3 Aralık 2017 21:59

Petrokimya işçileri birlik istedi

Petrol-İş Aliağa Şube Kongresi sona erdi. Sendikal bürokrasiye tepki gösterilen kongrede, sınıfa dönük saldırılara karşı birlik olunması istendi.

Petrokimya işçileri birlik istedi

Turan KARA
İzmir

Petrol-İş Aliağa Şubesi 10. Olağan Kongresi’nde 2 liste ve bir bağımsız adayın yarışı sonuçlandı. Yeni yönetim kurulunda Ahmet Oktay ve Mevlüt Çınar yerini korurken, başkan yardımcılığında TÜPRAŞ delegelerinden Menderes Akdağ’ın yerini Veysel Gündüz aldı. 2 yönetim kurulu üyeliğini de Ahmet Oktay’ın listesindeki delegeler kazandı. Kongrede adayların konuşmasında kimi zaman birbirlerine karşı sert eleştiriler yer alsa da 3 yılık sözleşme, iş cinayetleri, ücret skalaları, sendikal demokrasi ve bürokrasi, sendika siyaset ilişkisi gibi konular üzerinde duruldu. Kongrede delege önerileri arasında öne çıkan ise sendikal eğitim, iş cinayetlerine karşı mücadele, işyeri komitelerinin kurulması, Aliağa’da ve diğer yerlerde işçi mücadeleleri ile dayanışmanın artması oldu.

Bundan bir önceki kongre kuşak değişiminin ve özelleştirme sonrası yeni kurumsal kimlikle tanışmanın ilk evresiydi. Delegelerin ağırlıklı olduğu PETKİM’de “FETÖ” hem yönetim kademesine hem de işçiler içinde revaçtaydı. Bu sebeple yeni işçilerle fabrika yönetimi arasında oluşan bağ kopmamışken, işçiler sendikaya ise mesafeliydi. Ancak bu kongrede, bu durum çoktan geride kalmış bir görüntüye sahipti. Yine önceki kongrede siyasal ve etnik kimlikler ağırlıklı tartışma konusuyken bu kongrede aday tartışmalarında birlik olma ve birbirlerini çeşitli ayrışmalara dayanmadan işçi kimliğiyle kabul etmek üzerinde daha ileri bir mücadele fikri öne çıktı.

Geçen 4 senede Cemaat’in “FETÖ” olması, şirket yönetiminin tamamen Azerilerden oluşması ve o kültürü dayatmaları, Türkiye-Azerbaycan-Rusya gibi 3 devletli bir şirket, Hükümetin sürece doğrudan müdahalesi, hukuksuz işten atmalar, TOMA, polis ve devletin sert yüzüyle tanışma, yeni işçilerin mücadelede daha ilerden yer alması gibi değişimler yaşandı. Şube seçim çalışmaları, şube yönetiminde yaşanan uyumsuzluğun ortaya çıkmasıyla yaklaşık 2 yıl öncesinden başlasa da 5 aydır olgunlaşan tartışmalarla kongre gerçekleşti. Kimi iç sorunların tam anlamıyla çözülmemesi, kongreye yansıyan bir yan oldu.

Bu kongrede gerek delegasyon, gerek adaylar, genç işçilerin “Nasıl bir sendika olmalı” ve “Önümüzdeki ciddi problemlere karşı ne yapacağız” soruları etrafında konuştu. Tartışmalar içinde üyelerin inisiyatifini açığa çıkarmak, yönetici-üye ayrımı yapmayan sendikal yapı, sendika merkezilerinin bürokratik ve antidemokratik yapısının mücadeleyi ilerletici değil engelleyici tutumda olduğu ve bundan kurtulmak gerektiği, sendikaların siyasetin arka bahçesi olmasını engellemek gibi konular yer alsa da bunlar ya güncelle bağı olmayan soyut kavramlarla ya doğrudan eleştiriden kaçınıp genel geçer tespitlerle ya da sendika siyaset ilişkisi ve işçilerin siyasal mücadelesi tersten kurularak yapıldı. Mücadeleci sendikal anlayış vurgusu yapılırken, Hükümet ve patronlarla müzakereci yöntem ise kendini pek ifade etmedi.

