02 Haziran 2018 23:16

Pendik'te seçimin nabzı: Kadınlar çelişkiler arasında bir yol arıyor

İstanbul Pendik'te pazarı, mahalleleri dolaşıp kadınlarla 24 Haziran'ı konuştuk. Güçlü bir dönüşüm rüzgarı yok, ancak temel gündem ekonomi.

Fotoğraf: Gizem ÖRNEK/EVRENSEL

Paylaş

Gizem ÖRNEK

Pendik Kavakpınar’da pazar çıkışında elinde alışveriş poşetleriyle ilerleyen kadınlarla konuşuyoruz. AKP’ye oy vereceğini söyleyen kadınların tamamının ilk cümlesi hemen “Ülkede her şey iyi, süper gidiyor” oluyor. Pazar fiyatlarından, çoluk çocuktan, çalışma koşullarından, evin geçiminden konuşmaya başlayınca tamamen farklı bir tablo anlatmaya başlıyorlar.

İşte bir örnek; 40-45 yaşlarında, türbanlı bir kadın. Fabrikada çalışıyor, asgari ücret alıyor. “Seçimleri konuşalım” deyince, “Her şey iyi” diyor.

Pazarda fiyatlar nasıl?

Çok pahalı. Ramazanı fırsat bilmişler resmen.

Çalışma koşullarınız nasıl?

Zor tabii, herkes gibi. Çok yoruluyorum.

Bu ülkede sizi en fazla huzursuz eden şey ne?

Eğitim. Sürekli sistem değişiyor, kafamız karışıyor.

Kime oy vermeyi düşünüyorsun?

Ben Erdoğan taraftarıyım. (Müstehzi bir gülümsemeyle)

Cumhurbaşkanı sen olsan ilk ne yaparsın?

Önce işçiyi düşünürüm işçiye iyi şeyler yaparım.

Tayyip Erdoğan sence böyle mi yapıyor?

Sana bir şey diyeyim mi aslında yanlış yaptı, hep zengine çalıştı, hiçbir zaman işçiye çalışmadı. İlk geldiğinden beri böyle. Ama ben yine de onu destekliyorum. Dahasını da söylemeyeyim artık.

‘ÇOK İYİ’ İLE ‘ÇOK ZOR’ ARASINDA

52 yaşında, çarşafa yakın bir tesettürü olan kadın da “Seçimlerle ilgili röportaj yapabilir miyiz” sorusu karşısında hemen “Önceden her şey çok kötüydü, şimdi iyi. Daha ne olsun ki...” deyiveriyor. Çalışmıyor, eşi vefat etmiş, ondan maaş alıyor.

Pazar nasıldı, istediğin şeyleri alabildin mi?

Çok pahalı vallahi, az bir şey aldım gidiyorum.

Ülkede seni en çok tedirgin eden şey ne?

Benim en büyük korkum çocuklarımla ilgili. Her şey zor artık. İyi, rahat bir hayatları olsun istiyorum ama zor.

Ülke genel olarak nasıl sence?

Eşim yıllarca hastanede kaldı ben her şeyi gördüm bu ülkede. Önceden her şey çok kötüydü, sağlık berbattı şimdi her şey iyi.

Bütün adayları takip ediyor musun, konuşmalarını dinliyor musun?

Sadece haberleri izliyorum. Haberde de hepsini dinliyorum, orda da görüyorum ülkede her şey iyi. Hem başkası gelse daha mı iyi olacak? Ben oyumu Erdoğan’a vereceğim, hep ona verdim zaten.

BAŞKASI GELSE DEĞİŞİR Mİ?

Görüştüğümüz kadınların çoğunun ortak düşüncesi “Başkası gelse de bir şeyin değişmeyeceği.”

28-30 yaşlarında bir ev kadınıyla konuşuyoruz.

Evin geçimi nasıl, borç harç var mı?

Borcum var, borçsuz olmuyor zaten. Her şey ya borçla ya taksitle alınıyor.

Kime oy vermeyi düşünüyorsun, kararını verdin mi?

Benim oyum belli, Erdoğan.

Sen Cumhurbaşkanı olsan ilk neyi değiştirirsin?

İlk önce maaşlara zam yaparım.

Ülkedeki en büyük sorun ne sence?

En büyük sorunum çocuk istismarı, çocuğumuzu bir yere gönderemiyoruz. Bu sorun ancak çok ağır cezalarla çözülür, idam mesela. Bir de dolar artıyor sürekli. Niye arttığını bilmiyorum, dış ülkeler yüzünden olabilir. Ama yine de her şey iyi bence eskiye göre.

