'Kızımın büyüdüğüne tanıklık edemiyorum'
12 yaşından beri tekstilde çalışan bir kadın işçi, çalışma koşullarını ve yaşamını Evrensel'e yazdı.
Bir kadın işçi
İstanbul/Hadımköy
Merhaba. Ben 12 yaşından beri tekstilde çalışan bir kadın olarak yaşadığım süreci sizlere anlatmak istiyorum. Ben 17 yaşındayken ve yine tekstilde çalışırken yakın arkadaşımın eşi sigortacılara haber verdi. SSK’den geldiler, sigortasız çalışanlar tespit edildi ve ben de içlerindeydim. Bizlerden SSK evraklarımız istendi. İşe yaradığı için biz de çok sevindik, evrakları hazırlayıp verdik. Sonucu beklerken arkadaşlar çöpte bizim verdiğimiz evrakları buldular. 18 yaşında olanların sigortaları yapıldı, yani benimki gene kaldı. Bize bu konuda bir açıklama bile yapılmadı, boşuna sevinmiştim.
12 yaşından beri çalışıyorum diyorum. Ama şimdi 36 yaşındayım ve sadece 6 yıldır SSK’liyim. Şu an ünlü bir çorap fabrikasında 4 yıldır çalışıyorum. Dikme ütü paket bizde yapılıyor. 80 kadar işçinin çalıştığı fabrikada kadınlar yoğunlukta. Burada ücretlerimizi söz verdikleri gibi zamanında alıyoruz, servisimiz var. Bunun için mutlu muyum bilmiyorum. İşe bazen içimden gelerek, bazen de kendimi zorlayarak gidiyorum. Bitkin veya hasta olduğum günler bile. İşe gitmek zorundayım, gitmesem günlük param kesilir. İşe gitmediğimiz zaman ustabaşına geçerli bir neden söylemeliyim. Bir de izin alınmadan işe gitmesem 2 günüm kesiliyor. Çalışma ortamıma gelince, özellikle örme çok gürültülü çalışılıyor. Örme, dikme çok tozlu, saçlarımız kirpiklerimiz toz içinde kalıyor. Bütün bunların ötesinde toz toplama makineleri yani kompresör makineleri var ve her 7 makine bıçağının kesip diktiği parçaları içerisine toz deposuna çekiyor ve bu depo sık sık doluyor. Onu boşaltmak da bizim işimiz. Boşaltması ayrı bir zulüm. Maskemiz yok, yerleri temizleyen kompresör makinesi bizim ciğerlerimize, yüzümüze, saçlarımıza boşaltılıyor sanki. Denetimden dolayı bir tek kulaklık verildi, o gürültüye öyle bir alışıldı ki, o bile kullanılmıyor. İleride duyu organlarımızın haline ne olur bilmiyorum.
İş saatlerinde telefona cevap vermek de, telefonda müzik dinlemek de yasak. Tuvaletin dakikaları sayılı, günde kaç defa gidiliyor, kim saçını ıslatmış, saçlarının ve kirpiklerinin tozu alınmış veya düzeltmiş hepsinin hesabı tutuluyor.
Paketleme bölümünde 35 kişi çoğunluğu kadın işçi çalışıyor. Özellikle dikkatimi çeken bir şey var, aramızda eski işçiler emekli olmayı bekleyen işçiler bile var. Ne yazık ki eski işçiler yeni işçilerden daha az alıyorlar. Eşit işe, eşit ücret yok. Beni en çok da üzen benim de içinde olduğum 3 tane makineci var ve 2’si yeni işe alındı. Arkadaşlarım asgari ücretin üstünde artı AGİ alıyorlar. Ben 4 yıldır buradayım aynı işi yapıyorum ve usta olmama rağmen asgari ücret alıyorum. Adaletsiz bir patronum var. Eski işçiler onun için önemli değil, aksine kendiliğinden çıksınlar da tazminat vermeyeyim derdinde. Eskilerin gitmeyeceğini biliyor, ayrıca herkesi de iyi tanıyor. Bu yüzden böyle davranıyor. Hepsi de evlerini geçindiren insanlar. Bende öyleyim, bunu yazarken de içim yandı, üzüldüm.
Adaletsiz dedim ya, hiç olmadı adaleti. Bazen dua ediyorum, Allah’ım vicdan ver diye. Sonra gene olmuyor. Biz çalışanların orada kalmak için sebeplerimiz var. İşsizlik çok. Aynı işyerinde emekli olmaya yakın kişiler de çok. Bunun için haksızlıklara karşı seslerini kısmak zorunda hissediyorlar.
Peki ya bizler! Çocuğunu evinde bırakıp sabah 6’da kalkan bizler gün içinde telefonla gizli gizli arayıp ‘Eve geldin mi, ödevini yaptın mı?’ diye soran bizler. Kızım 9 aylıkken ben tekrar işe başladım. Şimdi 9 yaşında, hep çalıştım. O hâlâ benim çalıştığıma alışamadı. Bir de işveren bunu bilse vicdanı sızlar mı? Makinecilerden her gün kendi belirlemiş olduğu sayıyı istiyor, bir gün dikilmezse hesap soruyor. Her şey onun için bahane.
Bir de günün sonunda temizlik derdimiz var. İşteki o yoğun temponun yanı sıra her akşam bir kadın işçi yerleri süpürüyor, sayılı işi yetiştiriyor. O da yetmiyor, tuvaletleri temizliyor. Yani ünlü çorap fabrikasında bir temizlikçimiz dahi yok. Sigara odası var ama sigara içme zamanımız yok.
Kısacası çocuk yaşta ezilen yorulan ve çalışmak zorunda kalan en çok da kadınlar ve o kadınlardan birisi de benim. Hayatımın bir kısmını ve yaşadıklarımı, üzüntümü biraz da olsa paylaşmak istedim.
Geçen hafta sonu mahallemizde bir karışıklık vardı. Ben de alışveriş yapmak için evden çıktım, Kızım gözleri dolu dolu ‘Ne olur anne gitme, ben korkuyorum sana bir şey olur. Ya da ben de geleceğim’ deyip ağlamaya başladı. Zar zor ikna ettim, işimi görüp eve dönünceye kadar 2 kez aradı. O kısa zaman diliminde bile bir sürü korku yaşadık. Zaten oldukça az zamanlarda birbirimizi görüyoruz. Kızımım bazen çok sert çıkışları oluyor. Ben bile tanıyamıyorum. Çünkü büyüyor ve ben buna tanıklık edemiyorum.
Diyorum ki yeni anayasa oylanacakmış 16 Nisan 2017’de. Acaba benim gibi çalışan ve çalışmayı bekleyen milyonlarca kadına, erkeğe, gence ne gibi bir güvence veriyor. Yoksa bizi yok mu sayıyor.