En radikal konuşmalar ise dar burjuva siyasetinin çerçevesinden çıkamadan, kendine siyaset üstü konum biçerek, sendikaların “siyasal iktidarı talep etmesi” önerilerek gerçekleşti. Konuşmalarda AKP ismi hiç geçmedi ancak sendika genel merkezinin, Türk-İş’in “sorunu yaratanlardan çözüm beklemek, lütuf beklemek acizliğine düştüğü”, “siyasetin” arka bahçesi olduğu söylendi.

Asgari ücret tartışmasında ise vergilerin yüksek olmasından bahsedilirken, ülkenin tek gündemi olmasına rağmen, Reza Zarrab ve milyonlarca dolarlık kaçakçılıktan, vergi cenneti ülkelere aktarılan paralardan bahsedilmedi.

İş cinayetleri ve vahşi çalışma koşullarının ise ciddi bir sorun olarak önlerinde durduğu, birleşik bir mücadele gerektiği konuşuldu.

SENDİKAL BÜROKRASİ KAYBETTİRİYOR

Başkan yardımcılığı, mali sekreterlik adaylarından Adalet Kul, insanlığın ilk çağlarında emek ve artı değerin nasıl ortaya çıktığını anlatarak başladığı konuşmasında epey kapsayıcı bir sunum ortaya koydu. İşçi sınıfı ve sendikaların ortaya çıkışından bahseden Kul, günümüzde sendika içi demokrasinin olmamasının en büyük sorunlardan birisi olduğunu söyledi. Kul bunun sebeplerini, delegelik yapısının yarattığı temsili demokrasi, uzun süren yöneticilik ve sendikal bürokrasi olarak sıraladı. 12 Eylül darbesinin ve sendikalar yasasının sendikal mücadeleyi de bitirdiğini vurgulayarak, “Demokrasi sadece sandık değildir. Karar alma süreçlerinde herkesi katabilecek bir yapının olması demektir. Üye ancak böylece alınan kararları ve sendikasının gücünü kemiklerine kadar hissederek sahiplenir” dedi.

Konuşmasında kimseyi hedef almamasına, açıktan eleştirmemesine ve var olan yönetimde yer almamasına rağmen Adalet Kul, en çok eleştirilen aday oldu. Hakkında birkaç adayın söylemlerine karşı divandan söz hakkı istese de divan başkanı Ahmet Kabaca ne söz hakkı verdi, ne de eleştirilmesini engelledi.

Önceki Şube Mali Sekreteri Mevlüt Çınar, sözlerine Adalet Kul’u şu sözlerle eleştirerek başladı: “Bu dediklerini yapacak, en azından yeni ve genç üyelerin eğitimine katkı yapacak bu sunumu yapmak için mutlaka bir yere aday olmaya gerek yoktu.” Kul’un mücadeleye yeterli katkıyı koymaktan geri durduğunu iddia eden Çınar, şöyle devam etti: “Yeni ve genç kuşağın sendikal mücadeleye katılımını, eskinin tecrübelerini aktarmaya devam edeceğimiz bir süreçteyiz. PETKİM’de 3 yıllık sözleşmenin yaratacağı sıkıntının önemini Petrol-İş, Türk-İş ve kamuoyuna yeteri kadar anlatamadık. Burada 3 yıl olması demek her yerde olacağı anlamına geliyor. Tekrar 2 yıl olması için güçlü bir mücadele vermemiz gerekiyor.” İşletmelerde yaşanan sıkıntıları çözerken yönetim olarak yaşadıkları sıkıntılarla da mücadele ettiklerini belirterek, “İşverenin görev tanımı dayatması ile yönetim görevine başladık. Bu süreci atlatırken sıkıntı yaşasak da kayıpsız atlattığımız söylenebilir” dedi. Çınar Ortadoğu’daki savaşın etkisiyle yaşanan göç ve işçi sınıfının karşılaştığı kötü çalışma koşullarına da değinerek, “Aliağa Organize’de örgütlenme faaliyetimizi ilerletmeli, yeni işyerleri kazanmalıyız” dedi.

Önceki Şube İdari Sekreteri Menderes Akdağ da cesur ve kararlı bir mücadele verdiklerini, 3 yıllık sözleşme dayatmasına direndiklerini, kabul etmediklerini söyleyerek “Genel merkezde zam oranını daha da artırabileceğimizi söyledik, imza atmadık ama bunu yapan tek şube olduğumuz için geçti. TÜPRAŞ ‘Burda 2 yıl, PETKİM’de 3 yıl olmamalı’ dedi, sendika olmayacak dedi ama PETKİM’de 3 yıl oldu. Şimdi TÜPRAŞ da 3 yıl dayatması yapacak, gaz ölçüm gibi iş yükünü artıracak çalışmalar dayatılacak ve vardiya primi değişikliği isteyecek. Zor bir süreç bekliyor” diye konuştu. Ravago işyerinde örgütlenme sürecinden bu yana içinde olduğunu, sendika içinde de mücadele ederek Ravago işçileri ile iyi bir sözleşmeye imza attıklarını ifade etti.

İdari Sekreter Adayı Veysel Gündüz ise sendikaların işçi sınıfı içerisinde itibar kaybının zirve yaşadığı bir dönemde olduğunu ifade etti. Bunun sendikaların parçalı yapısı, Hükümet ile ilişkisi, sendikal bürokrasinin yapısından kaynaklandığının altını çizen Gündüz, “Sendikaların güvenilirliği yüzde 7. Bu Meclisin güvenilirliğinin bile altında. İşçiler sendikaların kendini temsil ettiğine inanmıyor, patrondan daha çok sendikasından çekiniyor. Birleşik mücadeleyi örgütlemek, örgütsüz işçileri örgütlemeyi hedef almak gerekiyor” dedi. Gündüz son olarak siyasal iktidarı talep etmeleri gerektiğini belirtti.

Başkan adaylarından Onur Okudurlar işten atmalarda sendikanın iyi bir sınav vermediğini belirterek “Adli mercilerden belge almak, suçsuzluğunu kanıtlamak yeterli olmamıştır, işe iadesinde siyasi iradenin onayı beklenmiştir. Bu ülkede hukukun üstünlüğünden daha üstün bir irade var mıdır, biz bunu kabul edebilir miyiz?​” diye sordu. Genç işçilerin mücadele ilerledikçe daha aktif ve yetkin olduklarını ifade ederek, sendikal bürokrasinin daha fazla bu güce bu ilerlemeye dayanamayacağını söyledi.

Başkan adaylarından Tuncay Kan ise yönetime dair problemlerin, işletmelerde sorunları çözmek önünde engel oluşturduğunu, buna rağmen birçok sorunun çözümünde inisiyatif aldıklarını belirtti. Sendikal eğitimin vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunu belirtirken sendikal bilincin ilerlemesini sağlamak gerektiğine değindi. Dayanışma ve birliğin önemine dikkat çeken Tuncay Kan “80 sonrası süreç sendika ağalığını getirdi. Sendikalar arasındaki birlik ve dayanışmayı güçlendirmemiz lazım” dedi.

Ahmet Oktay ise delege seçimi süresince haksız eleştirilere maruz kaldıklarını ifade ederek “Biz biz olmayı beceremedik, şube bölünmüş bir görüntü çizdi. Bunu aşmanın yollarını aradık. Seçim süresi boyunca işletmelerde hiçbir delege adayını oturup masa başında hazırlamadık, her işletmede arkadaşlar kendisi belirledi, sorunları ve çözüm yollarını tartıştık, önümüze bir mücadele hattı belirledik. Sendikal demokrasiyi böyle kurmaya çalıştık” dedi. Oktay, “Sendikalar sorunu yaratanlardan çözüm beklemeyi bırakmalıdır, siyasi iradenin arka bahçesi konumuna düşmüştür” diyerek bu dönemde işyeri komitelerini hayata geçireceklerini ifade etti.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Padişah yetkisi

Padişah yetkisi

Devlet Denetleme Kuruluna verilen sınırsız kayyım yetkisiyle Cumhurbaşkanı, bir talimat vererek kamu kuruluşlarından belediyelere, sendikalardan meslek odalarına ve barolara kadar tüm kurumların yönetimlerini, yargı kararına gerek olmadan görevden alabilecek. Prof. Dr. Metin Günday “Bu bir kayyım yetkisi. Anayasa’ya aykırı” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et