Peki, bu sorunları çözemeyen Erdoğan’a neden oy vereceksin?

Ben Erdoğan’ı çok seviyorum. Zaten başkası gelse o da aynı şeyleri yapar, düzelmez yani, bir şey değişmez.

SENCE KİME VEREYİM?

Konuşurken, anlattıklarının ilk söyledikleriyle çeliştiğini fark edenler oluyor. Onlardan biri önce bir etrafa bakıp, sonra bana iyice yaklaşarak “Sence kime oy vereyim, başkası gelse değişir mi dersin” diye soruyor.

FİKİR DEĞİŞTİREN TEMEL NEDEN: EKONOMİ

Önceden AKP’ye oy vermiş ama şimdi fikrini değişmiş olanların temel nedeni ekonomi. Orta yaşlı, türbanlı bir ev kadını ilk zamanlar ‘atılımları çok iyi’ olduğu için AKP’ye oy verdiğini, daha sonra MHP’yi tercih ettiğini, ‘AKP’ye katılınca’ ondan da vazgeçtiğini anlatıyor. Bu sefer de İYİ Parti’yi deneyecek. “Bayanlarla ilgili daha fazla şeyler yapabilir. Ekonomi de düzelir” diye düşünüyor.

Karnı burnunda bir genç kadın pahalılıktan şikayet ediyor. Bir fabrikada çalışıyormuş, iki aylık hamileyken ayrılmış. En çok çocuklar için rahat bir hayat istediklerini söylüyor: “Ama çok zor. İki çocuk bile okutamıyoruz, çok zorlanıyoruz. Zenginler hep zengin oluyor fakirler de hep fakir kalıyor.” Oyunu sorunca “Partilerin hepsi birbirine benziyor” diyor önce. Sonra devam ediyor: “Ben şimdiye kadar Tayyip’e verdim oyumu. Onu gerçekten çok seviyorum. Kalbimde yeri hep ayrı. Aslında ilk başlarda iyiydi, konuşurken hep iyi şeyler söylüyordu ama sonra bozuldu o da. Parayı bulunca değişti. Bu sefer İnce’ye oy vermeyi düşünüyorum. Değişik biri olsun, bakalım bir şey değişecek mi? Tek kişi olması hiçbir zaman iyi değil. Zaten bir kişi tek başına ne yapabilir ki? Bazen değişiklik olmalı.”

MUHALEFETTE DAYANIŞMA

Oyunu zaten hep AKP dışındaki partilere verenler arasında bir “dayanışma” seziliyor. Kime oy vereceğine karar vermiş ama diğer muhalefet partisine de sıcak bakıyor. Kendisininki olmazsa öbürünün kazanmasına razı.

“Ülkenin halini pek iyi görmüyorum” diyen orta yaşlı, türbanlı kadın oyunu Demirtaş’a verecek. “Hiçbir zaman Erdoğan’a vermem. Ona oy verenler de para için veriyor. Ama Erdoğan kazanır gibi bu seçimi. HDP yüzde 10 barajını geçer. CHP’yi de izliyoruz, İnce kazanırsa barış gelir mi bilmiyorum ama Erdoğan kazanırsa barış kesin olmaz” diyor.

Başka bir kadın da şunları söylüyor: “Sadece kocam çalışıyor. Onun kazandığı da yetmiyor, faturaları bile ödeyemedik, birikti öylece duruyor. Ben oyumu İnce’ye vereceğim. İyi konuşuyor. Oyları çalmazlarsa bence İnce kazanır, ama kesin çalarlar. İnce kazanırsa maaşlara zam yapacak, ikramiye de verecek. Demirtaş’a da çok üzülüyorum, iyi bir adam, niye hapse attılar bilmiyorum ama çıksa iyi olur.”

‘KÜRTLERİN OYLARINDA DEĞİŞİM VAR’

HDP’nin seçim çalışmalarına katılan beyaz tülbentli iki kadınla başlıyoruz sohbet etmeye. İlk uyarıları “Oyları korumak çok önemli” oluyor ve en çok da sandık görevlisi için çalıştıklarını anlatıyorlar. Bu seçimde de hile olmasından endişeliler, “Erdoğan zalim sonuçta. Allah zalime fırsat vermesin” diyorlar. Ülkedeki genel havayı ise şöyle değerlendiriyorlar; “7 Haziran’a çok benziyor, umut var herkeste, moral var. 1 Kasım böyle değildi. 1 Kasım’da AKP’ye oy veren ama şimdi Demirtaş’a verecek olan Kürtler var. Afrin etkiledi onları. Dünyanın hiçbir yerinde Kürtlere huzur vermiyor Erdoğan. Afrin’den sonra ‘Ben artık günaha giremem, Erdoğan’a oy veremem’ diyen çok var. Ama önceden ‘Erdoğan son peygamber, o bizim babamız, ondan başkasına da vermem’ diyorlardı.”

