18 Mart 2017 00:16

'Güçlü bir Türkiye için ben de varım' demeden önce düşün

Bir grup metal işçisi
Gebze

İşçi arkadaş,

Güçlü bir Türkiye için ben de varım demeden önce düşün..

Güçlü bir Türkiye için sen sadece verdiğin destek ile egemen olanlara yeni Saraylar, yalılar, rezidanslar, yatlar, gemiler, yükselen yeni zenginlikler yaratabilirsin.

Ama senin evin saraya, işyerin cennete, ailen ve geleceğin ise bir dirhem daha mutluluğa doğru yol almaz.

Sen yükselen zenginliklerin altında gün be gün ezilen sınıfın insanısın, her yükselen sarayda, rezidansta, köprüde, tünelde, kızaktaki gemide ölülerin var.

Senin kemiklerin, kanın ve canın üzerinde yükseliyor güçlü Türkiye ama sen yoksun ben de varım dediğin ülkede.

İşçi kardeş sosyal adalet için ben de varım diyor ise kendin gibi işçilerin geleceği için mücadele etmelisin.

Elbette durumumuz dün de böyleydi. Ürettikçe sefalete ve yıkıma sürüklendik. Milli gelir arttı ama biz daha da yoksullaştık. 

Sorun sağ ya da sol partilerin ya da ikisi de temelden aynı olan kapitalist patron partilerinin bizim gözlerimizi her seçimde boyamaları ile çözülecek gibi değildir.

Ama bu gün boynumuzdaki zincirin daha da sıkılmaması hayır deyip buradan aldığımız güç ile yaşamı değiştirecek olgunluğa erişmenin yollarına bakmayı öğrenmeliyiz.

Sandıkta milli olan irademiz grev ve hak taleplerinde milli güvenliğe engel diye horlanıyorsa; güçlü Türkiye’nin parası olanlar, yalısı sarayı ve fabrikaları yatları katları olanların Türkiye’si olduğunu anlamalıyız.

Eğer bu ülkede eşit özgür insanca yaşayacaksak üretilen yaratılanlardan hakça payımıza düşeni ancak kendi mücadelemiz ile alabileceğimizi bilincine varmalıyız.

Biz kendi sınıf kardeşlerimize ve bizim kavgamızı veren emekçilere güvenmeliyiz.

Ama gerçek emekçilere. Düzen partileri ile aynılaşmış işbirlikçilere değil.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et