Gazi Mahallesi’nde evin büyükleri CHP’ye, gençleri HDP’ye oy verecek
İstanbul Gazi Mahallesi'nde kahveleri, dernekleri, mahalle aralarını gezdik, vatandaşlarla 24 Haziran seçimlerini konuştuk.
Fotoğraf: Evrensel
Nazife YAŞAR
Mehmet ÖZER
İstanbul
Yıllardır muhalif kimliğiyle bilinen emekçi bir semt Gazi Mahallesi. Bunun ötesinde katliam yaşamış bir mahalle. Onlarca kayıp vermiş, adaleti görememiş. İETT otobüsleri, en basit basın açıklaması bile gerekçe gösterilerek, mahalleye sokulmamış. Cadde ve sokakları, gaz bombalarının ciğerleri yakan dumanıyla kaplanmış.
Buna rağmen tepkisini göstermiş, karşılığında da en kötü otobüslerle, elektrik kesintisiyle, asfaltlanmayan yollarla cezalandırılmış. Burada yaşayanlar ‘Gazi’de yaşadığı için’ işe alınmamış, okulda mimlenmiş.
Türkiye’nin diğer mahallelerine oranla kozmopolitikliğe sahip. Doğru nabız için her düşünceden insana ulaşmaya, sorulmadık soru bırakmamaya çalıştık.
Kurulması ‘70’li yıllara dayanan mahalle, önce ekonomik nedenlerle göç almış. 90’lı yıllardaki büyük göçün nedeni de Bölge’deki köy boşaltmalar olmuş. Bu büyümeyle Gazi Mahallesi dört mahalleye ayrılmış. Gazi, Yunus Emre, Zübeyde Hanım ve 75. Yıl. Biz buna bir de Esentepe’yi ekledik. Gittiğimiz hemen her yerde benzer tabloyla karşılaştık. Evin gençleri HDP’ye yetişkinleri CHP’ye oy verecek.
Adı geçen yerleri iki günde gezebildik. İlk günümüzü Kürtlerin yoğun yaşadığı Esentepe’ye ayırdık ve girilmedik kahve bırakmadık. Kahvelere girdiğimizde ajitasyon çekmeye gelen devrimciler zannedildik. Çünkü Gazi’nin kahvelerinde sürekli bu manzara yaşanıyor. Evrensel gazetesinden geldiğimizi, seçimlerle ilgili röportaj yapmak istediğimizi söylediğimizde masalara davet edildik. Çünkü insanların anlatacağı çok şey vardı. Sürekli baskı altında olan bir semt olmasının da gerekçesiyle isim verme konusunda insanlar pek istekli değildi. Biz de onların isteklerini gözardı etmedik.
AKŞENER Mİ, İNCE Mİ?
Dört genç bir masada oturuyordu. Biz oturur oturmaz ıstakaları ters çevirip ‘içer misiniz’ diye sormadan çay söylüyorlar. Biri tekstil işçisi, biri mobilya işçisi, biri pazarcı biri de üniversite öğrencisi. Pazarcı ve mobilyacı ilk kez oy kullanacaklar. ‘Oyumuz HDP’ye’ diyor dördü de. Hep HDP’ye vermişler. Hatta pazarcı, “10 yaşımda oy kullanabilseydim o zaman da HDP’ye verirdim” diyor. İkinci turda İnce ve Erdoğan kalırsa ‘Yeter ki Erdoğan gitsin’ onun karşında kim olursa ona veririm birlikteliği söz konusu masada.
“Ya Akşener Erdoğan kalırsa” sorusuyla bozuluyor bu birliktelik. Biri, “Yüreğim yana yana Akşener’e veririm” diyor biri “90’larda yaptıklarından dolayı vermem. Oy kullanmam” diyor. Masadan “Boş oy Erdoğan’a gider” itirazları karşısında ikna olduğunu belli etmemek için “İnşallah o halde olmayız” diyor. Masadan kahkahalar eşliğinde, yürekten bir “inşallah” yükseliyor.
DAHA KÖTÜ NE OLABİLİR?
- Erdoğan kaybederse ekonomi daha da kötüye gider mi?
Ne olabilir ki, en kötüsü bundan biraz daha kötü olur. Asgari ücret bin 600 lira. Daha kötü ne olabilir”
Mobilya işçisi, Suriye’deki savaştan bahsedecekken pazarcı sözünü kesip bırak şimdi savaşı mavaşı seçimi konuşalım deyip sözü alıyor. CHP’nin HDP’yi ittifaka almayarak Kürtlerde bir duygu kırıklığı yarattığını söyleyince diğerlerinden itiraz yükseliyor. Sonra karşılıklı cevaplar başlıyor:
- Almazsa almasın, böylesi daha iyi.
- Ya barajı geçemezsek?