“Kürtler oy vermezse AKP kazanamaz” yorumlarına da katılıyorlar: “Doğru, bizim oylarımızla kazanıyor. Ama artık değişiyor oylar. Bir de Demirtaş’ın cezaevinde olması çok dokunuyor Kürtlere.”

Diğer partileri ve ikinci tura kalacak olası adayları da konuşuyoruz: “Muharrem İnce iyi bir adama benziyor, daha önce de CHP çok laf etti ama İnce biraz daha iyi gibi. İkinci tur için parti daha bir şey demedi ama bakalım.”

“İkinci turda Akşener’e oy verir misin” sorusuna ise yanıtları “İnşallah o kalmaz! Nasıl verelim, o 90’larda Erdoğan’dan daha kötüsünü yaptı. Vallahi Erdoğan’a hiç vermem ama ona da vermem, sandığa gitmem daha iyi. Parti ne diyecek bilmiyorum ama Akşener’e hiçbir Kürt oy vermez” oluyor.

‘MAHALLE AYNI AMA ÜLKE DEĞİŞİR!’

Aydos Mahallesinde yaşayan Fatma’nın evinde, Melek ve Meral’le buluşuyoruz. Kavakpınar’da da Fatoş’un evine misafir oluyoruz. Bu sohbetlerde dikkat çekici ortaklıklar ortaya çıkıyor.

Fatma, Melek, Meral ev kadını. Fatma ve Meral’in eşleri emekli. Melek’in eşi ise bir fabrikada çalışıyor.

Meral CHP’ye, Fatma HDP’ye oy verecek. Melek önceden MHP’ye oy veriyormuş, şimdi İnce ile Demirtaş arasında kararsız. Eşi AKP’li. “Geçen seçim bana çok ısrar etti AKP’ye oy vermem için ben de ona MHP’ye vermesi için ısrar ettim ama birbirimizi ikna edemedik, herkes bildiğini yaptı. Bunun için kavga falan olmaz bizde, demokrasi var yani evde. Bu seçimde MHP, AKP ile birleştiği için ona oy vermeyeceğim, daha da vermem zaten. Eşim de kararını değiştirecek gibi, başkalarını da deneyelim artık” diyor. Ekonomik gidişattan kaygılı: “Kocamın işsiz kalmasından endişeleniyorum. Eve geldiğinde sürekli anlatıyor eşim, bugün şunu işten çıkardılar, bugün bunu çıkardılar diye. Hiçbirinin de bir suçu yok. Benim eşimi de sebepsiz yere işten çıkarabilirler. Hakkını da arayamıyorsun zaten...”

Fatma, Meral ve Melek, çoğu AKP’li olan komşularının oylarında bir değişiklik olmayacağını söylüyor. Bu duruma tepkililer de. Ama “Sizce kim kazanır” sorusuna hepsinin yanıtı “CHP” oluyor. Mahallede oy verecek olanlarda bir değişim gözlemediklerini söyledikleri halde bu yanıt bana ilginç geliyor. Nedenini anlamaya çalışıyorum. Sosyal medyanın etkisi var. Sosyal medyada daha çok muhalif adaylarla ilgili paylaşımları görerek umutlanıyorlar, ama fabrikada da mahallede de durum pek öyle değil. Bir de “Çok iyi konuşuyor, neden kazanmasın ki” diyorlar.

SANDIKTA HİLE OLURSA SOKAĞA ÇIKARIM

Kavakpınar’da evine konuk olduğumuz Fatoş ise Kurtköy’de bir cam fabrikasında çalışıyor, asgari ücret alıyor. İki çocuğu var, üniversitede okuyorlar. Fabrikada 45-55 yaş aralığında çok fazla kadın işçinin çalıştığını anlatıyor Fatoş, evin geçimi zorlaşınca ilk kez çalışmaya başlayan kadınlar bunlar. Çoğunun ev kredisi ödediğini ya da başka borçları olduğunu anlatıyor. Bu durum aslında biraz da kızdırıyor Fatoş’u: “Hepsinin sıkıntısı var, hepsi ekonominin durumundan korkuyorlar ama yine de AKP’ye oy veriyorlar.”

