Koku skandalına dair gerçekler Tuzla halkıyla paylaşılmalı
Tuzla'da yaşayan Biyolog Erman Türkmen, 25 Aralık'ta yaşanan kimyasal atık skandalını ve acilen yapılması gerekenleri yazdı.
Erman TÜRKMEN
Biyolog
25 Aralık gecesi saat 20.00 sularında bütün Tuzlalılar gibi ben de o “nahoş!” kokuyu hissedenlerdim. İlk başlarda bizim için klasikleşmiş deri sanayiden gelen ve artık bağışıklık kazandığımız koku sandım. Daha sonra gözlerimin yaşarmasına mide bulantısı eşlik etti. Ancak konuyu sosyal medyadan görünce olayın vahametini anladım. Peşi sıra gelen açıklamaların derinleşen kriz ortamını sakinleştirmeye yönelik, zaman kazanmak amaçlı olduğu gerçeğini anlayacak zekamız olduğu kanısındayım. Çünkü daha atık olan maddenin ne olduğu, nereden geldiği bile daha bulunamamışken “İnsan sağlığına zararı yok” açıklamalarının başka bir manası olabilir mi?
‘KÖTÜ KOKULAR’ TUZLA’DA YENİ DEĞİL
30 yıldır Tuzla’da yaşayan ben ve benim gibi Tuzlalılar bu ve buna benzer olayların geçmişte de olduğunu çok iyi biliyoruz. 2015 yılında Orhanlı beldesinde zehirli varil toprağa gömülmüş halde bulunmuş, dönemin Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe bu variller için “kendi halkına soykırım “ olarak ifade etmişti. Yargılamalar sonrasında ise 5 yıl ceza istenen 7 kişi hakkında beraat kararı verilmişti. Yine Pepe o dönem bu olayın sorumlusu olan kişilerin çok ünlü iş adamı olduğunu ve en büyük cezanın itibar kaybına uğramak olduğu olarak nitelendirmişti.
Tersaneler bölgesinde gemi yapımı işlerinde oluşan kirliliğin birçok deniz canlısının yok olmasına neden olduğu gerçeğini de görmezden gelmeliyiz. Nitekim Tuzla Belediyesinin müjde olarak verdiği Tuzla Marinası projesi, onlarca ton hafriyatla ve denizin doldurulmasıyla yapılmış ve deniz ekosistemi açısından olduğu kadar deprem riski açısından da sıkıntılı bir projedir. Ki bu proje halkın tepkisine rağmen yapılmıştır. Yine OSB’de bulanan deri fabrikalarının atıklarının arıtımı ve kanalizasyona verilmesi sırasında oluşan koku bu bölgenin klasiği haline gelmiş ve her nedense çözüm üretilmemiştir.
Bütün bu gelişmeler karşısında “Peki, Tuzla halkı neden sessiz?” gibi bir soru akla gelebilir. Tuzla’da yaşayan, bütün bu dertleri çeken insanlar aslında işçiler, emekçiler. Bu insanların çoğu fabrikalarda çalışıyor, dolayısıyla mesleki anlamda da bu kimyasallara ve kokuya maruz kalıyorlar. Buna karşı çıkmaları demek, bir anlamda ekmeklerinden olmaları anlamına da geliyor. Birçok işçide mesleki anlamda hastalık mevcut zaten. Onun için konu ses çıkarmak yerine; boyun eğme ya da kendi aralarında konuşarak dert yanmanın ötesine geçemiyor. İnsanlar bir nevi açlıkla sağlık arasında tuhaf bir tercihe zorlanıyor.
ACİLEN YAPILMASI GEREKENLER
İlçemizde yaşanan bu skandal olaya ilişkin tüm raporlar başta ilçe sakinleri olmak üzere kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Yaşanan bu olayın sorumluları ve varsa göz yumanlar, yargılanmalıdır. Salınan maddenin ne olduğu ve hangi hastalıklara neden olabileceği konusunda, uzman kuruluşların (meslek odaları, TTB, TMMOB vs.) görüşü alınarak halk acilen bilgilendirilmelidir. Bundan sonra benzer olayların önüne geçilmesi için de sanayi kuruluşlarının denetimi sıklaştırılmalı ve sonuçlar halkla paylaşılmalıdır. Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca kontrolü yapılan “Hava Kirliliği İstasyonu”nun Tuzla’da kurulması da ivedilikle sağlanmalıdır.