- (Hep birlikte) Geçeriiiz geçeriz. Barajı bu defa yüzde 15-16 ile geçeceğiz. Kıracağız.
- Neye göre söylüyorsun bunları?
- Çevreme bakıyorum, çevremin dışına bakıyorum, insanlar artık bıkmış. Daha önce AKP’ye verecek olan arkadaşlarım bu seçimde AKP’ye oy vermeyecekler”
İNCE KONUSUNDA FARKLI SESLER...
Söz ikinci tura gelince tekrar bir bölünme yaşıyorlar. İkinci turda Erdoğan ve İnce kalırsa, dokunulmazlıklar konusunda CHP’nin aldığı tavır dolaysıyla bazı Kürtlerin Erdoğan’ı tercih edeceğini söylüyor tekstil işçisi. “Ama” diyor büyük bir kesim değil bunlar. Muharrem İnce’nin Kürt söylemlerini samimi bulmuyor. Seçimden sonra bu söylemlerin değişeceğini düşünüyor. Uzun zamandır sessiz kalan öğrenci, “İnce’nin söylemleri iyidir. Kılıçdaroğlu’ya karşı dik durdu. CHP, AKP’nin “HDP’yle gözükenler teröristtir karşı olanlar vatanseverdir” söylemleri nedeniyle sıkıştı. Söz Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener’e gelince birleşiyorlar: “İkisinden biri olsaydı Kürtler hiç düşünmeden oy verirdi. AKP’yi istemiyorum çünkü, polisin saç traşına bakıp insanları çevirmesini istemiyorum, tenin rengine bakıp çevirmesini istemiyorum, nerelisin sorusuna Siirtliyim dediğimde arabaya çağrılırken İstanbullum diyenle muhabbet edilmesini kaldıramıyorum” diyor tekstil işçisi genç. Bu ağır hava “hakkımızda hayırlısı ne ise o olsun” dileğiyle dağıtılmaya çalışılırken öğrenciden gelen “Keşke oy pusulasında hayırlısı diye bir seçenek olsa” fikri gülüşmelere neden oluyor.
SANDIK GÖREVLİSİ OLMAK İSTEMİYOR ÇÜNKÜ KORKU HAKİM
Kahvede masaya yaklaşan üç kişi bizi bahçeye davet ediyor ve anlatmaya başlıyorlar: “Demirtaş’ın aday gösterilmesi çok isabetli bir karar. Çünkü Demirtaş Kürtleri birleştirdi. 30 yıldır sandığa gelmeyen insanları sandığa getirtti. Gazi, Kanarya, Okmeydanı gibi mahallelere sıkışan hareketin önünü açtı. MHP’liler bile Demirtaş’a oy verdi. Demirtaş Erdoğan için ‘gidecek, gidecek’ dedi. İnşallah gidecek.”
Öte yandan, insanların üzerindeki baskı nedeniyle sandık görevlisi olmak istemediklerini, görevli yazılanların gözaltına alındığını anlatıyorlar.
DAHA MECLİS’E GİRMEMİŞ, ‘HDP’Yİ İSTEMİYORUM’ DİYOR
Eskiden AKP’ye oy veren, artık vermekten vazgeçen bir liman işçisi, vazgeçme nedenini şöyle anlatıyor: “Vermeyeceğim çünkü Kürt sorununu çözeceğini söyledi, söz verdi. Sözünde durmadı. O yüzden vermeyeceğim.”
Arkadaşı söze giriyor: “Mesela İbrahim Tatlıses. Milletin sırtından bu hale geldi; “Menbiç’ten dolaşta gel Afrini al da gel” -Burayı ezgisiyle söyledi- Neyi alıyorsun. Sen önce oğlunu gönder. Ha bir de İYİ Parti var. Daha Meclis’e girmemiş. “Ben HDP’yi istemiyorum” diyor. Yav sen kimsin? Daha Meclis’te sandalyen yok. Demirtaş her partiden oy alacak bir kişidir. İkinci turda eğer Demirtaş kazanmazsa, Erdoğan’a karşı kim varsa ona oy vereceğim.
Yanındaki arkadaşı itiraz ediyor: “E abi Demirtaş’ın içeri atılması için CHP de el kaldırdı. Ha içeri atmış ha içeri atılması için el kaldırmış.” “Haklısın, CHP’nin de suçu var ama Erdoğan’a karşı İnce’yi desteklemek lazım. Biz ırkçı değiliz ama aslımızı da inkar edecek kadar soysuz değiliz. Biz Barış Annelerinin çocuklarıyız” diye yanıtlıyor diğeri.
ÖSO TERÖRİSTTİ, KUVAYİ MİLLİYE OLDU
Bitlisliler Derneğine gittik... HDP’li üyeler ağırlıkta, AKP’li üyelere de sahip bir dernek burası. Hatta MHP’liler de var üyeleri arasında. Ancak İYİ Partili ve CHP’li üyeleri yokmuş.