Fatoş Cumhurbaşkanlığında Muharrem İnce’ye milletvekilliği için de HDP’ye oy vermeyi düşünüyor. Fabrikada da CHP’liler ağırlıktaymış. Oyunu değiştiren fazla kişi olmadığını söylüyor; “AKP’ye oy verenler de CHP’ye oy verenler de yine aynı.” Oy sayısının değişmesini beklemiyor ama CHP’nin kazanacağına neredeyse emin; “Sandıkta bir oyun olmazsa kazanırız” diyor.

Oyunu değiştiren yok diyorsun ama CHP’nin kazanacağını söylüyorsun, nasıl oluyor bu?

Hakkıyla bir seçim olsa İnce kazanır, ama kesin hile yaparlar.

“Kesin hile yapılır diyorsun, o zaman İnce kazanamayabilir yani” diye biraz üsteliyorum. Ama kazanamamak gibi bir seçeneği düşünmüyor hiç.24 Haziran akşamını da konuşuyoruz. “Sandıkta hile olursa sokağa çıkarım” diyor Fatoş ve neler yapılması gerektiğini sıralıyor: “Hile yaparlarsa bence bu sefer herkes sokağa çıkar. Zaten bütün sol partiler de anlaşmalı, o akşam herkes birden sokağa çıkmalı. AKP bu seçimde de gitmezse çok kötü olur, düşünmek bile istemiyorum.”

KADINLARIN OYUNU KOCALAR DEĞİL HOCALAR BELİRLİYOR

Meral mahallede tarikat örgütlenmelerinin çok fazla olduğunu ve kadınların oy tercihinde aslında kocalarından çok hocaların etkili olduğunu söylüyor: “Bizim mahallede Menzilciler en kalabalık olanlar, sürekli toplanıyorlar, herkesi katmaya çalışıyorlar. CHP’li olduğumu bildikleri halde beni de ısrarla çağırıyorlar. Ben de gittim iki kere, görüşlerini hiç benimsemiyorum ama o ortam bana da etkileyici geldi, anlatan kadının hitabına hayran kaldım, herkesi böyle etkiliyorlar. Bence bunun için özel eğitim de alıyorlar. Resmen kadınları hipnotize ediyorlar. Önceden açık olan ama gidip geldikçe kapanan, ortama uyum sağlayan çok tanıdığım var. Oralarda siyasi konuşmalar da yapılıyor, iktidarın devam etmesi için dualar ediyorlar.” Menzil Tarikatı dışındakileri de bir çırpıda sıralıyor kadınlar, Süleymancılar, Turancılar, Nurcular...

PARAYA ÇÖZÜM VAR DA ORTAM ÇOK KÖTÜ

Ortaklaştıkları temel noktalardan biri de çocukların geleceği konusundaki kaygı. Önce işsizlikten endişelendiklerini düşünüyorum. Çünkü pazardaki AKP’li kadınların endişesi bu yöndeydi. “Paraya çözüm var, ama ortam çok kötü” diyorlar. Fatoş çocuklarının eylemlere katılmasını, sosyal medyada “sakıncalı şeyler” yazmasını istemiyor. Fatma çocuklarının telefonuna ulaşamayınca endişeleniyor. İkisi de çocuklarını yurtdışına göndermek istiyorlar. Çocuklarının can güvenliğinden ya da tutuklanmasından endişe ediyorlar. Melek de ortaokulu bitirmek üzere olan oğlunu imam hatibe göndermek istemiyor: “Ama mahalledeki herkes baskı yapıyor, gönder diye. Ben onlara ‘çocuğunuzun geleceğini karartmayın, göndermeyin diyorum’ onlar da ‘iş bulur sen de gönder’ diyorlar. Ortam çok kötü, geleceği olmaz diye korkuyorum.”

SOSYAL MEDYADA ‘POLİTİK GÖNDERMELER’

Dört kadının da tek sosyal medya hesabı Facebook. Eskiden “siyasi şeyler” paylaştıklarını ama artık eskisi kadar rahat olmadıklarını anlatıyorlar. “Direkt siyasi şeyler paylaşamıyorum, hemen götürüp içeri atıyorlar. Genelde kadınlara yapılan haksızlıkları paylaşıyorum, öldürülen kadınları, çocuk istismarını paylaşıyorum” diyor Fatoş. Bir de “göndermeli güzel sözler” paylaştıklarını söylüyorlar. Hatta biri diyor ki “Güzel laflarla gönderme yapan şeyler paylaşıyorum. Artık herkes anlayacağını anlasın...”

 

ÖNCEKİ HABER

'47. Orhan Kemal Roman Armağanı' ödülü Yazar Seray Şahiner'e verildi

SONRAKİ HABER

Muharrem İnce: Erdoğan'ı alkışlayan o generalin apoletlerini sökeceğim

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa