Boydak Holding işçileri: Bu anayasada işçi için bir şey yok!
Boydak Holding işçileriyle referandumu ve çalışma koşullarını konuştuk: Yeni anayasa da işçiler için hiçbir iyileştirme yapılmadı.
Erkan GÜLLÜ
Kayseri
İşçilerin çalışma koşulları nasıl, İşçiler referandum için ne diyor sorularına cevap bulmak üzere işçi duraklarına gidiyoruz. Karşımıza Kayseri’nin koltuk kanepe kumaşı üreten Boydak Holding’de çalışan işçiler çıkıyor. Bir süredir fabrikada anayasa değişikliğinin tartışıldığını söyleyen işçiler, anayasada işçilerin yaşam koşullarını iyileştiren bir şey olmadığının farkında. Kimi hükümetin icraatlarından memnun olduğunu söylüyor, kimi, AKP döneminde çalışma koşullarının daha da kötüleştiğini. Bir işçi, “15 Temmuz’da vatanı savunan bizdik. Ama devlet bize 104 lira zammı uygun gördü” diyor.
İşçilerin çoğunluğu kendilerini milliyetçi olarak tanımlıyor. “Tabii Kayseri milliyetçi bir yer, hepimiz milliyetçiyiz” diyerek sohbete giriyor bir işçi. Bir diğeri, “Tabii ben önceki seçimlerde AKP’ye oy verdim, ama şimdi hayır diyeceğim” diyor. Bazı işçiler bir seçeneksizlik olduğunu, AKP dışındaki partilerin de kendilerini temsil etmediğini belirterek, HDP’yi de CHP’yi de eleştiriyor. AKP propagandasının etkileri görülüyor. Bazı işçiler, “CHP’nin, HDP’nin kuyruğuna takıldığı” görüşünde.
‘BAŞKANLIK BİZİ GÜÇLENDİRİR Mİ BATIRIR MI?’
Referandumun siyasi parti seçimlerinden biraz farklı olduğunu söyleyerek, maddelerle ilgili fikirlerini soruyoruz. “Bu başkanlık sistemi aslında rejim değişikliği sayılır. Padişahlık gibi bir şey olacak” diyor bir işçi kızarak. Başka bir işçi ise başkanlık sisteminin hep Erdoğan üzerinden tartışılmasını eleştiriyor. “Mesele Tayyip değil, o ölüp gidecek, hatta ölmese bile yerine istediğini atayabilecek. Tek bir kişinin fermanlarıyla yönetilecek olmamız daha sıkıntılı. ABD, Rusya gibi olacaksak, güçleneceksek iyi ama bizi güçlendirir mi batırır mı bilemiyorum” diyor. Milliyetçi olduğunu belirten işçi ekliyor; “Oldu olacak şeriat gelsin, o da aynı padişahın ağzından çıkan tek bir söz işte.
Her gün bombaların patladığını, huzurla sokağa çıkamadığını, işçinin gitgide küçüldüğünü ve faturalara, yiyeceklere yansıyan zamlarla yaşam koşullarının zorlaştığını belirten bir işçi, “Değişikliğe ihtiyacımız olduğu kesin. Tabi başkanlık sistemi bu değişimi karşılayacak mı emin değilim” diyor. Maddelerin hiçbirinde işçiyle ilgili bir iyileştirme olmadığını, bu tartışmaların işçiyi kapsayan tartışmalar olmadığını söyleyen bir diğer işçi, tekrar bir seçeneksizliğe mahkum olduğunu söylüyor. “İşçiyi savunan parti yok, kötünün iyisine muhtaç kalıyoruz” diyor.
Konu bir süre sonra iktidarın politikalarına geliyor. İşçiler hemen Suriye meselesini ve el Bab’daki askerlerin durumunu gündeme getirerek, “Suriye’yle savaş tam bir,dostlar alışverişte görsün meselesi. Medya öyle bir gösteriyor ki askerler çatışıyor, güya kardeşlerimizi oradan IŞİD belasından kurtarıyorlar. Halbuki hiç alakası yok” diyor.
‘ÇALIŞMA KOŞULLARI GİTTİKÇE ZORLAŞIYOR’
Sohbet ettiğimiz işçilerin çalıştığı fabrikada henüz Suriyeli işçi çalışmıyor. Fakat organize sanayide nerede angarya iş var hepsinin Suriyelilere yaptırıldığını, patronların ucuza Suriyelileri çalıştırmayı tercih ettiklerini de belirtiyorlar. Sohbet ilerleyince işçiler çalışma koşullarının gitgide daha da zorlaştığını, her gün türlü bahanelerle tutanaklar tutulduğunu, kalite ve verimliliği artırma adı altında fabrikada sıkıyönetim ilan edildiğini söylüyorlar. Bir işçi, “15 Temmuz’da dışarı çıkan vatanı savunan bizdik. Ama devlet bize 104 lira zammı uygun gördü. Devlet bizi artık daha çok korur, kollar dedik ama işçiye reva görülen bu” diyor. Bir günde ürettikleriyle, fabrikanın tüm işçilere verdiği maaşın hepsini çıkardıklarını söyleyen işçiler, “Biz bir saniye bile çalışmasak bunlar zarar eder, batar gider” diyor.
‘BEN HUZURLU YÜRÜYEMEDİKTEN SONRA YERE BATSIN O YOL’
“15 yılda çok şey değişti. Kendi tankımızı üretiyoruz” diyen bir işçiye diğeri gülerek “Aynen yollar, köprüler yapıldı. Ben o köprüden geçemeden, o yolda huzurla yürüyemedikten sonra batsın yerin dibine” diyor. Ve işçinin tamamen siyasetin dışında bırakıldığını, mevcut Meclisin zaten çürümüş olduğunu, kendilerini temsil etmediğini belirtiyor. “Daha dış güçler var neler dönüyor kim bilir, bizim aklımız da ermiyor tabii” diye de ekliyor.
‘BİZİM DURUMUMUZ NİYE KÖTÜYE GİDİYOR?’
Kumaş tozu yutarak çalıştıklarını, pazarları zorunlu mesaiye kalarak aldıkları maaşla güç bela geçindiklerini söylüyor işçiler. “Hani 15 yılda madem çok şey değiştiyse niye bizim durumumuz kötüye gitti” diyerek arkadaşına yönlendiriyor bir işçi soruyu. Taşeron çalışmanın, özelleştirmenin on beş yıldaki seyrini konuşuyorlar kendi aralarında.
Genel itibariyle Kayseri’nin en yüksek maaşını, ama diğer holdinglere kıyasla en düşük maaşını aldığını belirten işçiler işçinin hem siyasetin dışında, hem de yaşamın dışında bırakıldığını söylüyor. Hakkı olan yıllık izni kullanırken bile azarlandıklarını, pazar mesaisinden kaynaklı ailelerine zaman ayıramadıklarını belirten işçiler, yuttukları tozun da cabası olduğunu söylüyor. Çalıştıkları fabrikanın dudakları uçuklatacak ciro yaptığını ama toplusözleşmede kendilerine yüzde sekiz buçuğun reva görüldüğünü söyleyen işçiler, Hak İş’e bağlı Öz İplik-İş Sendikasından da rahatsız. “Sendika kendini direniyor gibi gösteriyor ama tek amacı bir sonraki seçimi alabilmek” diyen işçiler, birlik olamadıkları sürece bunun böyle devam edeceğini söylüyorlar.
Evrensel'i Takip Et