22 Şubat 2017 21:48

THOR HEYERDAHL

Thor Heyerdahl, insana derinden bakan mavi gözleri ve ataları Vikingleri anımsatan cüssesiyle, her şeyden önce sıradışı bir kişilikti. Henüz Oslo Üniversitesi'nde son sınıf öğrencisiyken zooloji çalışmaları yapmak üzere Güney Büyük Okyanusu'ndaki Markiz Adaları'na gitti. Burada Polinezyalıların destanlarını, dillerini ve taş işleme yöntemlerini inceledi. Adalara ilk insanların İnkalar devrinden önce deniz yoluyla Peru'dan gelmiş olabileceği sonucuna vardı ve eski halkların göçlerinde deniz yolculuğunun önemli rol oynadığını ileri süren bir nazariye kurdu.

1947'de beş arkadaşı ile eskiden Güney Amerika yerlilerinin kullandıkları cinsten, balsa ağacından bir sal yaparak teorisinin doğruluğunu denemek üzere Peru kıyılarından yola çıktı. Kon-Tiki adı verilen sal 6600 km yol aldıktan sonra Polinezya kıyılarındaki kayalıklara vardı. Heyerdahl'ın dünyaca ünlü kitabı Kon-Tiki bu yolculuğu anlatır. Heyerdahl, daha sonra papirüsten yapılmış bir tekneyle Fas'tan yola çıkarak Güney Amerika'ya varmak istedi. Böylece eski devirlerde bu tür bir yolculuğun yapılıp yapılamayacağını ortaya çıkaracaktı. Teknesi bir süre sonra suya dayanamaz duruma gelince yolculuğunu yarıda kesmek zorunda kalsa da 1970 yılında Ra II adlı teknesiyle yolculuğu başarıyla tamamladı.

ROALD AMUNDSEN

1893'te bir fok gemisinde denizciliğe başlayan Norveçli denizci Amundsen, dünyanın çeşitli kıyılarında dolaştı, değişik gemicilik teknikleri, buharlı gemiler ve bilimsel denizcilik yöntemleri konusunda bir uzman haline geldi. Kuzey Kutbu'nun kaşifi Nansen'in de yüreklendirmesiyle, Atlas Okyanusu'nu Büyük Okyanus'a bağlayan deniz yolunu bulmayı aklına koydu. Yaptığı ilk denemeleri başarılı sonuçlar vermesiyle birlikte, iki okyanusu birbirine bağlayan deniz yolunun varlığı kesinlik kazandı ve böylece daha önce geçilememiş olan Kuzeybatı Geçidi'nin baştan sona kadar gemiyle aşılabileceğini gösteren ilk gemici oldu.

Asıl amacı Kuzey Kutbu'nu keşfetmek olan Amundsen; Frederick Cook ve Robert Peary’nin 1909'da Kuzey Kutbu'na keşfetmesiyle birlikte, 1910'da yolunu Güney Kutbu'na çevirdi. Bu kez de Güney Kutbu’nun keşfi için denizciler arasında bir yarış başladı. Amundsen ve ekibi, 20 Kasım 1911'de dört kişilik ekibi ve 150 köpekle yola çıktı ve 14 Aralık'da bir başka kaşif olan Robert Falcon Scott'tan 35 gün önce Güney Kutbu'na vararak keşfi ilk gerçekleştiren ekip oldu.Amundsen, 16 Haziran 1928'de, kaza geçiren arkadaşı Umberto Nobile'yi aramak amacıyla Kuzey Kutbu'na uçtu. Yaptığı bu uçuş sırasında kara ile bağlantısı kesildi ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Roald Amundsen’in uçuş sırasında teknik problemler yaşadığı ve Kuzey Buz Denizi'ne düşerek yaşamını yitirdiği sanılıyor.

VALENTİNA TEREŞKOVA

Sergey Korolyov başkanlığındaki Sovyet uzay araştırmaları birimi, 1961 yılında, Yuri Gagarin’in gerçekleştirdiği uzay uçuşunun ardından, kadın astronotların bu uçuşlara vereceği fiziksel ve zihinsel tepkileri incelemek için uzaya kadın kozmonot göndermeyi kararlaştırdı ve bunun için 5 kadından oluşan bir ekip oluşturuldu. Bir tekstil fabrikasında çalışmakta olan ve aynı zamanda amatör bir paraşütçü olan Valentina Tereshkova da bu ekibin bir parçasıydı. Ekibin  en genç üyesi olan Tatyana Kuznetsova, uzaya gitmesi planlanan asıl kişiydi fakat 1962 yılında geçirdiği fiziksel ve duygusal bazı sorunlar, onun yerine Tereshkova’nın seçilmesini sağladı. 120’den fazla paraşüt uçuşu, Mig-15UTI model jet uçakları ile yapılan uçuş denemeleri, ağırlıksız ortamda yapılan eğitimler ve roket-uzay mekiği mühendisliği üzerine eğitim alan Tereshkova, 16 Haziran 1963 tarihinde, Vostok 6 adlı uzay mekiği ile uçuşunu gerçekleştirerek uzaya çıkan ilk kadın pilot oldu. Dünyanın yörüngesinde 48 tam tur atan ve yaklaşık olarak üç gün boyunca uzayda kalan astronot, uzay mekiğinden ayrıldıktan sonra, paraşütle Orta Asya’ya iniş yaptı. Yolculuğu sırasında çektiği fotoğraflar, daha sonra astronomlar tarafından araştırmalarında kullanıldı. Tereshkova ile beraber uzaya çıkmak üzere seçilen 4 kadın kozmonotun hiçbiri bu şansı yakalayamadı ve uzaya ikinci olarak çıkma şansı elde eden kadın,1982 yılında, gene bir Sovyet olan Svetlana Savitskaya oldu.

