Tarım işçileri bu yıl da unutuldu!
Hükümetin tarım işçilerinin çalışma ve barınma koşullarının iyileştirilmesi için yayınladığı genelgeye rağmen 1 yılda değişen hiçbir şey olmadı.
Volkan PEKAL
Süleyman BULUŞ
Adana
Çukurova’nın bereketli topraklarında süren tarım üretiminin asıl kahramanları tarım işçileri Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden Çukurova’ya geldi. Çalışma ve barınma koşulları yüz yıl öncesinden farklı olmayan tarım işçilerinin çoğu, yılın 6-7 ayını kapsayan bu yolculuğa çocuklarını, çadırlarını, mutfak eşyaları ve yataklarını alarak çıkıyor.
Peki sofralarımıza gelen meyve, sebzeleri eken, seralayan, toplayan tarım işçilerinin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için ne yapılıyor? Geçtiğimiz yıl mart ayının sonunda, yine önceki yıllarda olduğu gibi Başbakanlık tarafından, tarım işçilerinin çalışma ve barınma koşullarının iyileştirilmesi için bir genelge yayınladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu da ağustos ayında Ankara Polatlı’da tarım işçilerini ziyaret ederken, Mevsimlik Tarım İşçileri Projesi (METİP) kapsamında işçilerin sağlık, eğitim, barınma ve sosyal yaşamlarındaki sorunları gidermek için bu yıl 96 milyon liralık bütçe ayrıldığını ifade etmişti. Ancak Başbakanlık genelgesinin üzerinden geçen bir yıl ve Sarıeroğlu’nun açıklamasından geçen 7 ay sonra Adana’da tarım işçilerinin hayatında değişme olmadı.
Bu bütçeden kendilerine tek kuruş düşmediğini belirten tarım işçileri, “Gelip halimizi soran bile yok” diyor. Günlük 50 lira kazanan işçiler, tarlalara yakın yerlerde kendi imkanlarıyla kurdukları, hijyenik olmayan, suyu, elektiriği bulunmayan çadırlarda yaşıyor.
‘FAKIBABA NEDEN GELMİYOR?’
Karataş yolu üzerinden Tuzla yoluna döner dönmez yol boyunca dizili çadırlar dikkat çekiyor. Aileler kendi imkanları ile kurdukları çadırlarda altyapıdan yoksun, sağlık açısından riskler taşıyan şartlarda yaşıyor. Çoğu sigortasız ve uzun saatler çalışan işçilerin, sadece çalışma koşulları değil, aynı zamanda ailelerinin barınma, beslenme, sağlık, eğitim gibi birçok hizmete erişimi de hâlâ çözüm bekleyen sorunlar arasında.
53 yaşındaki Habip Aslan, Urfa’dan ailesiyle gelmiş buraya. Kendisinin hasta olduğunu, çocuklarının çalıştığını söylüyor. 2 ay önce AKP’nin Urfa’daki kongresinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba’nın Türkiye’nin her yerinde tarım işçilerinin konakladığı alanları gezeceği yönündeki sözlerini hatırlatıyor:
“2 aydır bekliyoruz ama ne bir il müdürü ne bakan geldi.”
‘KABLOLAR DIŞARIDA, ÇOCUKLAR RİSK ALTINDA’
Bakan geldiğinde ne mi olacak? Aslan, bakana anlatır gibi anlatıyor: “Elektriği kendimiz çekiyoruz. Akşam oluyor, voltaj düşük olduğu için elektrik kesiliyor.” Toprak altından çekilen kabloları ve şu birikintisi gösteren Aslan, “Elektrik kabloları dışarıda. Çocukları elektrik çarpabilir, yangın çıkabilir. Suyumuzu kadınlar sırtlarında taşıyor. Çocuklar çamurda oynuyor” diyor. Evrensel aracılığıyla çağrıda bulunan Aslan, “Gelip bunu görsünler. Sadece oy zamanı gelip bize ‘Oy toplayın’ diyorlar” diye konuşuyor.
‘AKŞAMA KADAR TUVALET KOKUSU ÇEKİYORUZ’
Mehmet Yıldırım, 20 yıldır tarım işinde. Daha önce işçilik yapan Yıldırım şimdi elçi (Tarla sahibinin işçi bulmasında devreye girip aracılık yapan kişi, çavuş). Bütün yıl Çavuşlu’daki çadırlarda kalan Yıldırım, kışın çamurdan, soğuktan dışarı çıkamadıklarını, yazın sıcaktan çadırda duramadıklarını anlatıyor. Sineklerle de bir mücadele halinde olduklarını söyleyen Yıldırım hijyen sorununa dikkat çekiyor: “Oturduğumuz yerler sağlıklı değil. Kanal kenarındayız. Tuvaletler dışarıda. Onun kokusundan yediğimizden bir şey anlamıyoruz. Banyo yapamıyoruz. Belediyeye, Kaymakamlığa kadar çıktık ama bir sonuç alamadık.”