24 Haziran seçimlerini soruyoruz elbette. “Bence tek adam olmayacak. Çünkü soruyorum çevreme. AKP’li üyelerimiz de tek adam olsun istemiyor. İslami kesim oldukları için destekliyorlar. Neden CHP doğudan oy alamıyor? Çünkü insanlar çekiniyorlar. Dinlerini yaşayamayacaklarını düşünüyorlar. İkinci tura Erdoğan ve İnce kalırsa değişim iyidir, deyip İnce’yi desteklerim. Hakkari’de miting yaptı, Demirtaş’ı ziyaret etti. Bunlar çok iyi işler. Ama Gül aday olsaydı ilk turda Demirtaş’a verirdim, ikinci turda Gül’e verirdim.”
Söz, Afrin Operasyonu’na geliyor: “Salih Müslim’i kaç kere Türkiye’ye davet edip görüştüler. Aralarında anlaşmazlık çıkınca YPG terörist oldu. ÖSO teröristi, aralarında anlaştılar Kuvayi Milliye oldu” diyor.
AKP’LİLER ‘YARDIM’ ÜZERİNDEN ÇALIŞMA YÜRÜTÜYOR
İkinci gün daha çok CHP’lilerin ve AKP’lilerin yaşadığı semtleri dolaşıyoruz. Önce Gazi Mahallesindeyiz. Yufka ekmek yapılan bir yerde çalışan kadınlarla sohbet ediyoruz. Büyük bir gururla, “CHP’ye vereceğiz, ya kime vereceğiz” diyorlar.
Yıllardır CHP’ye oy vermişler. Bu seçimlerde oldukça şanslı buluyorlar CHP’yi. Geçen seçimlere göre biraz daha gayretli görüyorlar partiyi ama “Seçim çalışması için gelen giden var mı?” sorumuza “Kimse gelmedi, AKP’li bir kadın geldi, ‘Yardıma ihtiyacı olan kimse var mı?’ diye sordu, başka hiçbir partiden kimseyi görmedik. Yıllardır CHP’ye oy veriyorum, geçen seçimlerde kapıya bir poşet içinde bir kahve bir de zarf bırakmışlar. Başka da kimseyle karşılaşmadım” yanıtını veriyor. Yine de CHP’den vazgeçmemiş. “Ya HDP” dediğimizde; “Tayyip kazanmasın ya CHP ya HDP kazansın” diyor. HPD’ye oy vermeyi düşünmüyor çünkü “Ailenin gençleri ona oy veriyor” diyor: “Bizde evin büyükleri CHP’ye, gençleri HDP’ye oy veriyor.”
‘CAMİLERİ AHIRA ÇEVİRDİLER YALANINI BİLE ÇÜRÜTEMEDİLER’
Kaldırıma sandalye atmış oturanlara eşlik ediyoruz. CHP’nin milletvekili adaylarının arasında işçi olmamasını eleştiriyor oturanlardan biri ve devam ediyor: “Genelde patron kesiminden aday gösteriliyor. Bunların da bizim halimizden anlaması, bizim çıkarlarımızı savunması beklenemez. Seçilen kişiler halktan uzak elit kimseler. Sokak çalışması yok çünkü halkın içinden gelen adaylar yok. Şimdiye kadar aldığı oya güveniyor. Yıllardır CHP hakkında söylenen yalanları bile çürütemiyor. Örneğin ‘CHP camilere hayvan bağladı, ahır yaptı’ yalanını çürütemiyorlar. Savundukları tek şey Atatürk. Ondan başka savunulacak bir şey yokmuş gibi. İnsan hakları ayaklar altında, ekonomi yine öyle, insanlar ayrıştırılırken birleştirme gibi bir çabası yok, politika üretemiyor. HDP’yle yan yana geleceğiz korkusu yüzünden yanlış hamle yaptılar. HDP’nin milletvekilleri şimdi içeride. Biz CHP’liler Kürtlerle yan yana gelemiyoruz. Ama AKP gelebiliyor. Din üzerinden geliyor, çözüm süreci üzerinden geliyor. AKP’den CHP’ye oy gelmiyor. Neden CHP, AKP’li seçmene ulaşamıyor.”
CHP’Lİ KADIN: TÜRBAN KONUSUNDA ENDİŞELENMESİNLER
Yıllardır okul yakınında mısır satan seyyar satıcı kadın, hayatı boyunca CHP’ye oy vermiş. Hile olmazsa CHP’nin kazanacağını düşünüyor. Çünkü diyor; “İnsanlar AKP’den bıktı. Geçim derdi çok büyüdü. İnsanlar gözlerini açtı. Asgari ücret zaten yeterli değil. Bir de Suriyeliler geldi. Daha ucuza çalışıyorlar. Bir kadın ve anne olarak eğitim gitti. En basitinden 8. sınıfların ne olacağı belli değil. Ben bir CHP’li kadın olarak AKP hükümeti gidince türbanına kısıtlama geleceğini düşünen AKP’li kadının her türlü arkasındayım. Korkmasınlar, CHP gelirse onların türbanına kimse dokunmayacak. Dokundurmayacağız.”
