şeyin farkında. ‘Asıl kabul edilirse öldürülürüz’ diye düşünüyor herkes. Ben büyük farkla ‘hayır’ çıkacağı düşüncesindeyim. Hayır, çıkması demek, yeniden demokratik ortamın oluşturulması için mecbur kalınacağı, demektir. Bu açıdan daha fazla kişinin, hayır, demesi için çalışılmalı. Özellikle Kürtler için tarihi önem taşıyan bu referandumda Kürt sorununun çözümü için hepimiz umutlanmalıyız” diye konuşuyor.
60 yaşında, 8 çocuk babası Selahattin İbicek, günlük taşıma işleri ve hamallık yaparak evini geçindirmeye çalıştığını ifade ederek, “2 ayda sadece burada iki gün iş yapabildim, iş yok... Kahveler akşama kadar dolu, oturacak yer bulamıyorsun. Bu insanlar evine ne götürüyor, nasıl geçimini yapıyor, diye düşünen yok. Varsa yoksa başkanlık, diyorlar” diyor. İbicek, bu gidişatın hayra alamet olmadığını ve referandumda, hayır, diyeceğini belirterek, “10 yıl boyunca desteklediğim iktidar, halka hiçbir şey yapmadı. Milletvekilleri içerde, konuşanı gözaltına alıyorlar, adalet isteyeceğin bir yer yok, iş yok, insanlar evinden çıkamaz hale geldi, sadece hep savaş. Başkanlık gelse daha da kötüye gidecek o yüzden ben, hayır, diyorum” diye görüşünü aktarıyor.
‘BU GİDİŞATA DUR DEMELİYİZ’
40 yaşında 5 çocuk babası işçi Ömer Işık ise, öncelikle bu baskı ortamının son bulması gerektiğini ve insanların fikirlerine saygı gösterilmesi gerektiğini ifade ediyor. Işık, şunları kaydetti: “Sokağa çıkıyorsun her kavşakta kontrol noktası var. Memleket ne hale geldi böyle, kimse kimsenin düşüncesine saygı duymuyor, insanlar birbirini avlar duruma geldi. Yapılanların Müslümanlıkla alakası yok, İslamiyet hoşgörü dinidir, karşıdakinin inancı, düşüncesi neyse saygı duyulmalıdır ama böyle bir şey yok. Referandumda, hayır, diyeceğim, çünkü huzur yok, insanlar ölüyor bu kötü gidişata dur demek için çocuklarımızın geleceği için, hayır, diyorum. Hiçbir şey bilmiyorsam 15 yıldır savaş var. 15 yıl boyunca 40 yıllık sorunu çözmeyenler, 15 yıldır savaşı daha da büyüterek sürdürüyor. Hep evet dedik, ama 15 yıldır savaştan başka bir şey görmedik, yine savaşa mı, evet, diyeceğiz. Hayır, diyorum.”
Evrensel'i Takip Et