Bunların yanında çocukların da okula gidemediğini belirten Yıldırım, “Çadırların yakınında okul yok. Uzak yere gönderemiyoruz. Yıllardır Adana’dayım. Biz böyle bir hayat istemiyoruz. Urfa’da toprağımız olsa orada kalırdık. Annem öldü. 3 gün gidip kalabildim. 16 yıldır sefil bir hayat yaşıyoruz” diyor.
Başbakanlık genelgesinden ve Polatlı’da yapılan geçici prefabrik alanlardan bahsettiğimizde Yıldırım’ın yanıtı şöyle oluyor:
“Böyle bir şeyi biz görmedik. Burada hasta olunca Adana’a da Karataş’taki hastanelere gidiyoruz. Yakında hastane yok. Sağlık taraması yapan da yok. Çocuklar için park yok. Bunlar olursa iyi olur.”
Fatma Demir 47 yaşında. Burada kalmak istemediklerini ancak mecburiyetten kaldıklarını söylüyor. Elektrik kablolarını gösteren Demir, “Elektrik yerde. Biz direkten gelmesini istiyoruz. Birkaç kere çocukları burada elektrik çarptı. Geçen gün yangın çıktı. 15-20 gün oldu. İyi ki gündüz çıktı. Hemen görüp söndürdük” diyor.
Suyu sırtlarında taşıdıklarını ifade eden Demir, “Su istiyoruz, elektrik istiyoruz. Kulübe yapsalar... Odun getiriyoruz, su getiriyoruz, akşama kadar ev işi yapıyoruz. Çamaşır yıkıyoruz. Çocukların halini görüyorsunuz. Yıkıyoruz ama toprağın içinde gene kirleniyorlar. Yağmur olunca oturulmuyor. Elektrik düşünce buz dolabı, çalışmıyor. 7 ay burada kalıyoruz. Çalışıyoruz, çocuk yetiştiriyoruz, askere gönderiyoruz ama su yok, elektrik, odun yok” diyor.
YOLLARDA GEÇEN GENÇ BİR ÖMÜR
17 ve 15 yaşlarındaki Şahin ve Halil Özbay kardeşler bu yıl son kez geldiklerini söylüyor. Ailecek tarım işçiliği yapan kardeşler toprak ve traktör aldıklarını belirterek seneye kendi topraklarını ekeceklerini söylüyor. Şahin bu işi bırakarak inşaatta ya da başka bir işte çalışmaya başlayacağını söylüyor. Ömrünün neredeyse tamamını ailesi ile birlikte il il dolaşarak geçiren, Urfa’ya döndükten sonra 3 ay kadar okula giden sonra yine ailesi ile birlikte yollara düşen Şahin, bu şartlar altında lise 1’e kadar okumuş ve çalışmak için okulu bırakmış. Tarımda 6 yıldır çalışan Şahin, “Çamurda çadırda yaşamak zor. Sıcakta kanaldan pis kokular geliyor, sinek oluyor. Çocukken kendi aramızda oyun oynuyorduk. Hasta olduğumuz zaman çavuş Adana ya da Karataş’a hastaneye götürüyor. Herkes ister sigortalı çalışmak. Sigortalı iş olmamasından dolayı bu işi bırakmak istiyoruz” diyor.
‘ÇOCUKLAR OKULA GİTMİYOR’
Haşerelere karşı ilaçlama, atıkların uzaklaştırılması, temiz içme ve kullanma suyu sağlanması belediyelere, belediye sınırları dışında ise il özel idarelerine bırakılmış olsa da çöp ve tuvalet kokusu içerisindeki çadırlara herhangi bir ilaçlama yapılmamış. İl halk sağlığı müdürlükleri tarafından yapılacağı ifade edilen kanser taramaları ile bulaşıcı ve salgın hastalıklara karşı düzenli sağlık taramaları, aşılamaları, gebe, bebek ve çocukların izlemlerinin yapılmadığını söylüyorlar. Geçici barınma alanı olmadığı için genelgede belirtilen mobil sağlık ekipleri ve bölgelerde yeterli sayıda sağlık personeli de mevcut değil. İşçiler hastane için Adana ya da Karataş’a gidiyor. Ailelerin kadın, çocuk, engelli ve yaşlılar için sunulan hizmetlerden yararlandırılacağı söylense de çocuk ve bakım işi kadınlar ve yine kız çocukları üzerinden yürüyor.