EVLERİMİZİN TAPUSUNU VERMEDİ ERDOĞAN’I NE SEVECEĞİM?
Baraj üstündeki gecekonduları dolaşırken tansiyonunu ölçmeye çalışan iki nineye denk geliyoruz. Yardımcı oluyoruz. Çok iyi komşularmış. Birbirlerine hep gelir giderlermiş. “Kime oy vereceksiniz?” diye sorduğumuzda ninelerden biri “Aklım kime keserse ona vereceğim” diyor. Diğer nine atılıyor. “Kılıçdaroğlu’na vereceksin niye inkar ediyorsun.” Eyvah iyi komşu birbirine girecek diye endişeleniyoruz. Diğerine soruyoruz “Siz kime vereceksiniz?” “Ben oy kullanmaya gitmeyeceğim, o kadar merdiven çıkamam, dizlerim ağrıyor.” Geçen yıl kime verdin: “Hatırlamıyorum” Erdoğan’ı seviyor musun? “Aman ne seveceğim, bir faydası olsa şu evlerin tapusunu verir. Herkes cebine çalışıyor. Bak koca mahallede iki aile görüşüyoruz. Başka kimseyle komşuluk kuramıyoruz. Eskiden kapılarımızı bile kilitlemiyorduk. Şimdi kimse kimseye selam bile vermiyor. Nasıl bu hale geldik...”
ESKİ AKP’Lİ: HALKTAN UZAKLAŞTILAR
Dört çocuk annesi. Erzurumlu Alevi. Eski AKP üyesi. Çalışmıyor. Eşi güvenlik görevlisi, asgari ücretle çalışıyor. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle vazgeçmiş AKP’den. Kadınlara iş imkanı sunmadıklarını söylüyor. AKP’nin eskisi gibi olmadığını, halkı düşünmediğini, halktan uzaklaştığını düşünüyor. Eskiden kapalıymış. “Ama beceremedim, yeniden başörtüsünü çıkardım” diyor. İnce’nin konuşması hoşuna gidiyor. Oyunu CHP’ye verecek.
AKP’Lİ KADIN: TÜRBAN TAKABİLİYORUZ!
Parkta türbanlı iki kadına yaklaşıyoruz. Sohbet talebimizi kabul etmiyorlar bir çok AKP’li gibi. Görüntü ve ses kaydı almayacağız deyince ikna oluyorlar. “Memleketin hali nasıl?” sorumuza “Her şey çok güzel. Erdoğan’ı çok seviyorum. Onun için ölürüm. Onun sayesinde türban takabiliyorum, türbanımla her yere girebiliyorum. Sağlık sisteminden, eğitim sisteminden her şeyden memnum. Yakınımda iki tane büyük hastane daha ne isteyeyim. Siz demeden ben söyleyeyim. ‘Dolar’ diyeceksiniz, ‘altın’ diyeceksiniz. 16 yılda bir kere olmuş ne olur” diye yanıt veriyor.
SENDİKA YA DA EMEK HAREKETİNDEN KİMSEYLE KARŞILAŞMAMIŞ
Karanlık çökmüştü. Teravih namazının bitmesini beklerken Ordulular Derneğine gidiyoruz. Aynı manzara, bütün masalarda ya kağıt ya da okey oynanıyor. İnşaat sektöründe çalışan biriyle konuşuyoruz. Bütün partilerin kendi çıkarlarını düşündüğünü, emekçiyi, işçiyi kimsenin düşünmediğini söylüyor. Şimdiye kadar sendika ya da emek hareketinden hiç kimseyle karşılaşmamış. Taşeronda çalışıyor, çalıştığı zaman yevmiye alıyor. İŞKUR’a kayıtlı değil. “Kayıtlı değilseniz işsiz gözükmezsiniz” dediğimizde çok şaşırıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalınca yine sandık başına gidileceğine de şaşırıyor.
Partilerden umudu yok ama “Sandık başına gitmek gerekiyor” diyor. “Gitmezsek AKP’nin işine yarar” diyor. MHP’ye oy verecek. Dernekte AKP’ye oy verecek kimse yok. Ya MHP ya İYİ Parti. Orduluların kime oy vereceğinden emin değiller: “Fındıkları yaktılar, polis öldürüldü ama yine de en çok AKP oy aldı. Halkımızın ne yapacağını bilemiyoruz.”