STG: Hamza Yalçın derhal serbest bırakılmalı
İsveç Sınır Tanımayan Gazeteciler Başkanı Jonathan Ludqvist, Odak Başyazarı Hamza Yalçın'ın Interpol aracılığıyla tutuklanmasına tepki gösterdi.
Murat KUSEYRİ
Stockholm
İsveç Sınır Tanımayan Gazeteciler Başkanı Jonathan Ludqvist, Türkiye’nin Interpol’u bir araç olarak kullanarak diasporadaki siyasi ilticacıları susturmaya çalışmasına izin verilmemesi gerektiğini söyledi ve İspanya’da tutuklanan Yazar Hamza Yalçın’ın derhal serbest bırakılmasını istedi.
İsveç’te yaşayan, aylık dergi Odak’ın başyazarı Hamza Yalçın, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin talebiyle tutuklanmıştı.
Yalçın’ın tutuklamasının ardından İsveç’teki insan hakları ve gazeteci örgütleri, Türkiye’deki hukusuzlukları gündeme getirerek Avrupa ülkelerinin Erdoğan rejimiyle suç ortaklığı yapmamasını istediler. Yalçın’ın serbest bırakılması için Dışişleri Bakanı Margot Wallström’ün konuyu Avrupa Birliği gündemine getirmesini talep ettiler.
İsveç TT ajansına yaptığı açıklamada Erdoğan’ın yurt dışında yaşayan muhalifleri teröristlikle suçlayarak susturmak istediğine dikkat çeken Jonathan Lundqvist, Evrensel’e de açıklamalarda bulundu.
‘AMAÇ GAZETECİLERİ SİNDİRMEK VE KORKUTMAK’
Türkiye’deki durumun insan hakları ve ifade özgürlüğü açısından tam bir felaket olduğunu söyleyerek konuşmasına başlayan Lundqvist, “Türkiye çok daha önceleri sınırı aştı. Duruşmalarda gazetecilere yöneltilen temelsiz suçlamaların amacı gazetecileri sindirmek ve korkutmak. Bu beraberinde oto sansürü getiriyor. Artık Türkiye’de özgür basının varlığından söz edemeyiz. Tüm baskılara rağmen gerçekleri yazan cesur gazeteciler var ama hepsi ağır baskı koşullarında görevlerini yapıyor” dedi.
‘INTERPOL’ÜN BÖYLE BİR YETKİSİ YOK’
Yalçın’ın Interpol tarafından arandığı için İspanya’da tutuklandığını hatırlatan Lundqvist, ”Interpol’un siyasi nedenlerle suçlananlara yönelik bir girişimde bulunma yetkisi yok. Bu Interpol’un tüzüğünde var. Interpol’deki bir komite hangi suçların siyasi olup olmadığını değerlendiriyor. Ama bazen yanlış değerlendirmeler yapıyor. Örneğin Hamza Yalçın hakkında yaptığı değerlendirmeyi kabul edemeyiz. Bu tür değerlendirme sadece Türk gazetecilerin değil dünyanın her tarafında sürgünde yaşayan gazetecilerin güvenliğini riske atıyor. Gazeteciler her an tutuklanma kaygısı ile yaşamak zorunda kalıyor” şeklinde konuştu.
‘INTERPOL İLE GÖRÜŞME GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ’
Lundqvist, Interpol’un suçluluğa karşı mücadelede önemli bir araç olduğunu ancak amacı dışında kullanılmasının örgütün inandırıcılığını yitirmesine yol açacağı uyarısında bulunduktan sonra şunları kaydetti: “Bu sorunu Paris’teki hukukçularımızla konuştuk. İnterpol’le diyalog kurmamız gerekir. Uluslararası anlaşmalar yürürlükte olmalı, ülkeler keyfi hareket etmemeli. Interpol kendisine yapılan başvuruları titizlikle incelemeli, sorunun temeline inmeli. Bunun sağlanması için Interpol’le konuşacağız.”
Basın ve ifade özgürlüğünü savunmada İsveç’in yüksek bir profil çizdiğini ama pratikte aynı tutumu göstermediğini söyleyen Lundqvist, örnek olarak da vatandaşları Türkiye’de tutuklanan İsveç ve Almanya’nın oldukça farklı tavır almalarına şu cümlelerle dikkat çekti:
“Almanya Dışişleri Bakanı çok sert bir tutum takındı. Yaşamımda ilk kez bir diplomatın bu şekilde konuştuğuna şahit oldum. Bu gerekliydi. Ama aynı şeyi İsveç yapmadı. Epey zaman geçtikten sonra bizim Dışişleri Bakanı açıklama yaptı. Ama benim umudum tekrarlanan bu tutuklamalar karşısında Dışişleri Bakanı Margot Wallström’ün sabrının son bulması.”
‘HER GAZETECİNİN TUTUKLANMASI ÖNEMLİ’
Lundqvist, tanınmış gazetecilerin tutuklanmalarının İsveç medyasında yer alırken Evrensel ve Kürt medyasında çalışan gazetecilerin tutuklanmalarına dikkat çekilmemesini nasıl değerlendirdiği sorusunu ise şöyle yanıtladı: ”Bu gerçekten çok sıkıcı. Hangi medyadan olursa olsun her gazetecinin tutuklanması önemlidir ve gündeme getirilmeli. Ama 160 gazeteci hapiste tutuluyorsa bunların hepsinin durumlarını gündeme getirmeye gazetelerin sayfaları yetmez. Rejim bilinçli bir strateji uyguluyor. 4 gazeteciyi hapsetmekle 400’ünü hapsetmek arasında bir fark görmüyor. Cumhuriyet yazarlarının tutuklanmaları medyada geniş yer aldı. Zaman gibi uzun süre Erdoğan’ı destekleyen gazeteler de var. Ahmet Şık cezaevine atıldığında açıkça sevinç gösterileri yapıyorlardı. Diğer gazetelere yönelik saldırılara karşı çıkmak gerektiği gibi buna da karşı çıkmak gerek. Ama bu gazetenin geçmişte muhalif gazetecilere yönelik tutumunu bilen Batılı gazeteciler ihtiyatlı davranıyor.”