ZHENG HE

Çin-Arap ticaretinin 14. yüzyılda genişlemesi Çin’de dünya ile ilgili olan bilgileri kademeli olarak genişletti. Daha önce yalnızca Çin'i ve çevresindeki denizleri gösteren "evrensel" haritalar, güneybatıya doğru daha da genişlemeye ve Arabistan ve Afrika'nın kapsamaya başladı ve 1405-1433 yılları arasında Çin’e hükmeden Ming hanedanlığı yedi büyük keşif gezisi için bir donama hazırladı ve ordu içinde bir amiral olan Zheng He’yi de bu seferleri gerçekleştiren büyük filo ve silahlı kuvvetlerin denetiminde görevlendirdi. Genellikle ticaret kökenli birçok sefere çıkan Zheng He ve donanması, bu seferler sırasında İran, Arabistan, Tayvan ve Mozambik gibi coğrafi keşiflere imza atmıştır.Seyahatlerinin sayısı ayrıştırmanın yapıldığı metoda göre değişiklik gösterir, fakat Batı Okyanusuna filosuyla birlikte en az yedi kez seyahat etmiştir. Çin'e otuzdan fazla krallıktan ganimet ve temsilci ile dönmüştür. Zheng'ın gemilerinden bazılarının Ümit Burnunun ötesine seyahat ettiğine dair spekülasyonlar mevcuttur. Özellikle Venedikli rahip ve haritacı (kartograf) Fra Mauro 1457 Fra Mauro haritasında 1420 yılında "Hindistan'dan gelen - büyük bir - jungun" Atlas Okyanusu'nun içine doğru 2000 mil ilerlediğini belirmiştir.Seferleri, kayıtları, haritaları bazı diğer Antik dünya haritalarının kaynağıdır. Bu haritalarda, örneğin Fra Mauro haritası veya De Virga Haritası, (gizemli bir şekilde) Amerika kıtaları, Antarktika ve Afrika'nın burnu gibi yerler (Avrupalı) resmi keşiflerinden önce gözükmektedir.

Zheng He'nın devasa filoları ve yaptığı başarılı seferler gerek dönemin gerekse daha sonraki dönemlerin kültüründe yer etmiştir.Kim Stanley Robinson'ın The Years of Rice and Salt isimli alternatif tarih romanında Zheng bir karakter olarak bulunur.Bazı tarihçiler tarafından ve yakın zamanlarda hazırlanmış bir National Geographic makalesinde Denizci Sinbad efsanesinin ve Bin Bir Gece Masalları'nda bulunan Denizci Sinbad'ın Yedi Seyahati masalının kaynağının Zheng olduğu ortaya atılmıştır.

LEİF ERİCSON

Bugün Kanada sınırları içinde kalan Newfoundland'u bulmak için yola çıkmış ve kıtanın farklı bölümlerini keşfetmiş olan İzlandalı kâşif Leif Ericson, Amerika Kıtası'na ilk ayak basan Avrupalıdır. Norveç'te kaldığı süre içerisinde o dönemdeki birçok Norveçli gibi o da dinini değiştirerek Hıristiyan oldu. Norveç Kralı'na giderek hizmete hazır olduğunu söyledi. Kraldan aldığı görev doğrultusunda Grönland'ın batı kısımlarını görmek için keşif gezisi için yola çıktı. Aslında Amerika kıtasını ilk kez gören ve rapor eden Bjarni Herjólfsson'dan satın almış olduğu gemi ile bu toprakları kendisi de görmek için yola çıktı. Bu topraklar büyük olasılıkla Kanada'nın Newfoundland bölgesiydi. Yoluna keşfini derinleştirmek için devam etmekte olan Ericson’ın karşılaştığı yer düz kayalıklara sahip bir bölgeydi, Muhtemelen bugünkü Baffin Adası’na çıkan Ericson bu bölgeye Helluland adını verdi, Hellur Eski İskandinav dilinde düz kayalık anlamına gelir. Kâşif bir sonraki durağında ormanlık ve kumluk topraklar ile karşılaştı. Bugünkü Labrador olduğu düşünülen bu bölgeye de ‘’ormanlık’’ anlamına gelen Markland adını vererek, yeni bir kıta bulduğundan habersiz buradan ayrıldı. Leif Ericson ve mürettebatı bir süre sonra bu bölgeye tekrar geldiklerinde ırmaklarda yaşayan oldukça iri somon balıklarının fazlalılğı, iklimin Norveç’inkine kıyasla çok daha yumuşak olması, kışın çok az miktar buzun olması ve yıl boyunca yeşil otların görülebilmesinden etkilenmişler ve birkaç da ev inşâ etmişlerdir. Ericson’ın Tırkır adındaki adamı –Tırkır o dönemde bir Türk ismidir, fakat  Türklerin o dönemde o coğrafya olan uzaklıkları nedeni ile bu kişinin o dönemde hâlâ Türk isimleri almakta olan bir kavim olan Macarlar’dan olması kuvvetle muhtemeldir- bölgede yaban üzümleri bulmuş ve Leif bunun ardından bölgenin adını ‘’Vinland’’ olarak değiştirmiştir.

Evrensel'i Takip Et